NAMAZ
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء
وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ:
“(Ey Muhammed (SAV)) Sana vahyedilen kitabı oku ve namaz kıl. Çünkü namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (ANKEBUT SURESİ – 45. AYET)
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ:
“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz. Umulur ki, korunmuş olursunuz.” (BAKARA SURESİ – 21. AYET)
İbadet, bizi yaratan ve birçok lütuflarda bulunan Allah’a bir teşekkürdür. İnsan, iyiliklerini gördüğü kimselere karşı daima kendisini borçlu hisseder ve her vesile ile bu borcunu –gördüğü iyiliklere karşılık vermek suretiyle- ödemek ister ve bundan da haz duyar. Hâlbuki insanın bu konuda en çok minnet duyması gereken, hiç şüphe yok ki, Allah’tır. Çünkü insan, O yüce yaratıcının sayısız nimetlerine erişmiş olarak dünyaya gelmiştir. Allah onu en güzel surette yaratmış ve evrende olan her şeyi onun emrine vermiştir. Yeri ve gökleri ve bunlarda olan her şeyi insana hizmet için var etmiştir. Kur’an, bu gerçeğe şöyle işaret eder:
اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَأَنزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقاً لَّكُمْ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَسَخَّرَ لَكُمُ الأَنْهَارَ:وَسَخَّر لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَآئِبَينَ وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ:وَآتَاكُم مِّن كُلِّ مَا سَأَلْتُمُوهُ وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَتَ اللّهِ لاَ تُحْصُوهَا إِنَّ الإِنسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ:
“(O öyle lütufkâr) Allah’tır ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izniyle denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı. Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi. O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim ve nankördür.” (İBRAHİM SURESİ – 32–34. AYETLER)
Allah’ın kendisine bu kadar nimet verdiği insan, O’na hamd etmek ve şükretmek durumundadır. İşte buna ibadet diyoruz. Evet, hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın, insanların ibadetine de ihtiyacı yoktur. Aksine buna muhtaç olan insandır. Çünkü ibadetler her şeyden önce insan hayatını disiplin altına alır. İnsanın belli zamanlarda yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetler, insanı başıboşluktan ve sorumsuzluktan kurtarır. Her işinde Allah’ın gözetim ve denetimini gönlünde duymasını sağlar. Sorumluluk duygusu böylece gelişen insanın toplum içindeki davranışları ve olaylar karşısındaki tavırları ölçülü olur.
Diğer taraftan ibadetler, insanın ruhi ve manevi terbiyesine de hizmet eder. Başkalarına karşı kötü duygu ve düşüncelerden arınmasını sağlar. Başkalarıyla olan ilişkilerinde haksızlıklardan sakınmasına yardımcı olurlar. İbadet, Allah’ın kullar üzerindeki hakkıdır. Muaz b. Cebel (RA)’ın rivayetinde, Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
عن معاذابن جبل قال:قال رسول الله(صعلم):يامعاذأتدرىماحق الله علىالعباد؟قال:ألله ورسوله أعلم.قال:فإن حق الله علىالعبادأنيعبدوه ولايشركوابه شيأ.قال:أتدرىماحقهم عليه إذافعلواذالك؟فقال الله ورسوله أعلم.قال:أن لايعذبهم.
Peygamberimiz (SAV) bana: “Ey Muaz, Allah’ın kulları üzerindeki hakkı nedir bilir misin?” diye sordu. Ben: “Allah ve Rasülü daha iyi bilir.” dedim. Peygamberimiz (SAV): O’na ibadet etmeleri ve kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır.” buyurdu. Sonra: “Ey Muaz, kulların Allah üzerindeki hakkı nedir?” buyurdu. Ben: “Allah ve Rasülü daha iyi bilir.” dedim. Peygamberimiz (SAV): “O’na ibadet edip, hiçbir şeyi ortak koşmadıkları takdirde, onlara azap etmemesidir.” buyurdu.
İbadet, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkı olduğu içindir ki, Allah’tan başkasına-kim olursa olsun-ibadet edilmez. Allah’tan başkasına ibadet etmek veya Allah’a yapılan ibadete başkasını ortak kılmak, en büyük günah sayılmış, bundan tevbe etmedikçe Allah’ın bu günahı bağışlamayacağı Kur’an’da bildirilmiştir.
İbadetle, erginlik çağına gelmiş, aklı başında Müslüman olan kadın ve erkekler yükümlüdür. Bu yükümlülük ölünceye kadar devam eder. Kur’an bu durumu şöyle ifade eder:
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ:
“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (HİCR SURESİ – 99. AYET)
İbadetlerin içerisinde namaz en başta gelir. Namazın Arapçası SALÂT’tır. Salâtın kelime anlamı ise DUA demektir. Kur’an şöyle buyurur:
وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ:
“Onlara salât et (yani dua et). Çünkü senin salâtın (yani duan) onlar için sükûnettir.” (TEVBE SURESİ – 103. AYET)
Dindeki anlamı ise, Peygamberimiz (SAV)’in öğrettiği şekilde ALLAHÜ EKBER sözüyle başlayıp SELAM ile biten özel fiil ve sözlerden ibaret olan bir ibadetin adıdır. Namaz farzdır, Allah’ın kesin emridir. Kur’an şöyle buyuruyor:
وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ:
“Namazı kılın zekâtı verin.” (BAKARA SURESİ – 110. AYET)
إِنَّ الصَّلاَةَكَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَاباً مَّوْقُوتاً:
“Şüphesiz namaz, müminler üzerine vakitli olarak farz kılınmıştır.” (NİSA SURESİ – 103. AYET)
وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ:
“Onlar, dini sadece Allah’a has kılarak, Allah’ı birleyerek, ancak Allah’a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.” (BEYYİNE SURESİ – 5. AYET)
Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuşlardır:
بني الإسلام علىخمس:شهادة أن لآإله إلاالله وأنت محمدرسول الله وإقام الصلاة وإيتآءالزكاة والحج وصوم رمضان.
“İslam beş şey üzerine bina olunmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (SAV)’in Allah’ın peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve ramazan orucunu tutmak.”
Beş vakit namaz, Peygamberimiz (SAV)’e peygamberlik geldikten 1,5 yıl sonra Mirac’da farz olmuştur. Namaz, erginlik çağına gelen ve aklı başında olan her kadın ve erkek Müslüman’a farzdır. Erginlik çağına girmemiş olan çocuklara namaz farz değilse de yedi yaşından itibaren namaza başlatılmaları, alışkanlık kazanmaları açısından faydalı olur. Zira Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
مروآأولادكم بالصلاة لسبع.
“Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmalarını öğütleyin.”
Böylece çocuklar, ergenlik çağına gelip namaz kendilerine farz olunca, namaza karşı yabancılık çekmemiş olurlar.
Namaz, Allah’a karşı yapılması gereken kulluk görevlerinin en önemlisidir. Çünkü Allah, imandan sonra namazdan daha üstün bir ibadeti emretmemiştir. Namaz, Kur’an’ın pek çok yerinde, çeşitli vesilelerle zikredilmektedir. Namaz, kalp, söz ve bedenle yapılan ibadetleri bir araya toplamış bulunmaktadır. Namazın insan için pek çok yararları vardır. Çünkü Allah, bizlere yararı olmayan bir şeyi emretmemiştir. Zira Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. İhtiyacı olan bizleriz, yapılmasını emrettiği her şeyde bizler için pek çok yararlar vardır. Namazın faydalarına kısaca temas edelim:
1-) NAMAZ, ALLAH’I HATIRLATIR: İnsan başkasına el avuç açmadan, muhtaç olmadan yaşamak için çalışmak zorundadır. Kendisini çalışmaya veren kimse ise çoğu zaman ölümü ve ölüm ötesindeki hesabı unutur. Bu yüzden her an günah işleyebilir ve günah işlemeyi adet haline getirebilir. Bunun en güzel örneği, kumarbazlarla zevk ve eğlenceye düşkün olanlardır. Bunlar kumar oynamaktan, içki içmekten, zevk ve eğlenceden başka bir şey düşünmezler. Ne ölümü, ne ahireti ne de ahiretteki hesabı düşünürler. Hiç ölmeyeceklerini ve dünyanın sona ermeyeceğini zannederler. Derken ölüm gelip çatar ve bunları hazırlıksız olarak yakalar. Pişman olurlar ama bu pişmanlıkları bir fayda sağlamaz.
İşte “Beni anmak için namazı dosdoğru kıl.” Ayeti namazın bu hikmetine işaret etmektedir. Hiç şüphe yok ki namaz, Allah’ı anmak için kılınır. Bu yalnız namazın değil, diğer ibadetlerin de esasını teşkil eder. Daha doğrusu hangi suret ve biçimde olursa olsun, Allah’ı anmak gerçek bir ibadettir. Kur’an şöyle buyurur:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْراً كَثِيراً.وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةًوَأَصِيلاً:
“Ey Müminler, Allah’ı çokça anın, O’nu sabah akşam tesbih edin.” (AHZAB SURESİ - 41–42. AYETLER)
Kur’an, Allah’a saygı duyan müminlerin özelliklerinden şöyle bahseder:
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَاماً وَقُعُوداًوَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ:
“Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerinde yatarken Allah’ı anarlar ve:“Rabbimiz, sen bunu (gökleri ve yeri) boşuna yaratmadın, seni tesbih ederiz, bizi cehennem azabından koru.” derler.” (ALİ-İMRAN SURESİ – 191. AYET)
رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ:
“O adamlar ki, ne ticaret ne de alış-veriş onları Allah’ı anmaktan alıkoyamaz.” (NUR SURESİ – 37. AYET)
Allah’ı anmanın en büyük ibadet olduğunu Peygamberimiz (SAV) şu hadisiyle ifade eder:
ألآانبئكم بخيرأعمالكم وأرضاهاعندمليككم وأرفعهافىدرجاتكم وخيرلكم من أإعطآءالذهب والورق ومن أن تلقوا عدوكم فتضربوآأعناقهم ويضربوآأعناقكم.قالوا:وماذاك؟يارسول الله قال:ذكرالله.
Peygamberimiz (SAV), Ashabına:
“Ben size yaptıklarınızın en iyisini, Allah katında en çok razı olunan, derecelerinizi en çok yükselten, altın ve gümüşü (Allah yolunda) vermekten daha hayırlı olan ve düşmanlarınızla karşılaşıp ta sizin onların boyunlarını vurmanızdan ve onların sizi şehit etmelerinden daha faziletli bir işi haber vereyim mi?” buyurdu. Ashap: “Bu hangi iştir?” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Allah’ı anmaktır.” buyurdular.
Görülüyor ki; bütün ibadetlerden maksat, Allah’ı anmaktır. Allah’ı anmanın en güzel şekli de namazdır.
Diğer taraftan insana Allah’ı unutturacak şeylere karşı en çok koruyucu bir siper de yine namazdır. Çünkü belli aralıklarla Allah’ı hatırlayan kimse kötü duygular taşıyamaz. Başkalarına hile ve haksızlık düşünemez. Bir gün yaptığı her şeyin hesabını Allah’a vereceğini düşünerek ölçülü hareket eder. Böylece namaz insan ruhu üzerinde daha etkili, nefsin heva ve hevesine yönelmesine daha çok engel ve her işte dürüstlüğe daha çok özendiricidir. Kur’an şöyle buyurur:
إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءوَالْمُنكَرِ:
“Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (ANKEBUT SURESİ – 45. AYET)
Hiç şüphe yok ki namazdaki belli hareketler; oturup kalkmak, alnı yere koymak, tekbir ve tehlil getirmek, namazın amacını yerine getirmeye yetmez. Bunlar namaz için gerekli olmakla birlikte, gerçek namazın bunlardan ibaret olduğu söylenemez. Gerçek namaz, ruhu önce Allah’a karşı boyun eğme, yüce yaratıcının huzurunda benliğini silme, sonra da Hak ile ilgilenmeye engel her türlü endişe ve kuşkudan sıyrılmadır. Bunun için Kur’an okuyarak, dua ederek, tekbir ve tehlil getirerek dilini, diğer organlarını meşgul etmek, namaz kılana gereklidir. Bütün bunlarla birlikte kâinatı yaratan ve yöneten yüce yaratıcının huzurunda bulunduğunu aklından çıkarmamasıdır. Bunun içindir ki, namaz kılan, namaz esnasında kimseyle konuşmayacağı gibi, namazın rükün ve adabı dışında namaza aykırı herhangi bir harekette de bulunmayacaktır.
2-) NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR: İslam dinini bir binaya benzetecek olursak, namaz da bu binayı ayakta tutan direk demek olur. Binanın ayakta durması direklerle mümkün olduğu gibi dini ayakta tutan da namaz olmuş olur. Bu bakımdan namaz, din binasının en önemli unsurlarından birisini oluşturur. Bu unsurun yokluğu bina için büyük bir eksiklik olduğunda şüphe yoktur. Bunun içindir ki, Peygamberimiz (SAV)’in yaptığı son tavsiyelerinden birisi namaz olmuştur.
3-) NAMAZ ERİŞİLEN NİMETLERE KARŞI ALLAH’A BİR ŞÜKÜRDÜR: İnsan, Allah’ın en değerli yaratığıdır. Allah insanı en güzel surette yaratmıştır. Ona, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydalı olanı zararlı olandan ayırt edecek aklı vermiştir. Evreni ve evrende olan her şeyi insan için var etmiş ve onun hizmetine vermiştir.
Allah’ın verdiği sayılamayacak nimetlere karşılık insan, Allah’a şükretmek durumundadır. Bu teşekkür, dille olabileceği gibi en güzel olanı ibadetledir. İbadetlerin en mükemmeli ise namazdır. Peygamberimiz (SAV) farz namazlardan başka nafile namazlar da kılardı. Çoğu kere geceleri kalkar, nafile olarak namaz kılardı. Kendisine: Ey Allah’ın Rasülü, geçmiş ve gelecek günahlarınızı Allah bağışladığı halde namaz için bu kadar yorulmanızın sebebi nedir? Diye sorulduğunda, Peygamberimiz (SAV): “Allah’a şükredici bir kul olmayayım mı?” cevabını verirdi. Bu cevap, namazın hikmetini en güzel bir şekilde açıklamaktadır. Eğer insan, Allah’ın verdiği nimetlere O’na ibadet ederek şükredecek olursa Allah, verdiği nimetleri arttıracağını vaat etmektedir:
لَئِن شَكَرْتُمْ لأَزِيدَنَّكُمْ:
“Eğer şükrederseniz, elbette (nimetlerimi) arttıracağım.” (İBRAHİM SURESİ – 7. AYET)
Esasen nankörlük kötü bir huydur, eriştiği nimetlerin kadrini bilmeyen ve o nimetleri kendisine verene saygı duymayan kimseyi Allah ta sevmez, insanlar da sevmezler. Bu kimse bu çirkin huyu sebebiyle daha çok nimetlerden mahrum kalır. İşte namaz, insanın böyle çirkin bir huydan arınmasına yardımcı olur.
4- NAMAZ, VAKTİN KIYMETİNİ ÖĞRETİR: Namaz için belirli vakitler vardır. Namazlar bu vakitlerde kılınır. Peygamberimiz (SAV), namazın vaktinde kılınmasına büyük önem verirdi. Bir yolculukta Ashap yorulmuş, bir yerde konaklayıp dinlenmek istemişlerdi. Peygamberimiz (SAV) yolculuk şartlarında bile namazı düşünmüş ve: “Korkarım uyuya kalıp namazı kaçırırsınız.” buyurmuştu. Peygamberimiz (SAV)’in müezzini Bilal-i Habeşi: “Ben sizi uyandırırım.” deyince, bu güvence üzerine hep beraber istirahata çekilmişlerdi. Hz Bilal (RA) ta uyuya kalmış, uyandıklarında güneşin doğduğunu ve sabah namazı vaktini kaçırdıklarını görmüşler ve üzülmüşlerdi. Peygamberimiz (SAV), kendilerini uyaracağını söyleyen Hz Bilal (RA)’a: “Bilal, verdiğin söz ne oldu?” buyurmuş ve ona üzüntülerini bildirmişti.
Peygamberimiz (SAV)’in hiç kimseye beddua etme âdeti yoktu. Çünkü O, âlemlere rahmet olarak gönderilmişti. Ancak, Hendek savaşında bir ikindi namazını vaktinde eda etme imkânı bulamadığı için kendisine bu fırsatı vermeyen düşmanlarına beddua etmiş:
شغلوناعن صلاة الوسطىحتىأبت الشمس ملأالله قبورهم نارا.
“Güneş batıncaya kadar, bizi ikindi namazını vaktinde kılmaktan alıkoydular. Allah, onların kabirlerini ateşle doldursun.” buyurmuş, namazın vaktinde kılınmasının önemine dikkatlerimizi çekmişti.
Peygamberimiz (SAV)’e, hangi ibadetin daha üstün olduğu sorulduğunda:
ألصلاة لوقتها.
“Vaktinde kılınan namazdır.” buyurmuştur. Namazı vaktinde kılmanın önemini kavrayan kimse, bunu günlük çalışma hayatına da aktaracak ve her işi vaktinde yapmaya özen gösterecektir. İşte namaz, insan hayatı için vaktin ne kadar önemli olduğunu öğretir ve her şeyi zamanında ve vaktinde yapma alışkanlığı kazandırır.
5-) NAMAZ, İNSANLARIN EŞİT OLDUKLARINI HATIRLATIR: İnsanlar eşit haklara sahip olarak doğarlar. Sosyal ve ekonomik durumları farklı olsa da Allah katında aralarında hiçbir fark yoktur. Ancak görevlerini yapanlarla yapmayanlar elbette eşit değillerdir. Suçlu ile suçsuzun eşit olacağını kimse söyleyemez. Namaz; zengini fakiri, amiri memuru ve her seviyedeki insanı camide yan yana getirir ve insan olarak Allah katında eşit olduklarını, aralarında insan olmak bakımından bir fark olmadığını öğretir.
6-) NAMAZ MÜ’MİNİN MİRACIDIR: Bilindiği üzere Mi’rac, Peygamberimiz (SAV)’in, hiçbir peygambere nasip olmayan yüce makamlara yükselmesi ve Allah’ın yüce katına kabul buyrulmasıdır. Bu kabulde Peygamberimiz (SAV),Allah’a hamd ile sözüne başlamış, sözle, bedenle ve malla yapılan ibadetlerin hepsinin Allah’a mahsus olduğunu ifade etmiştir. Allah Peygamberimiz (SAV)’in bu hamdine karşılık vermiş: “Selam sana ey Peygamber, Allah’ın rahmet ve bereketi üzerine olsun.” buyurmuştur. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV),Allah’ın rahmetinin yalnız kendisi için değil, bütün peygamberlerle, meleklere ve Allah’ın iyi kullarına da ulaşması için: “Allah’ın selamı bize ve Allah’ın iyi kulları üzerine olsun.” diyerek Allah’ın rahmetini genelleştirmiştir. Buna şahit olan melekler de: “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasülühü.” Diyerek, Allah’tan başka ilah olmadığına Hz Muhammed (SAV)’in O’nun kulu ve peygamberi olduğuna tanıklık etmişlerdir.
İşte mümin namazda her iki rekât başında oturduğunda, sanki Mirac ederek Allah’ın yüce katına kabul edilmiş gibi teşehhüt okuyor. Böylece namaz müminin miracı olmuş oluyor. Bu duyguyla kılınan namaz adet insanın dünyayla irtibatını keserek, onu yüce makamlara yükseltir.
7-) NAMAZ SAĞLIĞI OLUMLU ŞEKİLDE ETKİLER: İslam dini temizliğe büyük önem vermiş, namazın sahih olabilmesi için beden, elbise ve namaz kılınacak yerin temiz olmasını şart koşmuştur. Namaz kılacak kimsenin abdest alması gereklidir, farzdır. Abdest almak ise günde birkaç defa temizlenmek demektir. Temizlik ise sağlıktır, pek çok hastalıkların sağlık kurallarına uymamaktan meydana geldiği, sağlık kurallarından birinin de temizlik olduğu bilinmektedir.
8-) KIYAMET GÜNÜ İLK SORU NAMAZDANDIR: İnsanlar öldükten sonra dirilecekler ve Allah’ın huzurunda dünyada yaptıklarının hesabını vereceklerdir. O gün ibadetlerden ilk sorgulama namazdan olacaktır. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
إن أول مايحاسب به العبديوم القيامة من عمله صلاته فإنصلحت فقدأفلح وأنجح وإنفسدت فقدخاب وخسر.
“Kulun kıyamet gününde, hesabı ilk önce sorulacak ameli namazdır. Eğer namazı dürüst çıkarsa kurtulmuş ve kazanmıştır. Eğer namazı düzgün çıkmazsa kaybetmiştir.”
Hesap gününde insanın, ilk önce namazdan sorguya çekilmesi, namazın ibadetler arasındaki önemini açıkça ortaya koymaktadır. Esasen günde beş defa insanın Allah’ın huzuruna çıkmasına vesile olan bir ibadetle hiçbir şeyin mukayese edilemeyeceği açıktır.
9-) NAMAZ GÜNAHLARA KEFFARETTİR: Namaz öyle faziletli bir ibadettir ki, iki namaz arasında işlenen günahların silinmesine vesile olur. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
ألصلاة الخمس والجمعة إلىالجمعة كفارة لمابينهن مالم تغش الكبآئر.
“Beş vakit namaz ve Cuma namazı, namaz vakitleri ve iki Cuma arasında işlenen küçük günahların-büyük günahlar işlenmedikçe-keffaretidir.”
Çünkü Allah’ın emrini yerine getiren kimseden Allah razı olur. Allah kimden razı olursa onun günahlarını bağışlar ve onu cennetine koyar. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
خمس صلاة إفترضهن الله تعالى:من أحسن وضؤهن وصلاهن لوقتهن وأتم ركوعهن وخشوعهن كان له علىالله عهدأنيغفرله ومن لم يفعل فليس له علىالله عهد إن شآءغفرله وإن شآءعذبه.
“Beş vakit namazı Allah kullarına farz kılmıştır. Her kim bu beş vakit namazın abdestini güzelce alır ve belirlenmiş vakitlerinde onları kılar, rükûlarını, secdelerini ve huşularını tam olarak yaparsa, Allah’ın o kimseyi affedeceğine dair sözü vardır. Kim böyle yapmazsa Allah’ın o kimse hakkında verilmiş bir sözü yoktur, dilerse onu bağışlar, dilerse ona azap eder.”
İnsanın cennete girmesine vesile olan ibadetlerin başında namazın geldiğinde hiç şüphe yoktur.
Ebu Hüreyre (RA) diyor ki:
تعبدالله ولاتشرك به شيأوتقيم الصلاة المكتوبة وتؤدىالزكاة المفروضة وتصوم رمضان.قال:والذىنفسىبيده لآأزيدعلىهذاشياأبداولآأنقص منه:فلماولىقال النبي(صعلم):من سره أن ينظر إلىرجل من أهل الجنة فلينظرإلىهذا.
Birisi, Peygamberimiz (SAV)’e gelerek: “Ey Allah’ın Rasülü! Bana öyle bir amel söyle ki, onu yaptığımda cennete gireyim.” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Allah’a ibadet eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın; farz olan namazı kılar, farz olan zekâtı verir ve Ramazanda oruç tutarsın.” buyurdu. Adam: “Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bunları yapar başka bir şey ilave etmem.” dedi ve dönüp gitti. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV): “Cennetlik bir adama bakarak mutlu olmak isteyen kimse bu adama baksın.” buyurdu.
Sonuç olarak namaz, Allah’ın kesin emridir ve farzdır. İbadetlerin başıdır, namazdan daha faziletli bir ibadet yoktur. Namazın bu ve daha pek çok faydaları vardır.
Namaz faydalarından dolayı değil, Allah’ın emri olduğu için kılınır. Zaten Allah faydası olmayan hiçbir şey emretmez. Allah’ın her emrindeki fayda insanla ilgilidir. Çünkü Allah her şeyden müstağnidir, hiçbir şeye muhtaç değildir. Hatta hiç kimse Allah’a ibadet etmese O’nun kemal sıfatlarına hiçbir zarar gelmez. Başka bir ifadeyle ibadetten yararlanan insanın ta kendisidir. Yaptığı iyi şey onun lehine, yaptığı kötü şey de onun aleyhinedir. Kur’an şöyle buyurur:
لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ:
“Herkesin kazandığı ya kendi lehinedir yahut aleyhinedir.” (BAKARA SURESİ – 286. AYET)
10-) NAMAZ KILMAMAK BÜYÜK GÜNAHTIR: Namaz, Allah’ın kesin emridir. Bir kimse farz olduğuna inandığı halde namazı kılmazsa büyük günah işlemiş ve Allah’ın azabını hak etmiş olur. Kur’an şöyle buyuruyor:
فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيّاً:
“Onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden azgınlıklarının cezasını ileride çekeceklerdir.” (MERYEM SURESİ – 59. AYET)
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ:قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ:وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ:وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ:وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ:
“Kıyamet günü cehennemliklere: “Cehenneme girmenize sebep olan şey nedir?” diye sorulduğunda onlar: “Biz namaz kılanlardan değildik, boş şeylere dalanlarla dalar giderdik, ceza gününü yalanlardık.” diyecekler.” (MÜDDESSİR SURESİ – 42–46. AYETLER)
Namaz kılmayan azap edilmeyi hak ettiğine göre, namaz kılmamanın büyük günahlardan olduğu anlaşılmış oluyor.
NAMAZ VAKİTLERİ
Farz olan namazlar belirlenmiş vakitler vardır. Kur’an şöyle buyuruyor:
إِنَّ الصَّلاَةَكَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَاباً مَّوْقُوتاً:
“Şüphesiz namaz, müminler üzerine belirli vakitlerde farz kılınmıştır.” (NİSA SURESİ – 103. AYET)
Günde; sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı olmak üzere beş farz namaz vardır. Her namazın; belirli olan vaktinde kılınması şarttır. Namazın beş vakitle takdir edilmesi akılla bilinen hikmetler açısından şöyle izah edilmiştir:
Hayatın akışında her şey beş aşama geçirir:
BİRİNCİ AŞAMA: Ortaya çıkma aşamasıdır. Örnek olarak insanı ele alalım: Doğar, gelişir ve büyür. Bu süreye BÜYÜME ÇAĞI denir.
İKİNCİ AŞAMA: Duraklama devridir ki, bu sürede artma ve eksilme olmaz, olduğu gibi kalır. Bu süreye GENÇLİK ÇAĞI denir.
ÜÇÜNCÜ AŞAMA: Bu sürede insanda gizli bir noksanlık belirmeye başlar. Bu süreye de OLGUNLUK ÇAĞI denir.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: Bu çağda insanda bir takım noksanlıklar ortaya çıkmaya başlar ve ölünceye kadar devam eder. Bu süreye de YAŞLILIK ÇAĞI denir.
BEŞİNCİ AŞAMA: İnsan öldükten sonra izleri bir süre daha devam eder, daha sonra bu izler de yok olur, ortada adı ve izi kalmaz.
İşte evrende bu beş aşama gerek insan ve gerekse diğer canlı ve bitkilerin hepsi için geçerlidir. Doğuşuna ve batışına göre güneş te bu beş aşama ile ilgilidir. Doğduğu zamanki hali, insanın doğduğu zamanki haline benzer. Yavaş yavaş yükselir, ışığı kuvvetlenir, ısısı artar ve nihayet göğün ortasına gelir ve burada kısa da olsa bir duraklama anı geçirir. Sonra inmeye başlar ve hissedilmeyen eksilmelerle yavaş yavaş ikindiye kadar gider. Sonra eksiklikleri gözle görülür hale gelir, ışığı ve ısısı azalır ve hızla batmaya yönelir. Battığında batı ufkunda şafak adı verilen bazı izler kalır, sonra bu da kaybolur ve evrende sanki güneş yokmuş gibi bir hale gelir.
Herkesin açıkça görebileceği bu durumlar, Allah’tan başka hiçbir gücün hâkim olmayacağı garip işlerden olduğu için yüce Allah bu beş halden her birini bir ilahi emrin belirtisi kılar. Her birinde bir vakit namaz farz kılmış ve bu beş vakit namazı her günkü değişimleri belirtip gösteren bir takvim gibi görevleri düzene koyan vakti ve zamanı belli bir farz yapmıştır. Bunun içindir ki, müminlerin namazları ne kadar düzenli olursa, durumları da o oranda düzenli olur. Namaz, hem bir intizam sağlama yolu, hem de rahatlama amacıyla yapılan bir şükran borcudur. Korku halinde kılınırsa umudu, güven halinde kılınırsa neşe ve isteği arttırır.
Hülasa namaz, insan için bir temizlik, günahlardan arınma ve huzur kaynağıdır. Bu ibadet sayesinde insan, kendisini yaratan ve üstün yeteneklerle donatan yüce yaratıcıyı unutmaz, O’na olan sevgi ve saygısını ve şükran duygularını ifade imkânı bulur, insan için bundan daha büyük mutluluk olur mu?
Bunun içindir ki, Peygamberimiz (SAV) dünya hayatına veda ederken namaz dikkat çekmiş ve Allah hakkı olarak en son onu tavsiye etmiştir.
KAYNAK : VAAZLAR LÜTFİ ŞENTÜRK