KUR’AN’A İMAN ETMEK
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ:
“De ki: Onu, Mukaddes Ruh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, Müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.” (NAHL SURESİ – 102. AYET)
Yüce Allah, insanlara örnek ve rehber olsun diye ilk insandan itibaren peygamberlergöndermiş, gerçeği ve doğruyu göstermesi için de kitaplar indirmiştir. Bu gerçeği şu ayet ifade eder:
لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ:
“Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.”(HADÎD SURESİ – 25. AYET)
Son Peygamber Hz. Muhammed (SAV), son kitap da Kur’ân’dır. Kur'ân, bütün insanlar için bir rehberdir:
شَهْرُرَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ:
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.” (BAKARA SURESİ – 185. AYET)
Toplumları en doğru yola iletir:
إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُالْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْراً كَبِيراً:
“Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” (İSRA SURESİ – 9. AYET)
Kur’ân’ın bu rehberlik görevini yerine getirebilmesi için ona iman etmek, onu tanımak ve hükümlerine uymak gerekir.
KUR’AN’ İMAN
Kur’ân’a iman etmek, iman esaslarından biri olan “kitaplara imana” dâhildir:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْبِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيداً:
“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.” (NİSA SURESİ – 136. AYET)
فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالنُّورِ الَّذِي أَنزَلْنَا وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ:
“Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz Nûra (Kur’ân’a) iman edin.” (TEĞABÜN SURESİ – 8. AYET)
Anlamındaki ayetlerde yüce Allah, Kur’ân’a iman etmemizi emretmektedir. Mümin olabilmek için Kur'ân'ın bütün ayetlerine iman etmemiz gerekir. Yüce Allah imanesaslarının bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmeyenleri “hakikî kâfirler” olarak nitelemektedir. Kur’an şöyle buyurur:
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَن يُفَرِّقُواْ بَيْنَ اللّهِ وَرُسُلِهِ وَيقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَن يَتَّخِذُواْ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً.أُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقّاً وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَاباً مُّهِيناً:
“Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip “Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” (NİSA SURESİ – 150/151. AYETLER)
أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ:
“Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.” (BAKARA SURESİ – 85. AYET)
Kur’ân’ın bir ayetini bile inkâr eden mümin olamaz:
وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِ اللّهِ فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِرِينَ:
“Sakın Allah’ın ayetlerini yalanlayanlardan olma, yoksa ziyana uğrayanlardan olursun.” (YUNUS SURESİ – 95. AYET)
فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَّبَ بِآيَاتِ اللّهِ وَصَدَفَ عَنْهَا:
“Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve insanları ondan çeviren kimseden daha zalim kimdir?” (EN’ÂM SURESİ – 157. AYET)
Kur’ân’a iman; Kur’ân’ın Allah sözü olduğuna, her tavsiye ve hükmünün, emir ve yasağının insanları en doğru yola ilettiğine, helal ve haramlarının insanların yararına olduğuna, verdiği bütün bilgi ve haberlerin doğruluğuna, hükümlerinin uygulanabilirliğine ve şu özelliklere sahip bir kitap olduğuna iman etmek gerekir.
KUR’AN’IN ÖZELLİKLERİ
1-) Kur’ân, Allah tarafından indirilmiş bir kitaptır (münezzel).
وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقاًوَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ:
“…O (Kur’ân) Rabbin katından hak olarak indirilmiştir.” (EN’AM SURESİ - 115. AYET)
2-) Ramazan ayında, mübarek bir gece olan Kadir gecesinde indirilmeye başlanmıştır.
رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ:
“Ramazan ayı ki, Kur’ân o ayda indirilmiştir.” (BAKARA SURESİ – 185. AYET)
إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍمُّبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ:
“Biz onu mübarek bir gecede indirdik.” (DUHAN SURESİ – 3. AYET)
إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ:
“Biz onu Kadir gecesinde indirdik.” (KADİR SURESİ – 1. AYET)
3-) Önce Levh-i Mahfuz’dan dünya semasına (inzal), buradan da Cebrail vasıtasıyla, Arap diliyle Hz. Muhammed (SAV)’in kalbine, 610–632 yılları arasında parça parça indirilmiştir. Allah şöyle buyuruyor:
وَقُرْآناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنزِيلاً:
“Biz onu, Kur’an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık ve onu peyderpey indirdik.” (İSRA SURESİ – 106. AYET)
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةًوَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلاً:
“İnkâr edenler: Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? Dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.” (FURKAN SURESİ – 32. AYET)
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ:عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ:بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ:
“Uyarıcılardan olasın diye, onu güvenilir Ruh (Cebrail (AS)),senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.” (ŞUARA SURESİ – 193/195. AYET)
4-) Allah sözüdür (kelâmullah):
وَإِنْ أَحَدٌ مِّنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّى يَسْمَعَ كَلاَمَ اللّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَعْلَمُونَ:
“Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah’ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (Müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.” (TEVBE SURESİ – 6. AYET)
Kur’ân, tamamen Allah sözüdür. Cebrail (AS), Peygamberimiz (SAV)’e, Peygamberimiz (SAV) de insanlara ulaştırmada sadece bir vasıtadır.
5-) Allah’ın vahyi, kitabı (kitabüllah), ipi (hablüllah).
وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَذَاالْقُرْآنُ لأُنذِرَكُم بِهِ وَمَن بَلَغَ أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللّهِ آلِهَةً أُخْرَى:
“Bu Kur’ân bana, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım diye vahyolundu.” (EN’AM SURESİ – 19. AYET)
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ:
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın.” (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 102. AYET)
6-) Hak ile batılı, hayır ile şerri, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran bir kitaptır (Furkan ve fasl).
تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيراً:
“Âlemlere bir uyarıcı olsun diye, kuluna Furkan’ı indiren Allah’ın şanı yücedir.”(FURKAN SURESİ – 1. AYET)
إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ:
“Şüphesiz Kur’ân, hak ile batılı ayırt eden bir sözdür.” (TARIK SURESİ – 13. AYET)
7-) Önceki kitapları doğrulayan (musaddık), koruyup gözeten (müheymin), gerçekleri ve doğruları içeren bir kitaptır (hak).
وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ:
“(Ey Peygamberim!) Sana vahyettiğimiz kitap, kendinden öncekileri tasdik eden hak kitaptır.” (FATIR SURESİ – 31. AYET)
8-) Çok değerli, şerefli ve üstün (kerim), büyük (azim), değeri yüce (âli) ve çok hikmetli (hakîm) bir kitaptır.
إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ:
“Şüphesiz o,kerim bir Kur’ân’dır.” (VÂKIA SURESİ – 77. AYET)
وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَالَعَلِيٌّ حَكِيمٌ:
“O çok yücedir, hikmetlerle doludur.” (ZUHRUF SURESİ – 4. AYET)
9-) Şerefli (mecîd, zî’z-zikr), üstün ve eşsiz (aziz)bir kitaptır.
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ:
“Şerefli Kur’ân’a yemin olsun.” (BURÛC SURESİ – 21. AYET)
ص وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ:
“Şerefli Kur’ân’a yemin olsun.” (SA’D SURESİ – 1. AYET)
10-)Apaçık (mübîn), muhkem, mufassal ve mübarek bir kitaptır.
وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ:
“Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’ân’ın ayetleridir.” (DUHAN SURESİ – 2. AYET)
الَر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ:
“Elif lâm ra. Bu Kur’ân, ayetleri hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından muhkem kılınmış, sonra da tafsil edilmiştir.” (HÛD SURESİ - 1. AYET)
وَهَـذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ:
“Bu indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (EN’AM SURESİ – 92.AYET)
11-) Sözlerin en güzelidir (ahsenü’l-hadîs), güzellikte ayetleri birbirine benzeyen (müteşâbih), öğütleri ve hükümleri tekrarlanan (mesânî) bir kitaptır.
اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَاباً مُّتَشَابِهاً مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ:
“Allah sözün en güzelini, ayetleri güzellikte birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri ve kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir.” (ZÜMERSURESİ – 23. AYET)
12-) Bütün âlemler için bir öğüttür (zikr, zikrâ, tezkire, mevize).
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ فَمَن شَاء ذَكَرَهُ:
“Hayır, Kur’ân, bir öğüttür (tezkire), dileyen ondan öğüt alır.” (MÜDDESSİR SURESİ – 54/55. AYETLER)
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌمِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ:
“Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt (mevıze) gelmiştir.” (YUNUS SURESİ – 57. AYET)
13-) İnsanlar için yol gösterici, rehber ve kılavuzdur (Huda).
شَهْرُرَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ:
“İnsanlar için yol göstericidir.” (BAKARA SURESİ – 185. AYET)
ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًىلِّلْمُتَّقِينَ:
“Muttakiler için bir hidayettir.” (BAKARA SURESİ – 2. AYET)
14-) Göğüslere bir şifadır.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌمِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ:
“(Kur’ân),kalplere bir şifadır.” (YUNUS SURESİ – 57.AYET)
وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءوَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَاراً:
“Bu Kur’ân’dan, müminler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz.” (İSRA SURESİ – 82. AYET)
15-) İnsanlar için bir açıklama (beyan) ve bir bildiridir (belâğ).
هَـذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ:
“Bu Kur’ân, insanlar için bir açıklama, muttakiler için bir hidayet ve bir öğüttür.” (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 138. AYET)
هَـذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْبِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَـهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ:
“Bu Kur’ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.” (İBRAHİM SURESİ – 52. AYET)
16-)İnsanlar için müjde, müjdeci ve uyarıcıdır (büşrâ, beşîr ve nezîr).
وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًىوَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ:
“Müslümanlar için müjdedir.” (NAHL SURESİ – 89. AYET)
كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآناً عَرَبِيّاً لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ:
“Kur’ân, müjdeleyici ve uyarıcıdır.”(FUSSİLET SURESİ – 3. AYET)
Kur’ân iman edip salih amel işleyenlere büyük mükâfat olduğunu müjdeler, iman etmeyenleri ise acıklı bir azap ile uyarır:
إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُالْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْراً كَبِيراً:وأَنَّ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً أَلِيماً:
“Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.
Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için de elemli bir azap hazırlamışızdır.” (İSRA SURESİ – 9/10. AYET)
17-) Apaçık bir ışıktır (nur mübîn) ve aydınlatıcıdır (münir).
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُم بُرْهَانٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ نُوراً مُّبِيناً:
“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil (Kur’ân veya Peygamber) geldi ve apaçık bir nur Kur’ân indirdik.” (NİSA SURESİ - 174. AYET)
18-) Hayranlık veren bir kitaptır (aceb).
قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآناًعَجَباً:يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَداً:
“(Ey Peygamberim!) De ki: Bana cinlerden bir topluluğun Kur’ân’ı dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: ‘Biz doğruya ileten ve hayranlık verici bir Kur'ân dinledik ve ona iman ettik.” (CİN SURESİ – ½. AYETLER)
19-) Dosdoğru ve adil bir kitaptır (kayyim, sıdk, adl).
وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقاًوَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ:
“Rabbinin kelimesi Kur’ân, doğruluk ve adalet bakımından tamdır.” (EN’AM SURESİ – 115. AYET)
20-) Açık ve kesin bir delildir (beyyine, bürhân).
فَقَدْ جَاءكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ:
“Rabbinizden açık bir delil (beyyine), geldi.” (EN’AM SURESİ – 157. AYET)
يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُم بُرْهَانٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ نُوراً مُّبِيناً:
“Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (bürhan) geldi.” (NİSA SURESİ – – 174. AYET)
21-) Sorumluluğu ağır ve ciddi bir sözdür (kavli sakil).
إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلاًثَقِيلاً:
“Biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz.” (MÜZZEMMİL SURESİ – 5. AYET)
22-) Büyük bir haberdir (nebeün azim).
قُلْ هُوَ نَبَأٌعَظِيمٌ:
“(Ey Peygamberim!) De ki: Bu Kur’ân, büyük bir haberdir.” (SA’D SURESİ – 67. AYET)
23-) Kalpleri dirilten, hayat veren bir kitaptır (ruh).
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ:
“(Ey Peygamberim!) İşte sana emrimizle bir ruh, kalpleri dirilten bir kitap vahyettik.” (ŞUARA SURESİ – 52. AYET)
24-)Müminler için rahmet ve gönül gözünü açan ışıklardır (besâir).
قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يِوحَى إِلَيَّ مِن رَّبِّي هَـذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ:
“Bu Kur'ân ayetleri, Rabbinizden gelen basiretler / gönül gözlerini aydınlatan nurlardır…” (A’RAF SURESİ - 203. AYET)
25-) Her şeyi beyan eden bir kitaptır (tibyan).
وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًىوَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ:
“(Ey Peygamberim!) Sana bu kitabı her şey için açıklayan bir kitap olarak indirdik.” (NAHL SURESİ – 89. AYET)
26-) Allah’ın emridir (emrullah).
ذَلِكَ أَمْرُ اللَّهِ أَنزَلَهُ إِلَيْكُمْ:
“İşte bu, size Allah’ın indirdiği emirdir.” (TALAK SURESİ – 5. AYET)
27-) Aslı, Levh-i Mahfuzdadır (ümmü’l-kitap ve kitab- ı meknun, suhufu mükerreme).
وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَالَعَلِيٌّ حَكِيمٌ:
“Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta mevcuttur.” (ZUHRUF SURESİ – 4. AYET)
فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ:
“O, Levh-i mahfuzdadır.”(BURUC SURESİ – 22. AYET)
فِي صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ:مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍ:بِأَيْدِي سَفَرَةٍ:كِرَامٍ بَرَرَةٍ:
“(Kur’ân), şerefli ve sadık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.” (ABESE SURESİ – 13/16. AYETLER)
28-) Amacı, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır.
الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ:
“(Ey Peygamberim!) Bu, Kur’ân Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık Allah’ın yoluna çıkarman için, sana indirdiğimiz bir kitaptır.”(İBRAHİM SURESİ – 1. AYET)
29-) İnsanlar için gerekli olan her türlü örnek anlatılmıştır.
وَلَقَدْصَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَـذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ:
“Andolsun biz Kur’ân’da, insanlara her çeşit misali türlü biçimlerde anlattık.” (İSRA SURESİ - 89. AYET)
30-) İnsanlar tarafından benzeri getirilemeyen eşsiz bir kitaptır.
قُل لَّئِنِ اجْتَمَعَتِ الإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى أَن يَأْتُواْ بِمِثْلِ هَـذَا الْقُرْآنِ لاَ يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيراً:
“(Ey Peygamberim!) De ki: Andolsun ki insanlar ve cinler bu Kur’ân’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.” (İSRA SURESİ – 88. AYET)
Kur’ân’da, insanların Kur’ân’ın bir benzerini getirmek şöyle dursun benzeri on sure, benzeri bir sure, hatta onun gibi bir söz getiremeyecekleri bildirilmektedir:
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُواْ بِعَشْرِ سُوَرٍ مِّثْلِهِ مُفْتَرَيَاتٍ وَادْعُواْ مَنِ اسْتَطَعْتُم مِّن دُونِ اللّهِ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ:
“Yoksa “‘Onu (Kur'an'ı) kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sure getirin.” (HÛD SURESİ – 13. AYET)
31-) Koruyucusu Allah’tır.
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ:
“O zikri / Kur’ân’ı biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz.” (HİCR SURESİ – 9. AYET)
32-) Müminlere, hidayet, rahmet ve şifa olan Kur’ân; zalimlerin sadece ziyanını artırır, iman etmeyenlere kapalı ve anlaşılmaz gelir.
وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَاراً:
“Kur’ân, zalimlerin ancak zararını artırır.” (İSRA SURESİ – 82. AYET)
وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَىالْكَافِرِينَ:
“Şüphesiz Kur’ân, kâfirler için mutlaka bir pişmanlık sebebidir.” (HAKKA SURESİ – 50. AYET)
33-)
وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ:
“Şüphesiz Kur'ân, kesin gerçek bilgidir.” (HAKKA SURESİ – 51. AYET)
34-)
وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ:
“İman etmeyenlerin kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’ân, onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir.” (FUSSİLET SURESİ – 44. AYET)
35-) Kur’ân, kâfirlerin çoğunun ancak küfür, taşkınlık, kaçış ve ziyanını artırır.
وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيراً مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراً:
“Yemin olsun ki, sana Rabbinden indirilen bu Kur’ân, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır…” (MÂİDE SURESİ – 68. AYET)
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَـذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُواْ وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلاَّ نُفُوراً:
“(Kur’ân) kâfirlerin ancak kaçışlarını artırır.” (İSRA SURESİ – 41.AYET)
36-) İçinde asla batıl söz ve eğriliği yoktur.
لَا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنزِيلٌ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ:
“Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelmez.” (FUSSİLET SURESİ – 42. AYET)
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجَا:
“O Allah’a hamd olsun ki, kuluna kitabı indirdi ve onda hiçbir eğrilik koymadı.” (KEHF SURESİ – 1. AYET)
37-) Ayetlerini ve hükümlerini kimse değiştiremez.
لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ وَلَن تَجِدَ مِن دُونِهِ مُلْتَحَداً:
“Onun sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur.” (KEHF SURESİ – 27. AYET)
وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَـذَا أَوْ بَدِّلْهُ قُلْ مَا يَكُونُ لِيأَنْ أُبَدِّلَهُ مِن تِلْقَاء نَفْسِي إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ:
“Ayetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, ‘ya bize bundan başka bir Kur’ân getir veya onu değiştir.’ dediler. De ki: ‘Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir…” (YUNUS SURESİ – 15. AYET)
38-)Boş bir söz (hezl), şair ve kâhin sözü değildir.
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ:
“Boş bir söz değildir.” (TARIK SURESİ – 14. AYET)
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ قَلِيلاً مَا تُؤْمِنُونَ:وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ قَلِيلاً مَا تَذَكَّرُونَ:تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ:
“O Kur’ân, bir şair sözü değildir.” (HAKKA SURESİ – 41. AYET)
39-)Peygamber tarafından uydurulmuş bir söz, sihir, eskilerin masalları ve efsane değildir. Mekke müşrikleri, Kur’ân’ı peygamber uyduruyor, ona bilen biri öğretiyor, o apaçık bir sihirdir, büyülü bir insan sözüdür, yalandır, eskilerin masallarıdır, efsanedir iddiasında bulunmuşlardı.
أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّاكَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلاً:
“İnkâr edenler,‘Bu Kur’ân, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir; başka bir topluluk, ona bu konuda yardım etmiştir.’ dediler.” (FURKAN SURESİ – 4. AYET)
فَقَالَ إِنْ هَذَا إِلَّا سِحْرٌيُؤْثَرُ:إِنْ هَذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ:
“Bu, ancak nakledile gelen bir sihirdir; bu, ancak insan sözüdür dedi.” (MÜDDESSİR SURESİ – 24/25. AYETLER)
وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَاقَالُواْ قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاء لَقُلْنَا مِثْلَ هَـذَا إِنْ هَـذَا إِلاَّ
أَسَاطِيرُ الأوَّلِينَ:
“Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: “(Evet) işittik, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.” (ENFAL SURESİ – 31. AYET)
وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَىعَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلاً:
“Bu Kur'ân,( Muhammed’in başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. ‘Bunlar, ona sabah akşam okunmaktadır’ dediler.” (FURKAN SURESİ – 5. YET)
Yüce Allah, bu iddialara Kur’ân’da şöyle cevap vermiştir:
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاؤُوا ظُلْماً وَزُوراً:
“Böylece onlar haksız ve asılsız bir söz söylediler.” (FURKAN SURESİ – 4. AYET)
وَمَا كَانَ هَـذَا الْقُرْآنُ أَن يُفْتَرَى مِن دُونِ اللّهِ وَلَـكِن تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ الْكِتَابِ لاَ رَيْبَفِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ:
“Bu Kur’ân, Allah’tan (indirilmiş olup) başkası tarafından uydurulmuş değildir.” (YUNUS SURESİ – 37. AYET)
قُلْ أَنزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّفِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ غَفُوراً رَّحِيماً:
“(Ey Peygamberim!) De ki: O kitabı, göklerin ve yerin sırrını bilen (Allah) indirmiştir.” (FURKAN SURESİ – 6. AYET)
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ لِّسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَـذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُّبِينٌ:
“Andolsun ki biz, onların Kur’ân’ı ona bir insan (Rum asıllı Yaiş Cabir ve Bel’am adlı birkaç Hıristiyan) öğretiyor dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’ân ise gayet açık bir Arapçadır.” (NAHL SURESİ – 103. AYET)
وَلَوْتَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ:لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ:ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ:
“Eğer Peygamber, bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onu şah damarından keserdik. Hiçbiriniz bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.” (HAKKA SURESİ – 44/46. AYETLER)
Bu gün de bir kısım batılı araştırmacılar, benzeri iddiaları ileri sürmektedirler. Bu tür düşüncedeki insanlara:
أَفَلاَ يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِندِ غَيْرِ اللّهِ لَوَجَدُواْفِيهِ اخْتِلاَفاً كَثِيراً:
“Hâlâ Kur’ân’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer Kur’ân, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş bir söz) olsaydı, mutlaka onda bir çok çelişki bulunurdu.” (NİSA SURESİ – 82. AYET)
Anlamındaki ayet, 15 asırdır meydan okumaktadır.
40-) Allah sözü olduğunda hiç şüphe yoktur.
ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًىلِّلْمُتَّقِينَ:
“Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır.” (BAKARA SURESİ – 2. AYET)
وَمَا كَانَ هَـذَا الْقُرْآنُ أَن يُفْتَرَى مِن دُونِ اللّهِ:
“Âlemlerin Rabbinden indirilme olduğunda asla şüphe yoktur.” (YUNUS SURESİ – 37. AYET)
41-) Kur’ân’a şeytan sözü karışmamıştır, ona şeytanlar dokunup zarar vermez.
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ:وَمَا يَنبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ:إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ:
“Kur’ân’ı şeytanlar indirmiş değildir. Zaten onların harcı da değildir, buna güçleri de yetmez. Çünkü onlar, vahyi dinlemekten uzaklaştırılmışlardır.” (ŞUARA SURESİ – 210/212. AYETLER)
لَّا يَمَسُّهُ إِلَّاالْمُطَهَّرُونَ:
“Ona ancak temiz olanlar dokunabilir.” (VÂKIA SURESİ – 79. AYET)
Anlamındaki ayet bu gerçeği ifade etmektedir. İslâm bilginleri bu ayetin anlamını farklı şekillerde izah etmişlerdir. Kur’ân’a ancak günahlardan temizlenmiş olan melekler dokunabilir, ona şeytanlar dokunup zarar vermez. İmam Malik bu görüştedir. Kur’ân’a abdestsiz ve cünüp kimseler dokunamaz. Peygamberimiz (SAV), Abdullah İbni Ömer (RA)’a: “Sen Kur’ân’a ancak temiz iken dokun.” demiştir. Cumhurun görüşü budur. İbni Abbas, Şa’bî ve Ebû Hanife gibi bir grup âlim, Kur’ân’a abdestsiz dokunulabileceği görüşündedir. Ayet, “Kur’ân’ı ancak müminler okur.”, “Kur’ân’ın tefsir ve tevilini ancak şirk ve nifaktan temizlenenler bilebilir.”, “Kur’ân ile amel etmeye ancak cennetlikler (saîd) muvaffak olabilir.”, “Kur’ân okuma sevabına ancak müminler nail olabilir.”, “Kur’ân’ın tadını, faydasını ve bereketini ancak ona iman edenler bulur.” şeklinde de yorumlanmıştır. Son görüşü, Buhârî tercih etmiştir.
KUR’AN’A UYMAK
Peygamberimiz (SAV): “Kur'ân okuyun, çünkü Kur’ân kıyamet gününde sahibine (okuyucusuna)şefaatçi olacaktır.” buyurmuştur.
Okunan Kur’ân’ın âhirette şefaatçi olabilmesi, dünyada insanları doğru yola götürebilmesi için emir ve yasaklarına, helal ve haramlarına, hüküm ve tavsiyelerine, özel, aile ve toplum hayatında uymak gerekir. Yüce Allah;
:وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın.” (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 103. AYET) buyurmaktadır. Kur’ân’a sarılan doğru yolu bulur.
وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ:
“Kim Allah’a (O’nun kitabına) sımsıkı sarılırsa, doğru yola iletilir.” (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 101. AYET)
Anlamındaki ayet bu gerçeği ifade etmektedir. Kur’ân’a uyup doğru yolu bulan kimse, Allah’ın merhamet ve lütfuna mazhar olacaktır. Yüce Allah bu hususu;
فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ بِاللّهِ وَاعْتَصَمُواْ بِهِ فَسَيُدْخِلُهُمْ فِي رَحْمَةٍ مِّنْهُ وَفَضْلٍ وَيَهْدِيهِمْ إِلَيْهِ صِرَاطاً مُّسْتَقِيماً:
“Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları, Allah kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir.” (NİSA SURESİ – 175. AYET)
Anlamındaki ayet ile bize bildirmektedir. Allah, Kur’ân’a uyanların emeklerini boşa çıkarmaz:
وَالَّذِينَ يُمَسَّكُونَ بِالْكِتَابِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَ:
“Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, biz iyiliğe çalışan kimselerin mükâfatını zayi etmeyiz.” (A’RAF SURESİ – 170. AYET)
Anlamındaki ayet buna delildir. Kur’ân’ın hüküm ve öğütlerini, emir ve yasaklarını uygulayanlar dünya ve âhirette mutlu olurlar, âhirette kurtuluşa ererler:
وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ:
“Ona (Muhammed’e) inen Nûr’a (Kur’ân’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (A’RAF SURESİ – 157. AYET)
Kur’ân’ın emir ve yasaklarını uygulamayanlar ise asi, fâsık ve bedbaht olurlar. Âhirette hüsrana uğrarlar.
Kur’ân’ı terk edenlerden, âhirette Peygamberimiz (SAV) şikâyetçi olacaktır:
وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُوراً:
“Peygamber: “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’ân’ı terk edilmiş bir şey haline getirdi.” diyecektir.” (FURKAN SURESİ – 30. AYET)
SONUÇ
114 sure ve 6236 ayetten oluşan Kur’ân, Allah’ın son kutsal kitabıdır. Kur’ân’ın Allah sözü ve bütün hükümlerinin doğru ve insanlığın yararına olduğuna iman etmek, Allah’ın kesin emridir. Kur’ân’a yukarıda zikredilen hususlar, özellik ve nitelikler çerçevesinde iman etmek gerekir. Mümin olabilmek için, Kur’ân’ın bütün ayetlerini şeksiz şüphesiz kabul etmek şarttır. Kur’ân’ın ayetlerini, emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, hüküm ve tavsiyelerini inkâr etmek, yalanlamak, küçümsemek, beğenmemek ve alaya almak, zulüm ve küfürdür.
Kur’an şöyle ifade eder:
وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آيَاتِنَا شَيْئاً اتَّخَذَهَا هُزُواً أُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ:
“(O) ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!” (CÂSİYE SURESİ – 9. AYET)
أُولَـئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَى رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُوراً:
“Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar; O’nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır.” (İSRA SURESİ – 57. AYET)
Kur’ân’ın bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmemek bölücülüktür, Kur’ân’ı inkâr etmektir. Kur’an şöyle buyurur:
الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ:
“Onlar, Kur’an’ı bölüp ayıranlardır.” (HİCR SURESİ – 91. AYET)
Kur’ân’ın rehber olabilmesi, insanların dünya ve âhiret saadetini sağlayabilmesi için bütün hükümlerine uyulması, Kur’ân’ın hayata geçirilmesi gerekir.
KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ