• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Namazın Ehemmiyeti

NAMAZIN EHEMMİYETİ

  

اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءوَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ:

 

     “(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.”   (ANKEBUT SURESİ – 45. AYET)

 

     Namaz, İslam dininin erkânından olup, bedeni bir ibadettir. Bu vazifeyi tam olarak ve zamanında ifa eden kimselere Müslüman adı verilir. İslam dinini kabul eden kimseye yöneltilen ilk emir, beş vakit namaz olmaktadır. Hz Peygamber (SAV), Muaz b.Cebel (RA)’ı Yemen’e vali olarak gönderirken, ona şu talimatı vermiştir:

     “Sen, ehl-i kitap bir kavme vali olarak gidiyorsun. Onları Allah’tan başka ibadete layık hiçbir mabudun bulunmadığına, benim de Allah’ın Rasülü olduğum inancına davet et. Eğer onlar buna itaat ve icabet ederlerse, Allah’ın üzerlerine beş vakit namazı farz kıldığını onlara öğret. Eğer onlar buna itaat ederlerse, Allah’ın zenginlerden alınıp fakirlere çevrilmek üzere onların üzerine bir sadakayı (zekâtı) farz kıldığını da onlara telkin ve tebliğ et. Şayet onlar buna da icabet ederlerse mallarının en değerlilerinden zekât almaktan çekin. Bir de mazlumun bedduasını almaktan sakın. Zira haksızlığa uğrayanın ilenmesiyle, Allah arasında bir engel yoktur.”

     Namazın diğer ibadetlerden farklı yönleri vardır. Zekât ve hac zenginlere farzdır. Oruç, zengin ve fakir her mü’mine farz olmakla beraber sağlığı yerinde olmayan kimseler, sıhhate kavuştuklarında kaza edeceklerdir. Namaz ibadetinde böyle bir tehir söz konusu değildir. Hastalığın derecesine göre dinimizin gösterdiği kolaylıklardan faydalanarak namazlarını eda edecektir. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Kim beş vakit namazını kılar, kıblemize yönelir ve kestiğimizi yerse, o kimse Allah’ın ve Rasülü (SAV)’in emanını hak eden bir Müslüman’dır. Artık böyle davranan bu kimseye karşı Allah’ın ve Rasülü (SAV)’in ahd ve emanına hıyanet etmeyiniz.”

     Bir kimsenin Müslümanlar safına girebilmesi ve ehl-i kıbleden sayılması için, kıbleye yönelip namazını eda etmesi; beşeri münasebetler yönünden İslam camiasından sayılması için de kestiğimizi yemesi lazımdır. Beş vakit namaz bir nur pınarıdır. Onu eda edenin özü ve yüzü nur olur. Rengi ister esmer isterse siyah olsun, o nur namaz kılanın yüzünde belli olur. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

 

عن أبى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال:سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ  يَقُولُ: أرَأيْتُمْ لَوْ أنَّ نَهْراً بِبَابِ أحَدِكُمْ يَغْتَسلُ فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسَ مَرَّاتٍ مَا تَقُولُونَ يُبْقِى ذلِكَ مِنْ دَرَنِهِ شَيْئاً؟ قالُوا: َ يُبْقِى ذلِكَ مِنْ دَرَنِهِ شَيْئاً.قالَ: فذلِكَ مَثَلُ الصَّلَواتِ الخَمْس، يَمْحُوا اللّهُ بِهَا الخَطَايَا

 

     Ebû Hüreyre (RA) anlatıyor: “Hz. Peygamber (SAV)’in şöyle söylediğini işittim: “Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde her gün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz?” Cevap verdiler: “Bu hal, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!”  Hz Peygamber (SAV): “İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün hataları siler.” buyurdu.”

     Beş vakit namaz, billurlaşmış nur nehridir. İçteki inanç kalbi, kılınan namaz da kalıbı arıtır. Temizlenmiş hale gelen bir mümin, ibadetlerine devam ettikçe cismi pırlanta gibi olur ve aldığı nuru yansıtır. Ruhu ise ilahi aşk buhurdanından yükselen rayiha-i tayyibe ile gaşyolur. Bu âli dereceye ulaşan bir mümin, en büyük hazzı namazda duyar. Namaz kılan kimsenin ayakları arzda; ruhundan yükselen nurun ucu da Arş’tadır. O, namazda miracın esrarına ve huzur-u ilahi’de Allah ile konuşma zevklerine ulaşır. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Beş vakit namaz, gelecek cumaya kadar; Cuma namazı, büyük günah karışmadıkça, namaz aralarındaki cürümler için kefarettir.”

     Namaz, Allah’ın kulları üzerinde bulunan haklardan biridir. Bu ibadet, kulun Allah’a karşı en kutsi vazifesi olmaktadır. Bu gerçeği Hadis-i kutsi vasıtasıyla Hz Peygamber (SAV) şöyle ifade eder:

     “Kulum benim hakkıma riayet etmedikçe ben de onun hakkına bakmam.”

     Hak sahibine hakkı vermemek zulme teşebbüstür. Bir kimsenin tevhid inancına aykırı yanlış bir saplantı içinde olması zulüm irtikâp etmesidir. Bu sebeple Hz Lokman (AS) oğlunu şöyle uyarmıştır:

 

وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ:

 

     “Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.”   (LOKMAN SURESİ – 13. AYET)

     Bu ayetin ışığında ve mantıkî bir silsile ile meseleye bakacak olursak; namazı terk etmek, bir zulüm suçu ve Allah’ın hakkını eda etmemek olmaktadır.

     Allah, bir hadis-i kutsi ile bizleri şöyle uyarıyor:

     “Ey Âdemoğlu, sen günün evvelindeki dört rekât namazdan aciz kalma ki günün sonunda ben de sana imdada yetişeyim.”

     Allah’ın müminler üzerinde hakkı bulunan namazın, zamanında ve eksiksiz olarak eda edilmesi gerekir. Daha açık bir ifadeyle, namaz günde beş defa ve vakitleri içerisinde eda edilmiş olacaktır. Bu kayıt ve şartlara ilaveten Allah katında makbul bir namaz kılabilmiş olmak için namazın farzlarına, vaciplerine riayet etmek gerektiğini iyi anlamak gerekir. Allah, bir hadis-i kutsi’de şöyle buyuruyor:

     “Habibim, ümmetin üzerine baş vakit namazı farz kıldım ve kendi canibimden sadır olan ahd ile şöyle ahdettim: Kim bu namazları vaktinde kılmak suretiyle devam ederse onu cennete sokarım. Kim bu namazlara devam etmezse benim katımda onun lehine verilmiş bir ahit yoktur.”

     Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Biriniz, namaz onu başka bir işle uğraşmaktan alıkoyduğu müddetçe, namaz içinde gibidir. Zira onu ehl-i beytinin yanına dönmekten ancak namaz alıkoymuştur.”

     Namaz ve onunla ilgili işler, sahibi için devamlı namaz kılma ecrine nail kılar. Camiye gidiş ve dönüş, namaz vaktini camide bekleyiş ve namazdan sonra yapılacak zikirler, devamlı namaz kılma ecrine vesile olur. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Biriniz, içinde namaz kıldığı namazgâhında durduğu müddetçe melekler: “Ya Allah, onu yarlığa, Ya Allah onu esirge” diye dua ederler.”

     Miracın esrarını yaşamak ve manevi zevklerde zirveye ulaşmak için namazı eda eden ve diğer ibadet vazifelerini ifaya çalışanları, Allah manevi yakınlığa nail kılar. Allah, hadis-i kutside şöyle buyuruyor:

     “Mümin bir kul bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim.”

     Mümin, çok önemli bir mazereti olmadıkça namazlarını camide ve cemaatle kılmalıdır. Sık ağaçların olduğu yerlere fazla yağmur yağdığı gibi, cemaatle kılınan namazların sevabı katmerli olarak verilir. Bu konuda Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Cemaat namazı, tek başına kılınan namazdan 27 derece üstündür.”

     Maddi sahada farklı bir fiyata mal alan bir tacir bulunduğunu işitsek, malımızı ona götürüp satmayı arzu ederiz. Bu hususta yorulmayı göze alır ve masraftan kaçmayız. Cemaatle eda olunacak namazlara da 27 derece yükseklikte bir sevap ihsan edilir. Bu ecri kazanmakta ihmalkâr davranılmamalı, gece karanlığı ve yorgunluk bahane edilip cemaate devam ihmal edilmemelidir. Hz Peygamber (SAV) şu müjdeyi veriyor:

     “Karanlık gecelerde namaz kılmak üzere mescitlere yürüyerek gidenleri, kıyamet günü tastamam bir nurla müjdeleyin.”

     Beş vakit namazı cemaatle kılmak, fazla sevap elde edilmesi için teşvik edilmektedir. Cuma ve bayram namazlarının cemaatle eda edilmesi şarttır. Bunlar tek başına kılınamaz. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Cuma namazının cemaatle edası, mülk edinilmiş köle, kadın, çocuk ve hastadan gayrı her Müslüman erkek üzerine farz olan ilahi bir haktır.”

     Cuma namazının bir kimseye farz olması için altı şart vardır: Hür olmak, erkek, mukim ve sıhhatli olmak, gözleri ve ayakları sağlam olmak. Hadiste çocuğun Cuma namazından müstesna tutulması, çocuğa hiçbir mükellefiyetin yüklenmemiş olmasındandır. Cuma namazı, şartları kendisinde toplanan kimse üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Bu vazifeyi ifa etmeyen bir kimsenin dünyada kalbi, ahirette de yüzü karadır.

     Biraz da nama kılmamanın uhrevi zararlarından söz edelim: Bazı kimseler iş yerinde izin alamadıklarını öne sürerek namaz kılmamaktadırlar. Bunlardan bir kısmı emekli olduktan sonra namaza başlayacağını ifade etmekte, bir kısmı da iş yerinde kılamadığı namazlarını eve dönünce kaza ettiğini ifade etmektedir. Birincisi hayale dayalı bir kuruntu; ikincisi, dinimizin vermediği bir izini kendi kafasından çıkarmaktır. Bir vakit namazı geçirmenin ahiretteki hüsranını Hz Peygamber (SAV) şöyle ifade ediyor:

     “Kim ikindi namazını geçirirse, sanki ehlini ve malını kaybetmiş gibi ziyandadır.”

     Namazın ihmali, ahiret hayatında büyük zarar sebeptir. İkindi namazını terk etmekten doğacak ahiret hayatının zararına, kıyas noktası olmak üzere, aile fertlerini kaybetmiş ve serveti elinden çıkmış bir kimsenin ziyanı gösterilmektedir. Bir vakit namazın ziyanı bu kadar büyük olursa, tamamının ne kadar olacağını düşünmek gerekir.

     Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:

     “Hakikat namazın terki, bir adamla şirk ve küfrün arasında bulunan ilahi seddin yıkılmasıdır.”

     Namaz, insanla günah arasında manevi bir seddir. O, aradan kaldırılacak olursa kişinin şirk ve küfre bulaşma ve yanaşma tehlikesi başlar. Namazdan uzaklaşan insanlar, oruca yanaşmazlar, hele mallarının kırkta birini fakirlere vermek onlara çok zor gelir. Hele, hac yolculuğunu ve masrafını hiç göze alamazlar. İslam bünyanının birbiri peşine yıkılması ve İslam’ın şartlarından bulunan ibadetlerin terk edilmesi, bir kimseyi şirkin ve küfrün sath-ı mailine iter. Bir ayak kayması veya bir dil sürçmesi ile gözünü küfür bataklığında açar. Ne yazık ki o zaman durum çok tehlikeli ve kurtuluş çok zor olur.

     Namazı terk, insanı katmerleşen günahlara sevk eder. Bu ibadeti ifa ise hataların bağışlanmasına vesile olur. Cehennem ateşine karşı en büyük siper namazdır. Beş vakit namazı eda eden kimseler, salaha ve felaha nail olurlar. Bu müjdeyi Hz Peygamber (SAV) şöyle ifade buyuruyor:

     “Güneş doğmazdan önce sabah namazını, güneş batmadan önce ikindi namazını eda eden kimse cehennem ateşine girmez.”

     Allah nefsimizi ve neslimizi ihlâs ile namaza devam edenlerden eylesin. Namazdan aldığımız feyiz ve bereketle ahiretimizi mamur ve cennet saadetiyle mesrur eylesin. Bilerek veya hata yoluyla işlediğimiz günahlarımızı affetsin…AMİN…

 

KÜRSÜDEN MÜMİNLERE VEAAZLAR     MEHMET EMRE

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam966
Toplam Ziyaret5019981
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI