RAMAZAN AYININ FAZİLETİ (1)
شَهْرُرَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَفَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضاً أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُالْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَاهَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ:
“Ramazan ayı ki onda Kur’an-ı Kerim, yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Sizden biriniz Ramazan ayına sağ olarak hazır bulunursa, hemen o ayda oruç tutsun. Amma o aya hazır olan kimse hasta olur veya seferde bulunursa tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun.” (BAKARA SURESİ – 185. AYET)
Ramazan ayı mağfiret ayıdır. Bu ayda Allah bütün mağfiret kapılarını açmıştır. Ramazan ayı rahmettir. Çünkü Ramazanda müminlere hiç kimsenin bilemeyeceği, had ve hududunu tayin edemeyeceği, miktarını yalnız Allah’ın tayin ve takdir edeceği sevap ve mükâfat verilecektir. Bu ay içinde insanı melekleştirecek olan oruç ibadeti yapılacak, tevbe istiğfarlar yapılacak, birçok Müslüman kötülüğü bırakacak, nefis ve şeytanın esaret ve tuzağından kurtulacak, Allah’a kul, Rasül’üne hakiki ümmet olma yoluna girecektir. Bu ayda evlerde ve camilerde mukabeleler okunacak, insanlar Kur’an’ın nurundan, feyiz ve bereketinden istifade edeceklerdir. Kur’an’a ve Sünnet’e sarılmakla hakkı bulacaklar ve hidayete ereceklerdir.
Ramazan ayı öyle mübarek bir aydır ki, ondan başka hiçbir ay Kur’an’da kendi adıyla beyan edilmemiştir. Ramazan kelime olarak YAKICI SICAKLIK anlamına gelir. Ramazan ayına bu adın verilmesi, oruç tutan kimselerin aç susuz kalmalarının meydana getirdiği sıcaklık ve yanmalardan veya bu ayda işlenen iyi ameller sonucu kazanılan bol sevaplarla günahların yanarak yok olmasından veya oruç günlerinin farz kılındığı yıllarda yakıcı sıcaklara rast gelmesinden ileri gelmektedir.
Bakara suresi 185. ayetin Ramazan ayı tabiriyle başlamasından maksat, Ramazan ayının fazileti, işgal ettiği yerin yüceliğinin açıklanmasında, orucun farz olması sebebiyle diğer aylar arasındaki hususiyetine işaret olunması içindir. Nitekim Rabbimiz:
فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَفَلْيَصُمْهُ:
“Sizden bu aya erişenler hemen oruç tutsun.” buyurmak suretiyle bu ayda tutulacak orucun farz olduğuna işaret etmiştir.
İslam’ın şartlarından olan orucun Ramazan ayına tahsis olunması, Kur’an-ı Kerim’in Ramazan ayında indirilmiş olması sebebiyledir. İşte bu indiriliş, oruç için diğer aylar arasında öncelik kazanmasına sebep olmuştur. Zira Kur’an Allah’ın aziz ve şerefli ilahi bir sözüdür. Bu nedenle indiği zamanı da aziz ve şerefli kılmıştır. Çünkü akl-ı selime sahip olan herkesin nazarından kaçmayacağı üzere, Kur’an’da bütün mahlûkatın dünya ve ahirette faydalarına olan bir takım menfaatler ve Allah’ın hükümleri vardır.
Bu aya Ramazan adı verilmesinin sebebi üzerinde üç görüş vardır ve bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:
1-) Oruç tutan kimsenin ciğerleri hararetten yanıp, açlıktan kavrulduğu için bu ad verilmiştir.
2-) Oruç tutanın günahları bu ayda yanıp kavrulur gibi yok olduğu için bu ad verilmiştir.
3-) Kur’an-ı Kerim Peygamberimiz (SAV)’e 23 sene müddetle azar azar indirilmiştir. Böyle olduğu halde Kur’an’ın indirilmesinin bu aya tahsis edilmesindeki mana nedir? Bu soruya üç yoldan cevap verilebilir:
A-) Kur’an-ı Kerim Ramazan ayında bulunan Kadir gecesinde indirilmeye başlandığından,
B-) Kur’an-ı Kerim’in Kadir gecesinde bir defada Allah katından dünya semasına indirildiğinden,
C-) Ramazan ayının faziletine binaen Kur’an-ı Kerim’in indirilmesi bu aya tahsis edilmiştir.
Ramazan ayının fazilet ve değeri sayılamayacak kadar çoktur. Her halimize bilhassa bizi İslam nimetine kavuşturan, bizleri sıyam ve kıyam ehli olarak yaratan Allah’a sonsuz hamdü senalar olsun.
Ramazanın faziletini bir çırpıda sıralayabilmek mümkün değildir. Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde şöyle buyuruyor:
إذاجآء رمضان فتحت أبواب الجنة وغلقت أبواب النار وصفدة الشياطين.
“Ramazan ayı girdiğinde cennetin kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır.”
Bu hadise göre Ramazan ayında yeryüzüne rahmet yağar, ibadet ve taatlar göklere yükselir. Oruç tutanlar için cennetin kapıları açılır, onlar için cennette köşkler hazırlanır. Şeytanların bağlanması tabirinin asıl anlamının kastedilmiş olması ve Ramazan ayına tazim olarak şeytanların gerçekten bağlanmış muhtemeldir. Bunun açık alametiyse günah ve azgınlığa dalan birçok isyankârların son derece hırslı olmalarına rağmen, Ramazan ayında günahlardan uzak durmalarıdır. Bu gibi kimseler Ramazan ayı boyunca namaz kılmak, sadaka vermek, açları doyurmak, vaaz dinlemek, tespih çekmek, Kur’an okumak ve mukabele dinlemek gibi hayırlı işlere koşarlar. Ramazan ayı içerisinde kötülük yapmazlar. Kötülük yapanların sayısı da çok az olur.
RAMAZAN AYI NEDEN DİĞER AYLARDAN ÜSTÜNDÜR?
Ramazan ayı ayların sultanıdır. Bu aya Ramazan denmesinde elbette ki bir takım ilahi hikmet ve tecelliler vardır. Ramazan ayında Allah’ın en büyük tecellisi, Kur’an-ı Kerim’in insanlığın hidayet, saadet ve selametine vesile olması için inzal olunmasıdır. Kur’an Ramazan ayında nazil olmuştur. Bu bakımdan Ramazana Kur’an ayı da denilir. Ramazan şerefini, izzetini, bereketini Kur’an’dan almıştır. Üstünlüğünün başta gelen sebebi budur.
İçerisinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin Ramazan ayında bulunması, diğer aylardan üstün ve efdal olduğuna işarettir. Ramazan ayında nefis ve şeytan, oruç tutan Müslümanları dalalete sürükleyemez. Müslüman bu ayda nefsini terbiye eder, şeytanın tuzağından kurtulduğunda da melekleşir. Ramazan ayı mümine bu imkânı sağladığından dolayı da diğer aylardan üstün ve efdaldır. Ramazanda nefis ve şeytan kösteklendiğinden insanlar isyan etmezler, günah işlemezler. Hadiseler cinayetler azalır, diğer aylara oranla yok denecek seviyeye düşer. Bu da Ramazan ayının feyiz ve bereketine delil ve işarettir.
Peygamberimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Allah (CC) ümmetime beş şey ihsan etti ki onları daha evvel gelenlere ihsan etmedi:
1-) Ramazanın ilk gecesi olduğu zaman Allah ümmetime rahmet nazarıyla bakar. Allah, rahmet nazarıyla bakarsa ona azap vermez.
2-) Allah meleklere ümmetim için istiğfar etmelerini emreder.
3-) Oruçlunun ağız kokusu Allah nazarında misk-ü amberden daha güzel kokar.
4-) Allah cennete zinetini takın diye emreder ve dostun olan müminlere müjdeler olsun buyurur.
5-) Allah oruçlunun bütün günahlarını affeder.”
Bir hadis-i kutside Allah (CC),Hz Musa (AS)’a şöyle buyurdu: “Ümmet-i Muhammed’e iki karanlık zarar vermesin diye iki nur verdim.” Hz Musa: “Ya Rabbi, o iki nur nedir?”diye sordu. Allah (CC): “Ramazan ve Kur’an-ı Kerim’in nurudur.” buyurdu. Hz Musa: “O iki karanlık hangisidir?” diye sordu. Allah (CC): “Kabir ve kıyamet günü karanlığıdır.” buyurdu.
RAMAZANI SEVİNÇLE KARŞILAMAK
Ramazan her şeyden önce sabır ayıdır. Bu sabrın karşılığı cennettir. Ramazanda müminin rızkı bol olur. Her gün sofraya çeşitli yemekler koyarsınız, nereden ve nasıl geldiğinin farkında bile olmazsınız. Ramazan mağfiret ve rahmet ayıdır. Tevbe ve istiğfarla Ramazanı karşılamak gerekir. Ramazanda Allah’a kulluk yapmaya karar veren müminlerin günahları affedilir. Ramazan bereketiyle azaba müstahak olanlar bile azad edilirler.
Selman-ı Farisi’den rivayet edilir: Rasülullah (SAV) Şaban ayının son gününde bizleri toplayarak şöyle buyurdular: “Ey insanlar! Sizi öyle büyük bir ay gölgesi altına almaktadır ki, o ayda Kadir gecesi vardır. Kadir gecesi, kendisinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlıdır. Allah o ayda oruç tutmayı farz, gece ibadetini nafile kılmıştır. O ayda kim hayır yaparsa, Ramazan dışında bir farzı eda eden kimse gibi sevap alır. Kim ki Ramazanda bir farzı eda ederse Ramazan dışında yetmiş farzı eda eden kimse gibi sevap alır. Ramazan sabır ayıdır. Sabrın mükâfatı ise cennettir. O lütuf ayıdır. O öyle bir aydır ki, o ayda müminin rızkı artar. Kim Ramazanda bir oruçluya iftar ettirirse bir köle azad etmiş gibi sevap alır ve bütün günahları bağışlanır.”
Bunun üzerine biz (Ashab-ı Kiram) dedik ki:“Ya Rasülallah, bizim hepimiz bir oruçluya iftar ettirecek güçte değiliz.” Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurdular: “Allah bu sevabı, bir yudum süt, su veya bir hurma ile oruçluyu iftar ettirene verir. Kim bir oruçluyu doyurursa, bu onun bütün günahlarının bağışlanmasına sebep olur. Allah onu benim havzımdan (Havz-ı Kevser) öyle bir içirir ki ondan sonra bir daha ebediyen susamaz. Onun sevabından hiçbir şey eksilmeden aynı mükâfatla mükâfatlandırılır. Ramazanın evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluştur. Kim Ramazan ayında kölesinin veya işçisinin işini hafifletirse Allah onu cehennem ateşinden azad eder.”
“Ramazan ayında dört hasleti sıklaştırınız. İki hasletle Rabbinizi kendinizden razı kılarsınız, diğer iki hasletten müstağni olamazsınız. Rabbinizi kendinizden memnun ve razı kılacak olduğunuz iki hasletten biri LA İLAHE İLLALLAH demek, ikincisi de Allah’tan af dilemek üzere TEVBE VE İSTİĞFAR etmektir. Kendisinden müstağni olamayacağınız iki hasletse RABBİNİZDEN CENNETİ İSTEMEK VE CEHENNEM ATEŞİNDEN O’NA SIĞINMAKTIR.”
Bu da müminler için değerlendirilmesi gereken bir husustur. Mümin Ramazandan gafil olmamalıdır. Daha Ramazan girmeden önce tevbe-istiğfar etmeli, günah ve isyanı terk etmeli, o büyük misafiri içini ve dışını temizlemek suretiyle sevinç ve neşeyle karşılamalıdır. Her mümin Ramazan geliyor diye sevinmeli, Allah’a hamd-ü senada bulunmalıdır.
Yüce Peygamberimiz (SAV) başka bir hadislerinde ise şöyle buyurmaktadır: “Ulu Allah, Ramazan ayında günün her saatinde Kadir gecesine kadar 600.000 kişiyi cehennemden azad eder. Kadir gecesinde ise Ramazanın başlangıcından o ana (Kadir gecesine) kadar affettiklerini (onların sayılarının toplamını) cehennemden azad eder. Bayram günü de o güne kadar bütün Ramazan boyunca azad ettiklerinin sayısınca insanı cehennemden azad eder, kurtarır.”
Bir başka hadis-i şerif te şöyledir:
إن الله عزوجل فىكل ليلة من رمضان ستمئة ألف عتيق من النارفإذاكان آخرليلة أعتق الله بعددمن مضى.
“Allah, Ramazanın her gecesinde 600.000 insanı cehennemden azad eder. Ramazanın son gecesindeyse, daha önce azad ettiklerinin toplam sayısınca azad eder.”
Bu fırsatlar her zaman ele geçmez. İyi değerlendirelim. Ramazan ayını sevinçle ve tevbe-istiğfarla karşılayalım. Daha ilk saatlerinde Allah’ın affına uğrayanlar arasına girelim. Ramazanda kendimizi affettiremezsek, ne zaman affettireceğiz? Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azad olan bu ayı iyi değerlendirelim. Ramazana iyi hazırlanalım. Müminler üzerine Ramazandan daha hayırlı bir ay doğmamıştır. Bu ay müminler için hayır, bereket, feyiz, af ve mağfiret ayı olduğu gibi münafıklar için şerli bir aydır. Peygamberimiz (SAV) Şaban ayının sonlarına doğru ashabına Ramazana hazırlanmalarını tavsiye buyururdu.
Daha ilk gecesinden itibaren camiler müminlerle dolup taşmaya başlar. Teravih namazları kılınır, vaaz ve nasihatler ehliyetli kişilerin ağızların dinlenir, Kur’an-ı Kerim okunur. Evler okunan Kur’an ve mukabelelerle nurlanır. Ramazana saygı gösteren müminlerin evleri huzurla ve bereketle dolar. Ramazanda bütün insanların yüzleri güler. İnsanların otomatikman Allah’ın emirlerini ifaya başlar. El Allah için, dil Allah için kalp Allah için, göz Allah için, kulak Allah için, bütün azalar Allah için çalışır.
Ayaklar Allah rızasının bulunacağı, hayırların kazanılacağı mekânlara gider. İnsan ruhen dinç ve zinde olur.
Müminler Ramazana hazırlanma hususunda birbirini teşvik etmeli ve Peygamberimiz (SAV)’in şu müjdesini vermelidir: “Ramazanın gelişine sevinenin cesedini Allah cehenneme haram kılar.” Ramazanın gelişine sevinen, görevini yapan, onun feyiz ve bereketine nail olan müminin cesedini cehennem yakamaz. Müminin nuru cehennemin narını söndürür.
O halde camilere koşalım, Kur’an-ı Kerim dinleyelim ve okuyalım, âlimlerin ilminden istifade edelim, imanımızı kuvvetlendirelim, oyundan ve eğlenceden kendimizi uzak tutalım. Ramazana erişip te oruç tutmadığı için, namaz kılmadığı için, hayır ve hasenat yapmadığı için, Kur’an okuyup dinlemediği için, ana-babasına iyilik edip hayır dualarını kazanmadığı için Allah’ın engin rahmetinden ve mağfiretinden istifade edemeyenlere, kendisini affettiremeyenlere ancak ve ancak yazıklar olsun denilir.
Ramazanla ilgili bir hadis-i şerif te şöyledir: “Ramazanın ilk gecesi geldiği zaman, bütün cennet kapıları açılır. Bu kapıların hiç birisi Ramazan ayı boyunca kapanmaz. Allah, bir münadiye şöyle seslenmesini emreder: Ey hayır isteyen gel! Ey şer yolunda olan azgın! Azgınlığından vazgeç!” Sonra der ki: “İstiğfar eden yok mu? İstiğfar eden bağışlanacak. İsteyen yok mu? İstediği kendisine verilecek. Tevbe eden yok mu? Tevbesi kabul olunacak. Bu çağırmalar şafak atıncaya devam eder. Allah, her Ramazan bayramı gecesi, azaba müstahak olan bir milyon kişiyi cehennem azabından azad eder.”
Ramazan ayının fazilet ve bereketinden hissemize pay ayırmak istiyorsak, bu ayın kıymet ve değerini bilmemiz gerekir. Bu ayın hürmetine uyarak dilimizi yalan, gıybet, koğuculuk ve çirkin sözlerden korumamız lazımdır. Bütün azalarımızı hata ve zilletten, kalplerimizi haset, kin, buğz ve adavetten korumalıyız. Eğer böyle yaparsak, Allah’tan korkan, Ramazan ayında affa uğrayan bahtiyarlar arasına katılmış olanlardan oluruz. İmanına gömülmüş, namazını kılan, ibadetlerinde olgunluk kazanmak için koşan müminler için Ramazan, feyiz, bereket, mağfiret ve rahmet ayıdır. Bunun için Ramazana iyi hazırlanalım, sevinçle karşılayalım.
Ramazan ayı gelince çeşitli ibadetler, hayır ve hasenat yapılır. Bol bol ecir ve mükâfat kazanılır. Bir de özel ibadet olan oruç tutulur. Oruç sayesinde nefis terbiye edilir, şeytanın beli kırılır, şehvet yok olur. Nihayet insan melek sıfatına bürünür. Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde:
تخلقوابأخلاق الله وأخلاق رسول الله.
“Allah’ın ve Rasülü’nün ahlakını kendinize ahlak edininiz.” buyurmuştur. Bu da orucun faydalarından birisidir.
Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:
فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَفَلْيَصُمْهُ:
“Kim Ramazan ayına erişirse, oruç tutsun.” Ramazana hazırlanmanın hususiyetlerinden birsi de oruç tutmaya hazırlanmaktır. Bazı insanlar, Ramazanın gelişinden ve gidişinden haberdar bile olmazlar. Ömürleri gaflet ve dalalet içinde geçer.
Peygamberimiz (SAV) buyuruyor: “Ramazanın ilk gecesinde Allah şöyle seslenir: Bizi seveni biz de severiz, bizim rızamızı kazanmak isteyeni biz de affımıza mahzar kılarız. Bizden rahmet ve mağfiret dileyeni biz de affederiz. Bütün bunları Ramazan hürmetine yaparız. Bunun üzerine Yüce Allah, yazıcı meleklerine Ramazan ayında mümin kullarının küçük günahlarını yazmamalarını emreder. Yine Yüce Allah onların geçmiş günahlarını silip süpürür, mahveder.”
Ramazan ayı girince Arş ve Kürsi ve bütün melekler sayha eder: “Müjdeler olsun ümmet-i Muhammed’e ki, Yüce Allah, katında onlar için sayısız nimetler hazırlamıştır.” Güneş, ay ve yıldızlar, havada uçan kuşlar, denizlerde yüzen balıklar, mel’un şeytanın dışında yeryüzünde yaşayan bütün varlıklar gece-gündüz, Allah’tan müminlerin affını isterler. Sabah olduğu zaman müminlerden affedilmedik kimse bırakmaz ve Allah meleklerine şu emri verir: Ramazan ayında namaz kılarken, tespih çekerken hep Ümmet-i Muhammed’in affını dileyiniz.”
Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki: “Ramazanın son gecesi geldiğinde gökler, yerler ve melekler, Ümmet-i Muhammed’in başına konan bir musibetten dolayı mateme gark olurlar.” Sahabe-i Kiram: “Ey Allah’ın Rasülü, Ümmet-i Muhammed’in başına konan bu musibet nedir?” diye sorduklarında Peygamberimiz (SAV) de: “Ramazan ayının bizi terk etmesidir.” diye cevap verdi.
Çünkü Ramazan ayında yapılan dualar, verilen sadakalar kabul olunur. İşlenen iyiliklere kat kat sevap verilir. Azap kaldırılır. O halde Ramazanın çıkışından daha büyük bir musibet düşünülebilir mi? Ramazanın çıkışına üzülüşümüz, onun sayısız nimet ve üstünlüklerinden mahrum kalışımızdan dolayıdır. Yer gök bizim için ağlarken, bizim kendimize ağlamamız ne kadar acıdır. Hâlbuki Ramazan bizim ayımız, Şaban Peygamberimizin ayıdır, Recep te Allah’ın ayıdır. Bizim ayımız olan Ramazanın çıkışına biz üzülmeliyiz, hatta ağlamalıyız. Gelişine çok sevinmeli, onu layık olduğu şekilde karşılamak için hazırlanmalıyız. İçerisinde elimizden geldiği kadar ibadet ve tatta bulunmalıyız. Çıkışını da hüzünle gözyaşları içinde uğurlamalıyız. Bizlerden şikâyetçi olmaması için, şefaatçi olması elimizden geleni yapmalı ve dilemeliyiz.
Hülasa Ramazan ayı müminler için bir eğitim ve öğretim ayıdır. Bu ay ibadetler ve hayırlar ve özel ve verimli bir aydır. Kur’an’ın nazil olduğu aydır. Ramazan mektebinin namaz, oruç, fıtra, Kur’an okumak ve dinlemek, Allah’ı çok zikretmek gibi müfredatını uygulayan, geçmiş on bir ayın muhasebesini yapan ve gelecek on bir aya bedenen ve ruhen hazırlanan, böylece İslam dininin hayat düsturlarını yaşama aşkıyla dolu olan müminler, Yüce Rabbimizden rahmet ve rıza diplomasını alırlar. Ramazan mektebinde arz edilen bu olumlu neticeyi alabilmek için Ramazan eğitiminin tek hedefi, müminin biricik gayesi olan, ibadetle, ciddi bir İslam insanı olarak kaynaşmak lazımdır.
Ramazan ayının kadir ve kıymetini bilelim. Kendimiz Gafletten uzak tutup, ibadetlerimizi noksansız yapalım. Bu ayın rahmet ve mağfiretinden faydalanalım. Nefsimizi terbiye edelim. Ramazanda bol bol Kur’an okuyalım, mukabeleleri dinleyelim. Peygamberimiz (SAV)’in: “Kıyamet günü Kur’an ile oruç, kul için şefaatçi olacaklardır.” hadisini unutmayalım.
Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
لوعلم أمتىمافىرمضان لتمنواأن تكون السنة كلهارمضان.
“Eğer ümmetim Ramazan ayındaki İlahi feyizleri bilmiş olsalardı, mutlaka bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi.” Yani bu ayda olan feyiz, ecir, bereket ve sevabı bilselerdi, senenin tamamının Ramazan olmasını isterlerdi. Çünkü Ramazan ayında en seçkin iyilikler toplanmıştır.
Bu ayda yapılan taat ve iyilikler, kılınan namazlar, tutulan oruçlar, yapılan hayır ve hasenat Allah katında makbul olur. Edilen dualar, yapılan tazarru ve niyazlar müstecap olur. Günahkârlar af ve mağfiret edilir. Cennet kendini isteyenlere kucak açar.
Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki: “Cennet şu dört sınıf kimseye özlemle kucak açmış beklemektedir: 1-) Kur’an-ı Kerim’i okuyan 2-) Ramazanda oruç tutan
3-) Açları doyuran 4-) Dilini tutan (Yalan, gıybet, iftira ve çirkin sözlerden muhafaza eden)
Allah cümlemizi Ramazan ayının kadir ve kıymetini bilen, üzerine düşen dini görevlerini hakkıyla ifa eden, netice itibarıyla Allah’ın rızasına, rahmet ve mağfiretine mahzar olan bahtiyar kullarının arasına cümlemizi dâhil buyursun. Dua ve niyazlarımızı müstecap eylesin… AMİN!!!...
KAYNAK : MÜ’MİNLERE VAAZ VE İRŞAD MEHMET ALTUNKAYA