• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Toplumsal Sorumluluk ve Denetim Mekanizması

TOPLUMSAL SORUMLULUK VE DENETİM MEKANİZMASI

  

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ عَلَيْكُمْ أَنفُسَكُمْ لاَ يَضُرُّكُم مَّن ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ إِلَى اللّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعاً فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ:

 

     “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimseler size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir.” (MAİDE SURESİ – 105. AYET)

 

     Kur’an-ı Kerim’in değişik ayetlerinde Emr-i bi’l-ma’ruf ve Nehy-i ani’l-münker üzerinde hassasiyetle durulmuş, bu toplumsal görevin terk edilmemesi istenmiştir:

 

وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ:

 

     “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”   (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 104. AYET)

 

لَوْلاَ يَنْهَاهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ عَن قَوْلِهِمُ الإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ:

 

     “Din adamları ve âlimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! İşledikleri (fiiller) ne kötüdür!”   (MAİDE SURESİ – 63. AYET)

 

وَإِذَ قَالَتْ أُمَّةٌ مِّنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْماً اللّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَاباً شَدِيداً قَالُواْ مَعْذِرَةً إِلَى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ:فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ أَنجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ وَأَخَذْنَا الَّذِينَ ظَلَمُواْ بِعَذَابٍ بَئِيسٍ بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَ:

 

164-) “İçlerinden bir topluluk: “Allah’ın helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?” dedi. (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz).” 
165-) “Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, biz de kötülükten men edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık.”     (A’RAF SURESİ – 164/165. AYETLER)

 

وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ:

 

     “Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.”

(ENFAL SURESİ – 25. AYET)

 

فَلَوْلاَ كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِن قَبْلِكُمْ أُوْلُواْ بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الأَرْضِ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّنْ أَنجَيْنَا مِنْهُمْ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مَا أُتْرِفُواْ فِيهِ وَكَانُواْ مُجْرِمِينَ:

 

     “Sizden önceki asırlarda yeryüzünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak faziletli kimseler bulunsaydı ya! Fakat onlardan, kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kısmı müstesnadır (bunlar görevlerini yaptılar). Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten günahkâr idiler.”     (HÛD SURESİ – 116. AYET)

 

    Çünkü toplumların sağlıklı bir şekilde hayatlarını sürdürebilmeleri, maddî ve manevî değerlerini, kimliklerini koruyabilmeleri için iyilikleri emredip, kötülükleri nehyetmeleri, diğer bir ifadeyle toplumsal sorumluluk ve denetim mekanizmasını işletmeleri gerekmektedir.

     Yüce Allah, bu ayetiyle de hem görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen Müslümanları uyarmak, hem de iman çağrılarına olumlu karşılık vermeyip, kötülüklerine devam eden inkârcıların durumuna üzülen müminleri teselli etmek için şöyle buyurmuştur:

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ عَلَيْكُمْ أَنفُسَكُمْ لاَ يَضُرُّكُم مَّن ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ إِلَى اللّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعاً فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ:

 

     “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimseler size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir.” (MAİDE SURESİ – 105. AYET)

 

     Ayet-i kerimede bireysel sorumluluktan toplumsal sorumluluğa doğru bir görev sıralaması yapılmaktadır. Çünkü bir toplumda dirlik ve düzenin sağlanması ve korunması, bireylerin görev ve sorumluluklarını öğrenip, yerine getirmeleriyle mümkündür. Sağlıklı bir toplumsal yapı, görev bilincine sahip, önce kendisini düzeltmeye çalışan fertlerden oluşur. Ayet-i kerimede müminlerden istenen budur.

     Bazı âlimlere göre, Kur’an’ın emr-i bi’l-ma’ruf hakkında en kuvvetli ayeti budur. Bu ayette geçen “ENFÜSEKÜM”, yani “KENDİNİZ” kelimesi ile kastedilen bütün müminlerdir. Çünkü Müslümanlar, İslâmî bilincin bir gereği olarak tek vücut gibidirler. Nitekim Tevbe suresinin 71. ayetinde bu görev ve sorumluluk şöyle hatırlatılmaktadır:

 

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَـئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ:

 

     “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Rasülüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”  (TEVBE SURESİ – 71. AYET)

 

     Bu durumda yorumunu yapmaya çalıştığımız ayete şöyle mana verilebilir:

     “Ey Müminler! Siz kendinizle ve dindaşlarınızla ilgilenin ve onları vaaz ve nasihatle ıslah edin, onlara Allah’ın emir ve yasaklarını anlatın. Hem kendiniz ve hem de din kardeşleriniz istikamette olursanız azıp-sapmışlar size zarar veremez.” (1)

     Diğer bir ifadeyle:

     “Hidayet üzere olur, Rabbinize hakkıyla iman eder, emrettikleri ve yasakladıkları hususlarda ona itaat eder, helâl kıldığını helâl, haram kıldığını haram bilir, kendinizi ıslah eder, salih amel işler, Rabbinizin rızasını kazanıp ona yakınlık sağlayacak işler yapar; iyiliği emreder, kötülükten nehyederseniz; o zaman azıp-sapmışlar size zarar veremez.” (2)

     Şüphesiz bu ayet-i kerimeden, “Kimse kimseye karışmasın, herkes kendini düzeltsin, başkalarının yanlışları beni ilgilendirmez” gibi bir anlam çıkarmak doğru değildir.   

     Konuya ilişkin ayetlerin bütününü birlikte değerlendirdiğimizde anlaşılması gereken mana şudur:

     Herkes kendine, ailesine ve çevresine karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür; iyiliği emretme, kötülükten sakındırma da bu göreve dâhildir. Kişi bütün bu vazifeleri yaptıktan sonra başkalarının yoldan sapması ona zarar vermez.

     Rivayete göre Hz. Ebû Bekir (RA), bazı Müslümanların zamanla bu ayeti, nemelâzımcı bir anlayışa neden olabilecek şekilde yorumlamaya başladıklarını görünce, onları uyarıp şöyle demiştir:

     “Ey insanlar! Siz bu ayeti okuyor ve gerçek anlamının dışında yorumluyorsunuz. Ben Rasülüllah (SAV)’den şöyle işittim: “İnsanlar bir kötülüğü/haksızlığı görür de değiştirmezlerse, yüce Allah hepsine birden ceza verir.” Bunun için iyilikleri emredip kötülüklerden sakındırınız. Bu ayeti yanlış anlayarak, aldanıp da hiç biriniz “Neme lâzım, ben kendime bakarım, gerisi beni ilgilendirmez”, demesin. Vallahi, ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız, ya da Allah, üzerinize kötülerinizi musallat eder de onlar size en kötü azapları yaşatırlar. Sonra da iyileriniz dua eder de duaları kabul edilmez.”

     Ebu Cafer et-Taberî meşhur tefsirinde bu ayetle ilgili yorumları aktardıktan sonra diyor ki:

     “Bu yorumların en doğrusu ve gerçeğe en yakın olanı Hz. Ebu Bekir’den nakledilen yorumdur.”

     Bu konuda insanların yaptıkları yanlışlıklardan birisi de kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirmedikleri hâlde, sürekli olarak başkalarını eleştirmeleridir. Yüce Allah, böyle davrananları işte bu ayeti kerimeyle uyarmakta, onlara bireysel ve toplumsal sorumluluklarını hatırlatmaktadır.

     Unutulmamalıdır ki, kişinin başkalarına yardımcı olabilmesi, topluma olumlu katkılarda bulunabilmesi ve kimliğini koruyabilmesi her şeyden önce kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirmesiyle mümkün olur.

     Kısaca Yüce Allah bu ayette, Müslümanlara kendilerini ıslah ederek kimliklerini, kültürlerini, maddi ve manevi değerlerini korumalarını emrediyor. İslâm toplumunun kendisini koruyabilmesi ise, iyiliklerin yaygınlaşıp, kötülüklerin ortadan kalkması için çalışıp gayret göstermesine bağlıdır. Bu görev yapılmadığı takdirde, toplumun kendi sini ve kimliğini koruması zor olur.

 

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ

 1-) Konyalı M. Vehbi, Hülâsât-ü’l-Beyan, IV/1341–1342

2-) Ebû Cafer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Camiu’l Beyan fi Te’vîli’l Kur’an, V/94

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi17
Bugün Toplam527
Toplam Ziyaret5040272
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI