ORUÇ TUTMAK
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ
لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ:
“Ey iman edenler! Haram olan şeylerden nefsinizi sakınmanız için sizden evvel geçen ümmetlere farz kılındığı oruç sizin üzerinize de farz kılındı.”
ORUCUN TARİFİ: İmsak vaktinden iftar vaktine kadar nefsi, yemekten, içmekten ve cinsi münasebetten men etmektir. İslam’ın beş esasından birisi de Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç ta namaz gibi bir ibadettir. Farziyyeti, kitap, sünnet ve icma-i ümmet ile sabittir. Hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Yukarıdaki ayet orucun farz kılınmasının delilidir ve bu ayetle oruç farz kılınmıştır. Sünnetten delili ise şu hadis-i şeriftir:
بني الإسلام علىخمس:شهادة أن لآإله إلاالله وأنت محمدرسول الله وإقام الصلاة وإيتآءالزكاة والحج وصوم رمضان.
“İslam beş şey üzerine bina olunmuştur. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz Muhammed (SAV)’in Allah’ın Rasülü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek, Ramazan orucunu tutmak.”
Oruç tutmak bir bakıma nefsi terbiye etmek, frenlemek ve nefsi kötülüklerden arındırmak için farz kılınmıştır. Oruç tutmanın gayesi müminlerin taşkın hareketlerden ve çirkin kötülüklerden kaçınmasını sağlamaktır. Çünkü oruç insanın her türlü kötülüğe yataklık eden nefsinin çirkin arzularını kırar. Nitekim Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
من استطاع البآئة فليتزوج فإنه أغض للبصروأحصن للفرج ومن لم يستطع فعليه بالصوم فإنه له وجآء.
“Kimin evlenmek külfetine gücü yeterse evlensin. Zira evlenmek gözü haramdan son derece korur. İffeti de o derece muhafaza eder. Nikâh masrafına gücü yetmeyen kimse de oruç tutsun. Zira oruç, oruç tutan kimse için şehveti kırıcı ve kesicidir.”
Bu hadisten anlıyoruz ki, orucun farz oluşunun hikmeti şehvetleri kesip, günahlardan sakındırmak suretiyle takvayı kazandırmaktır. Oruç, kendisini tutan müminleri şehvetin getireceği kötülüklerden alıkoyar.
Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur: “Kim Ramazan orucunu gereği gibi tutar, oruçlu bulunduğu boyunca daima Allah’ı zikreder ve kötü hiçbir iş işlemezse, sonunda bütün günahları mağfiret olunur. Ayrıca her bir tesbih ve tehlil karşılığında cennette kendisine bir ev yapılır. Bu ev, yeşil zümrüttendir. İçinde kırmızı yakutlar bulunur. Her bir yakutun içinde de inciden çadırlar vardır. Çadırların içerisinde ise kara gözlü huriler bulunur. Bundan başka her çadırın etrafında ikişer sur vardır ki bunlar da altındandır. Ayrıca kırmızı yakutlarla süslenmişlerdir.”
Peygamberimiz (SAV) başka bir hadislerinde de şöyle buyuruyor: “İnsanoğlunun her iyi amelinin mükâfatı bire ondan bire yedi yüze kadar kat kat verilir. Allah (CC) buyurur ki: Ancak oruç böyle değildir. O benim içindir. Mükâfatını da bizzat ben veririm. Kulum benim için nefsanî arzularını ve yemeyi-içmeyi terk eder.” Oruç tutan için iki ferahlık vardır. Biri iftar ettiği anda, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamandır. Allah katında oruçlunun ağız kokusu misk kokusundan daha hoştur.”
Oruç gizli bir ibadettir. Ona Allah’tan başka hiç kimse muttali olamaz. Oruç aynı zamanda nefsi hayvani arzulardan men etme esasına dayanır. Oruç Allah’ın düşmanını kahreder. Çünkü şeytan gerçekten Allah’ın düşmanıdır, müminlerin de düşmanıdır. Bu düşman şehevi arzular vasıtasıyla kuvvetlenir. Açlıksa şeytanın aldatma aletleri olan bütün şehevi arzuları keser. Şehveti kıran, azılı düşmanımız melun şeytanın iğvasını önleyecek olan orucu aşkla şevkle tutalım.
Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
إذاجآء رمضان فتحت أبواب الجنة وغلقت أبواب النار وصفدة الشياطين.
“Ramazan geldiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları da kapanır, bütün şeytanlar da zincire vurulur.”
Oruç insanı ibadet ve tatlarında riyasızlığa ve ihlâsa alıştırır. Neticede insanı melekleştirir. Aynı zamanda İnsanı nefsin arzularına karşı koymaya alıştırır. Orucun gaye ve hikmet de budur. Yani mümini hayvani içgüdülerin ve adi şehvet duygularının pençesinden kurtarıp melekliğe doğru yükselişin hür ve engin semasında kanat çırpmayı mümkün kılacak bir ruh olgunluğuna ve ermişlik sırrına kavuşturmaktır.
Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Şanı yüce olan Allah orucu size farz kıldı. Ben de size Ramazan’ın gece ibadetini, teravih namazını öğütleyip emrettim. Her kim orucun Allah’ın emri olduğuna, teravihin de benim sünnetim olduğuna iman ederek ve mükâfatını alacağına inanarak orucu tutar, teravih namazlarını kılarsa günahlarından temizlenmiş, anasından doğduğu günkü gibi tertemiz olmuş olur.”
Oruç Allah’ın emridir. Bu sebeple müminlere farz kılınmış ana ibadetlerden olan namaz, zekât ve hac gibi oruç ibadeti de yalnız Allah için tutulur. Allah’ın bütün emir ve yasakları, insanlar için bir rahmet olduğundan onların bedeni ruhi ahlaki ve içtimai faydaları da pek çoktur. Oruç tutmak ta yapmamız gereken Allah’ın emirlerinden biridir.
ORUCUN FAYDA VE HİKMETLERİ
Allah’ın yarattığı kulları için emretmiş olduğu şeylerde muhakkak ki büyük faydalar ve bilemediğimiz nice hikmetler vardır. İnsan oruç tutmakla dini vazifesini ibadetini yapar. Bu ibadet vasıtasıyla nefsini her türlü kötülüklerden korur. Kavga, küfür ve gıybet yapmaz, içki içmez, kumar oynamaz. Bunlar gibi insanı sefalet ve sefahat âlemine iten her türlü fenalıklara karşı nefsinde bir reaksiyon başlar. Bu suretle ruhundaki birçok fena alışkanlıkları tasfiye etmeye çalışır. Adeta melekleşir.
Bir hadis-i şerif şöyledir:
لكل شئ زكاة وزكاة الجسد الصوم.
“Her şeyin bir zekâtı vardır. Bedenin zekâtı da oruçtur.”
Zekât görünüşte malda azalma gibi zannedilir. Gerçekte ve mana âleminde berekettir, artıştır. Zekâtı verilen mal çoğalır artar. Oruç ta böyledir. Zekât malı temizler, oruç ta bünyeyi temizler, onu sağlığa kavuşturur. Bu, orucun sağlık yönünden de faydalı olduğuna işarettir. Oruç gerçekten de bünyeye sıhhat verir. Nefsanî ve kötü temayülleri kırar, kalbe safa bahşeder. Nihayet mümini Allah’a yaklaştırır. Bunun içindir ki Peygamberimiz (SAV):
صومواتصحوا
“Oruç tutunuz sıhhat bulursunuz.” buyurmuştur. Oruç her şeyden önce Allah emrettiği için, ibadet kastıyla tutulur. Sağlığım düzelsin veya biraz zayıflayayım anlayışıyla tutulan oruç ibadet sayılamaz. Oruç bir ibadettir ve gayesi Allah’ın emri olduğu için tutmak olmalıdır.
Biz, orucu Allah’ın emri olduğu için tutarız ve sıhhi faydasını da kazanmış oluruz. Bedenin zekâtı oruçtur. Hadisine göre insan vücudu oruç sayesinde birçok faydalar elde eder. Mesela: Bütün bir yıl boyunca türlü gıdalar alan insan vücudu, Ramazan ayında özel bir beslenmeye tabi tutulduğundan, yapı itibarıyla değişikliğe uğrar. Beslenme sistemi istirahat eder. Orucun meydana getirdiği açlıktan dolayı kan dolaşımı hızlanır. Beyin hücrelerinin çalışması artar. İnsan daha iyi düşünür ve daha sağlıklı kararlar verir. Sinir sistemi de rahat çalışır. İnsan kendini sinirlendirecek günlük hadiselere büyük olgunluk gösterir.
قال الله تعالىعزوجل:كل عمل ابن آدم له إلاالصوم فإنه لىوأناأجرىبه والصوم جنة.
AMMENİN SALAHI YÖNÜNDEN ORUÇ
Orucun ferdi menfaatinin yanında, topluma ait yararları da vardır. Oruç tutan kimse, Ramazan ayı boyunca birçok mahrumiyetlere katlanır. Bu mahrumiyetler ona yokluk içinde kıvranan insanların varlığını ve durumlarını öğretir. Tok olan acın halinden anlamaz derler. Oruç, bu ifadeyi yalanlayacaktır. Oruç tutan zengin de olsa fiilen fakirlik halini yaşayacaktır. Oruçlu olduğu için yemeyecek, içmeyecek; böylece yiyememenin ve içememenin haline vakıf olacaktır. Yoluğun ve fakirliğin ne demek olduğunu daha iyi anlayacaktır. Bunun içindir ki oruç, toplumsal adalet fikrini ve arzusunu anlayışlı kafalara ve kalplere nakşeden bir ibadettir. Çünkü varlığı olanla, olmayan aynı bedeni halin içindedir. Zengin mümini bedenen ve ruhen fakirliğin sınırları içine çeken oruç, böylece hastalığı tedaviyi yapabilecek olana teşhis ettiren ve yardımlaşma duygularını geliştiren bir ibadettir.
Oruç sayesinde fakirliğin durumunu, fakirlerin hallerini öğrenen müminler yardımlaşma, merhamet ve şefkat duyguları ön plana çıkar. Bundan da toplum ve insanlar fayda görür. Oruç tutmakla insanlar birçok kötülüklerden ve kötü alışkanlıklardan geçici bir zaman için bile olsa vazgeçecekleri için Ramazan ayında toplumun huzurunu bozan bazı gayri ahlaki olayların azaldığı görülür. Oruç insanı açlığa ve susuzluğa alıştırır. Aç kalan insanların halini anlamalarına yardım eder. Zenginle fakiri birleştirir. Zenginlerin gönüllerini yumuşatır, fakirlere yardım düşüncesini hâkim kılar.
Oruç Allah’ın karşısında zayıflığımızı ve çaresizliğimizi öğreterek Yüce Yaratıcıya karşı imanımızı kuvvetlendirir. Oruçlu kimse yiyecek ve içeceklerden belli bir zaman uzak kaldığından nimetlerin değerini daha iyi anlar. Oruç Allah’ın katında çok değerli bir ibadet olduğundan Allah’ın rızasına uygun bir şekilde bu ibadeti yerine getirenlerin günahları bağışlanır. Yardımlaşma donunda da toplum fertleri arasında tevhid, tesanüt, sevgi ve saygı bağları kuvvetlenir.
ORUÇ KÜÇÜK GÜNAHLARA KEFFARETTİR
Peygamberimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Beş vakit namaz aralarında, iki Cuma arasında ve iki Ramazan arasında yapılan küçük günahlar, büyük günahlardan sakınıldığında mağfiret edilir.”
Bir diğer hadislerinde de şöyle buyurur: “Kim Ramazan orucunun farz olduğuna inanarak ve sevabını Allah’tan isteyerek, gönül hoşluğu ve tam bir ihlâsla tutarsa geçmiş küçük günahları bağışlanır.”
Bu Hadis-i Şerif’ten anlıyoruz ki, oruç tutan müminin küçük günahları affedilir. Bununla beraber oruç tutanın niyeti, ihlâs ve samimiyeti tam manasıyla Allah’ın rızasına muvafık gelirse oruç sayesinde şirkten başka büyük günahları da affedilir. Allah, her şeye kadirdir. Yaptığından hiç kimseye hesap vermez. Dilediğini, dilediği gibi yapar. Kulunu affetmek isteyince de küçük ve büyük günahlarının tamamını affeder.
Rivayete göre Hz Musa (AS) münacatında: “Ya Rabbi, önceden ikram ettiğin gibi bana ikram et.” der. Allah: “Ya Musa (AS), ahir zamanda benim bir takım kullarım var ki, Ramazan ayını onlara ikram edeceğim. Ben onlara senden daha yakın olacağım. Seninle konuşurken aramızda yetmiş bin perde vardı. Muhammed (SAV)’in ümmeti, oruç tutup ta dudakları açlıktan beyazlaşarak, renkleri sarardığı zaman iftar anında, onlarla benim aramdaki bütün perdeleri kaldırırım. Ey Musa (AS),müjdeler olsun Ramazanda susuzluktan ciğeri yanana ve karnı aç kalana. Ben onları ancak cemalimle mükâfatlandıracağım.”
Bu durumda akıllı insana gereken şey, Ramazan ayının kadrini ve kıymetini bilmesi, kalbini kötü duygu ve düşüncelerden temizlemesi, Müslümanlara karşı kin, düşmanlık beslememesidir. Haramlardan ve günahlardan sakınarak oruç tutanlar Allah’ın affına mazhar olacaklardır.
Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur: “Ulu Allah yazıcı meleklere, Ramazan ayında oruç tutanların iyiliklerini yazmalarını, fakat kötülüklerini ise yazmamalarını emreder ve onların geçmiş günahlarını affeder.”
KAYNAK : MÜ’MİNLERE VAAZ VE İRŞAD MEHMET ALTUNKAYA