• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Kur'an'a İman Etmek

KUR’AN’A İMAN ETMEK

 

قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ:

 

     “De ki: Onu, Mukaddes Ruh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, Müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.”   (NAHL SURESİ – 102. AYET)

 

     Yüce Allah, insanlara örnek ve rehber olsun diye ilk insandan itibaren peygamberlergöndermiş, gerçeği ve doğruyu  göstermesi  için  de  kitaplar  indirmiştir. Bu gerçeği şu ayet ifade eder:

 

لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ:

 

“Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.”(HADÎD SURESİ – 25. AYET)

     Son Peygamber Hz. Muhammed (SAV), son kitap da Kur’ân’dır. Kur'ân, bütün insanlar için bir rehberdir:

 

شَهْرُرَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ:

 

     “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.”   (BAKARA SURESİ – 185. AYET)

     Toplumları   en   doğru   yola   iletir:  

 

إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُالْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْراً كَبِيراً:

 

“Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.”   (İSRA SURESİ – 9. AYET)      

     Kur’ân’ın bu rehberlik görevini yerine getirebilmesi için ona  iman  etmek, onu  tanımak  ve  hükümlerine  uymak gerekir.

 

KUR’AN’ İMAN

 

     Kur’ân’a iman etmek, iman esaslarından biri olan “kitaplara imana” dâhildir:

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْبِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيداً:

 

      “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine  indirdiği  kitaba  ve  daha  önce  indirdiği  kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.” (NİSA SURESİ – 136. AYET)

 

فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالنُّورِ الَّذِي أَنزَلْنَا وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ:

 

     “Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz  Nûra  (Kur’ân’a)  iman  edin.”    (TEĞABÜN SURESİ – 8. AYET)

     Anlamındaki ayetlerde yüce Allah, Kur’ân’a iman etmemizi emretmektedir. Mümin olabilmek için Kur'ân'ın bütün  ayetlerine  iman  etmemiz  gerekir. Yüce  Allah  imanesaslarının bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmeyenleri “hakikî kâfirler” olarak nitelemektedir. Kur’an şöyle buyurur:

 

إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَن يُفَرِّقُواْ بَيْنَ اللّهِ وَرُسُلِهِ وَيقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَن يَتَّخِذُواْ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً.أُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقّاً وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَاباً مُّهِيناً:

 

     “Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip “Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.”  (NİSA SURESİ – 150/151. AYETLER) 

 

أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ:

 

     “Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.”  (BAKARA SURESİ – 85. AYET)

     Kur’ân’ın bir ayetini bile inkâr eden mümin olamaz:

 

وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِ اللّهِ فَتَكُونَ مِنَ الْخَاسِرِينَ:

 

      “Sakın Allah’ın ayetlerini yalanlayanlardan olma, yoksa ziyana uğrayanlardan olursun.”  (YUNUS SURESİ – 95. AYET) 

 

فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَّبَ بِآيَاتِ اللّهِ وَصَدَفَ عَنْهَا:

 

     “Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve insanları ondan çeviren kimseden daha zalim kimdir?” (EN’ÂM SURESİ – 157. AYET)

     Kur’ân’a  iman; Kur’ân’ın  Allah  sözü  olduğuna, her tavsiye  ve  hükmünün, emir  ve  yasağının  insanları  en doğru yola ilettiğine, helal ve haramlarının insanların yararına olduğuna, verdiği bütün bilgi ve haberlerin doğruluğuna, hükümlerinin uygulanabilirliğine ve  şu özelliklere sahip bir kitap olduğuna iman etmek gerekir.

 

KUR’AN’IN ÖZELLİKLERİ

 

1-) Kur’ân, Allah tarafından indirilmiş bir kitaptır (münezzel).

 

وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقاًوَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ:

 

     “…O (Kur’ân) Rabbin katından hak olarak indirilmiştir.” (EN’AM SURESİ - 115. AYET)

2-) Ramazan ayında, mübarek bir gece olan Kadir gecesinde indirilmeye başlanmıştır.

 

رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ:

 

     “Ramazan ayı ki, Kur’ân o ayda indirilmiştir.” (BAKARA SURESİ – 185. AYET)

 

إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍمُّبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ:

 

     “Biz   onu   mübarek   bir   gecede indirdik.” (DUHAN SURESİ – 3. AYET)

 

إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ:

 

     “Biz  onu  Kadir  gecesinde  indirdik.” (KADİR SURESİ – 1. AYET)

3-) Önce Levh-i Mahfuz’dan dünya semasına (inzal), buradan da Cebrail vasıtasıyla, Arap diliyle Hz. Muhammed  (SAV)’in  kalbine, 610–632  yılları  arasında  parça parça indirilmiştir. Allah şöyle buyuruyor:

 

وَقُرْآناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنزِيلاً:

 

     “Biz onu, Kur’an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık ve onu peyderpey indirdik.”   (İSRA SURESİ – 106. AYET)

 

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةًوَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلاً:

 

     “İnkâr edenler: Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? Dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.”   (FURKAN SURESİ – 32. AYET)

 

نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ:عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ:بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ:

 

 

     “Uyarıcılardan olasın diye, onu güvenilir Ruh (Cebrail (AS)),senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.” (ŞUARA SURESİ – 193/195. AYET)

4-) Allah sözüdür (kelâmullah):

 

وَإِنْ أَحَدٌ مِّنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّى يَسْمَعَ كَلاَمَ اللّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَعْلَمُونَ:

 

      “Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah’ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (Müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.”  (TEVBE SURESİ – 6. AYET) 

     Kur’ân, tamamen Allah sözüdür. Cebrail (AS), Peygamberimiz (SAV)’e, Peygamberimiz (SAV) de insanlara ulaştırmada sadece bir vasıtadır.

5-) Allah’ın vahyi, kitabı (kitabüllah), ipi (hablüllah).

 

وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَذَاالْقُرْآنُ لأُنذِرَكُم بِهِ وَمَن بَلَغَ أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللّهِ آلِهَةً أُخْرَى:

 

     “Bu Kur’ân bana, onunla sizi   ve   ulaştığı   herkesi uyarayım diye vahyolundu.”  (EN’AM SURESİ – 19. AYET)

 

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ:

 

     “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın.” (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 102. AYET)

 6-) Hak ile batılı, hayır ile şerri, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran bir kitaptır (Furkan ve fasl).

 

تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيراً:

 

      “Âlemlere bir uyarıcı olsun diye, kuluna  Furkan’ı  indiren  Allah’ın şanı  yücedir.”(FURKAN SURESİ – 1. AYET)

إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ:

 

     “Şüphesiz  Kur’ân, hak  ile  batılı  ayırt  eden  bir  sözdür.” (TARIK SURESİ – 13. AYET)

7-) Önceki kitapları doğrulayan (musaddık), koruyup gözeten (müheymin), gerçekleri ve doğruları içeren bir kitaptır (hak).

  

وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ إِنَّ اللَّهَ بِعِبَادِهِ لَخَبِيرٌ بَصِيرٌ:

 

     “(Ey  Peygamberim!)  Sana  vahyettiğimiz  kitap, kendinden öncekileri tasdik eden hak kitaptır.” (FATIR SURESİ – 31. AYET)

 8-) Çok   değerli, şerefli   ve   üstün   (kerim), büyük (azim), değeri yüce (âli) ve çok hikmetli (hakîm) bir kitaptır.

 

إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ:

 

     “Şüphesiz o,kerim bir Kur’ân’dır.” (VÂKIA SURESİ – 77. AYET)

 

وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَالَعَلِيٌّ حَكِيمٌ:

 

      “O   çok   yücedir, hikmetlerle doludur.”  (ZUHRUF SURESİ – 4. AYET)

9-) Şerefli (mecîd, zî’z-zikr), üstün ve eşsiz (aziz)bir kitaptır.

 

بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ:

 

      “Şerefli Kur’ân’a yemin olsun.”  (BURÛC SURESİ – 21. AYET)

 

ص وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ:

 

      “Şerefli Kur’ân’a yemin olsun.”  (SA’D SURESİ – 1. AYET)

10-)Apaçık (mübîn), muhkem, mufassal ve mübarek bir kitaptır.

 

وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ:

 

      “Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’ân’ın   ayetleridir.”  (DUHAN SURESİ – 2. AYET)

الَر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ:

 

      “Elif    lâm    ra. Bu Kur’ân, ayetleri hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından muhkem kılınmış, sonra da tafsil edilmiştir.” (HÛD SURESİ - 1. AYET)     

 

وَهَـذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ:

 

     “Bu  indirdiğimiz  mübarek  bir  kitaptır.” (EN’AM SURESİ – 92.AYET)

11-) Sözlerin en güzelidir (ahsenü’l-hadîs), güzellikte ayetleri birbirine benzeyen (müteşâbih), öğütleri ve hükümleri tekrarlanan (mesânî) bir kitaptır.

 

اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَاباً مُّتَشَابِهاً مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ:

 

“Allah sözün en güzelini, ayetleri   güzellikte birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri ve kıssaları)  tekrarlanan  bir  kitap  olarak  indirmiştir.”  (ZÜMERSURESİ – 23. AYET)

 

12-) Bütün âlemler için bir öğüttür (zikr, zikrâ, tezkire, mevize).    

 

كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ  فَمَن شَاء ذَكَرَهُ:

 

     “Hayır,  Kur’ân, bir  öğüttür  (tezkire), dileyen  ondan öğüt alır.” (MÜDDESSİR SURESİ – 54/55. AYETLER)

 

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌمِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ:

 

      “Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt (mevıze) gelmiştir.” (YUNUS SURESİ – 57. AYET)

13-) İnsanlar  için  yol  gösterici, rehber  ve  kılavuzdur (Huda).

 

شَهْرُرَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ:

 

     “İnsanlar için yol göstericidir.” (BAKARA SURESİ – 185. AYET)

 

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًىلِّلْمُتَّقِينَ:

 

     “Muttakiler için bir hidayettir.” (BAKARA SURESİ – 2. AYET)

14-) Göğüslere bir  şifadır.

 

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌمِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ:

 

     “(Kur’ân),kalplere bir şifadır.”  (YUNUS SURESİ – 57.AYET)

 

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءوَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَاراً:

 

     “Bu Kur’ân’dan, müminler için  şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz.” (İSRA SURESİ – 82. AYET)

15-) İnsanlar için bir açıklama (beyan) ve bir bildiridir (belâğ).

 

هَـذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ:

 

     “Bu Kur’ân, insanlar için bir açıklama, muttakiler için bir hidayet ve bir öğüttür.”  (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 138. AYET)

 

هَـذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْبِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَـهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ:

 

     “Bu Kur’ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.”  (İBRAHİM SURESİ – 52. AYET)  

16-)İnsanlar için müjde, müjdeci ve uyarıcıdır (büşrâ, beşîr ve nezîr).

 

وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًىوَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ:

 

     “Müslümanlar için müjdedir.”  (NAHL SURESİ – 89. AYET)

 

كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآناً عَرَبِيّاً لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ:

 

     “Kur’ân, müjdeleyici ve uyarıcıdır.”(FUSSİLET SURESİ – 3. AYET)

     Kur’ân iman edip salih amel işleyenlere büyük mükâfat  olduğunu  müjdeler, iman  etmeyenleri  ise  acıklı  bir azap ile uyarır:

 

إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُالْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْراً كَبِيراً:وأَنَّ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً أَلِيماً:

 

“Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler. 
Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için de elemli bir azap hazırlamışızdır.”   (İSRA SURESİ – 9/10. AYET)

17-) Apaçık  bir  ışıktır  (nur  mübîn)  ve  aydınlatıcıdır (münir).

 

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُم بُرْهَانٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ نُوراً مُّبِيناً:

 

     “Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil (Kur’ân veya Peygamber) geldi ve apaçık bir nur Kur’ân indirdik.”   (NİSA SURESİ - 174. AYET)

18-) Hayranlık veren bir kitaptır (aceb).

 

قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآناًعَجَباً:يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَداً:

 

     “(Ey   Peygamberim!) De ki: Bana cinlerden bir topluluğun Kur’ân’ı dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: ‘Biz doğruya ileten ve hayranlık verici bir Kur'ân dinledik ve ona iman ettik.”   (CİN SURESİ – ½. AYETLER)

 

 

19-) Dosdoğru ve adil bir kitaptır (kayyim, sıdk, adl).

 

وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقاًوَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ:

 

     “Rabbinin  kelimesi  Kur’ân, doğruluk   ve   adalet   bakımından tamdır.”   (EN’AM SURESİ – 115. AYET)

20-) Açık ve kesin bir delildir (beyyine, bürhân).

 

فَقَدْ جَاءكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ:

 

     “Rabbinizden açık bir delil (beyyine), geldi.” (EN’AM SURESİ – 157. AYET)   

 

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُم بُرْهَانٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ نُوراً مُّبِيناً:

 

     “Ey  insanlar!  Size  Rabbinizden  kesin  bir  delil  (bürhan) geldi.” (NİSA SURESİ –  – 174. AYET)

21-) Sorumluluğu ağır ve ciddi bir sözdür (kavli sakil).

 

إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلاًثَقِيلاً:

 

     “Biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz   vahyedeceğiz.”   (MÜZZEMMİL SURESİ – 5. AYET)

22-) Büyük bir haberdir (nebeün azim).

 

قُلْ هُوَ نَبَأٌعَظِيمٌ:

 

     “(Ey  Peygamberim!)  De  ki:  Bu  Kur’ân, büyük bir haberdir.”  (SA’D SURESİ – 67. AYET)

23-) Kalpleri dirilten, hayat veren bir kitaptır (ruh).

 

وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ:

 

     “(Ey Peygamberim!) İşte sana emrimizle bir ruh, kalpleri dirilten bir kitap vahyettik.” (ŞUARA SURESİ – 52. AYET)

24-)Müminler  için  rahmet  ve  gönül  gözünü  açan ışıklardır (besâir).    

 

قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يِوحَى إِلَيَّ مِن رَّبِّي هَـذَا بَصَآئِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ:

 

     “Bu  Kur'ân  ayetleri, Rabbinizden gelen basiretler / gönül gözlerini aydınlatan nurlardır…” (A’RAF SURESİ - 203. AYET)

 

25-) Her şeyi beyan eden bir kitaptır (tibyan).  

 

وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًىوَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ:

 

     “(Ey   Peygamberim!)  Sana  bu  kitabı  her şey  için  açıklayan  bir  kitap  olarak  indirdik.” (NAHL SURESİ – 89. AYET)

26-) Allah’ın emridir (emrullah).

 

ذَلِكَ أَمْرُ اللَّهِ أَنزَلَهُ إِلَيْكُمْ:

 

     “İşte   bu, size   Allah’ın   indirdiği emirdir.” (TALAK SURESİ – 5. AYET)

27-) Aslı, Levh-i Mahfuzdadır (ümmü’l-kitap ve kitab- ı meknun, suhufu mükerreme).  

 

وَإِنَّهُ فِي أُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَالَعَلِيٌّ حَكِيمٌ:

 

     “Şüphesiz   o, katımızdaki   ana   kitapta   mevcuttur.” (ZUHRUF SURESİ – 4. AYET)

 

فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ:

 

     “O, Levh-i mahfuzdadır.”(BURUC SURESİ – 22. AYET)

 

فِي صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ:مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍ:بِأَيْدِي سَفَرَةٍ:كِرَامٍ بَرَرَةٍ:

 

     “(Kur’ân), şerefli  ve  sadık  yazıcı  meleklerin  elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.” (ABESE SURESİ – 13/16. AYETLER)

 28-) Amacı, insanları  karanlıklardan  aydınlığa  çıkarmaktır.

 

الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ:

 

     “(Ey Peygamberim!) Bu, Kur’ân Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık Allah’ın yoluna çıkarman için, sana indirdiğimiz bir kitaptır.”(İBRAHİM SURESİ – 1. AYET)

 29-) İnsanlar için gerekli olan her türlü örnek anlatılmıştır.

 

وَلَقَدْصَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَـذَا الْقُرْآنِ مِن كُلِّ مَثَلٍ:

 

     “Andolsun   biz Kur’ân’da, insanlara her çeşit misali türlü biçimlerde anlattık.” (İSRA SURESİ - 89. AYET)

30-) İnsanlar  tarafından  benzeri  getirilemeyen  eşsiz bir kitaptır.

 

قُل لَّئِنِ اجْتَمَعَتِ الإِنسُ وَالْجِنُّ عَلَى أَن يَأْتُواْ بِمِثْلِ هَـذَا الْقُرْآنِ لاَ يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيراً:

 

     “(Ey    Peygamberim!) De ki: Andolsun ki insanlar ve cinler bu Kur’ân’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.” (İSRA SURESİ – 88. AYET)

     Kur’ân’da, insanların Kur’ân’ın bir benzerini getirmek şöyle dursun benzeri on sure, benzeri bir sure, hatta onun gibi bir söz  getiremeyecekleri bildirilmektedir:

 

أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ فَأْتُواْ بِعَشْرِ سُوَرٍ مِّثْلِهِ مُفْتَرَيَاتٍ وَادْعُواْ مَنِ اسْتَطَعْتُم مِّن دُونِ اللّهِ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ:

 

     “Yoksa “‘Onu (Kur'an'ı) kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sure getirin.”    (HÛD SURESİ – 13. AYET)

31-) Koruyucusu Allah’tır.

 

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ:

 

     “O zikri / Kur’ân’ı biz indirdik, onun   koruyucusu   da elbette biziz.” (HİCR SURESİ – 9. AYET)

32-) Müminlere, hidayet, rahmet ve  şifa olan Kur’ân; zalimlerin sadece ziyanını artırır, iman etmeyenlere kapalı  ve anlaşılmaz gelir.

 

وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَاراً:

 

     “Kur’ân, zalimlerin ancak zararını artırır.”  (İSRA SURESİ – 82. AYET)        

 

وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَىالْكَافِرِينَ:

 

     “Şüphesiz    Kur’ân, kâfirler    için mutlaka   bir   pişmanlık   sebebidir.” (HAKKA SURESİ – 50. AYET)

33-)

وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ:

 

 

     “Şüphesiz Kur'ân, kesin gerçek bilgidir.”   (HAKKA SURESİ – 51. AYET)

 

34-)

 

وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى أُوْلَئِكَ يُنَادَوْنَ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ:

 

     “İman  etmeyenlerin  kulaklarında  bir  ağırlık vardır ve Kur’ân, onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir.”  (FUSSİLET SURESİ – 44. AYET)

35-) Kur’ân, kâfirlerin çoğunun ancak küfür, taşkınlık, kaçış ve ziyanını artırır.

   

وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيراً مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَاناً وَكُفْراً:

 

    “Yemin olsun ki, sana Rabbinden indirilen bu Kur’ân, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır…”   (MÂİDE SURESİ – 68. AYET)

 

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَـذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُواْ وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلاَّ نُفُوراً:

 

     “(Kur’ân) kâfirlerin ancak kaçışlarını artırır.”   (İSRA SURESİ – 41.AYET)

36-) İçinde asla batıl söz ve eğriliği yoktur.

 

لَا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنزِيلٌ مِّنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍ:

 

     “Ona   ne   önünden, ne de   ardından   batıl   gelmez.” (FUSSİLET SURESİ – 42. AYET)

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَى عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجَا:

 

     “O Allah’a hamd olsun ki, kuluna kitabı indirdi ve onda hiçbir eğrilik koymadı.” (KEHF SURESİ – 1. AYET)

37-) Ayetlerini ve hükümlerini kimse değiştiremez.

 

لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ وَلَن تَجِدَ مِن دُونِهِ مُلْتَحَداً:

 

     “Onun sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur.” (KEHF SURESİ – 27. AYET)      

 

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَرْجُونَ لِقَاءنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَـذَا أَوْ بَدِّلْهُ قُلْ مَا يَكُونُ لِيأَنْ أُبَدِّلَهُ مِن تِلْقَاء نَفْسِي إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ:

 

     “Ayetlerimiz   kendilerine   apaçık   birer   delil   olarak okunduğunda (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, ‘ya bize bundan başka bir Kur’ân getir veya onu değiştir.’   dediler. De   ki:   ‘Onu   kendiliğimden   değiştirmem benim için olacak şey değildir…”    (YUNUS SURESİ – 15. AYET)

38-)Boş bir söz (hezl), şair ve kâhin sözü değildir.

 

وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ:

 

     “Boş bir söz değildir.”  (TARIK SURESİ – 14. AYET)

 

وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ قَلِيلاً مَا تُؤْمِنُونَ:وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ قَلِيلاً مَا تَذَكَّرُونَ:تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ:

 

     “O Kur’ân, bir şair sözü değildir.”  (HAKKA SURESİ – 41. AYET)

39-)Peygamber tarafından uydurulmuş bir söz, sihir, eskilerin masalları ve efsane değildir. Mekke   müşrikleri, Kur’ân’ı   peygamber   uyduruyor, ona bilen biri öğretiyor, o apaçık bir sihirdir, büyülü bir insan sözüdür, yalandır, eskilerin masallarıdır, efsanedir iddiasında bulunmuşlardı.

 

أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّاكَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلاً:

 

     “İnkâr edenler,‘Bu Kur’ân, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir; başka bir topluluk, ona bu konuda yardım etmiştir.’ dediler.” (FURKAN SURESİ – 4. AYET)     

 

فَقَالَ إِنْ هَذَا إِلَّا سِحْرٌيُؤْثَرُ:إِنْ هَذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ:

 

     “Bu, ancak nakledile gelen    bir    sihirdir; bu, ancak insan sözüdür dedi.”  (MÜDDESSİR SURESİ – 24/25. AYETLER)

 

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَاقَالُواْ قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاء لَقُلْنَا مِثْلَ هَـذَا إِنْ هَـذَا إِلاَّ

أَسَاطِيرُ الأوَّلِينَ:

 

     “Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: “(Evet) işittik, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.” (ENFAL SURESİ – 31. AYET)

 

وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَىعَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلاً:

 

     “Bu    Kur'ân,( Muhammed’in başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. ‘Bunlar, ona sabah akşam okunmaktadır’ dediler.” (FURKAN SURESİ – 5. YET)    

     Yüce  Allah, bu  iddialara  Kur’ân’da şöyle  cevap  vermiştir:   

 

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاؤُوا ظُلْماً وَزُوراً:

 

     “Böylece  onlar  haksız  ve  asılsız  bir  söz  söylediler.” (FURKAN SURESİ – 4. AYET)

 

وَمَا كَانَ هَـذَا الْقُرْآنُ أَن يُفْتَرَى مِن دُونِ اللّهِ وَلَـكِن تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ الْكِتَابِ لاَ رَيْبَفِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ:

 

     “Bu Kur’ân, Allah’tan (indirilmiş olup) başkası tarafından uydurulmuş değildir.” (YUNUS SURESİ – 37. AYET)

 

قُلْ أَنزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّفِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ غَفُوراً رَّحِيماً:

 

     “(Ey   Peygamberim!) De ki: O kitabı, göklerin ve yerin sırrını bilen (Allah) indirmiştir.”   (FURKAN SURESİ – 6. AYET)

 

وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ لِّسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَـذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُّبِينٌ:

 

     “Andolsun ki biz, onların Kur’ân’ı ona bir insan (Rum asıllı  Yaiş  Cabir  ve  Bel’am  adlı  birkaç  Hıristiyan)  öğretiyor dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’ân ise gayet açık bir Arapçadır.” (NAHL SURESİ – 103. AYET)

 

وَلَوْتَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ:لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ:ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ:

 

     “Eğer   Peygamber, bize   isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onu  şah damarından keserdik. Hiçbiriniz bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.”   (HAKKA SURESİ – 44/46. AYETLER)

     Bu gün de bir kısım batılı araştırmacılar, benzeri iddiaları ileri sürmektedirler. Bu tür düşüncedeki insanlara:

 

أَفَلاَ يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِندِ غَيْرِ اللّهِ لَوَجَدُواْفِيهِ اخْتِلاَفاً كَثِيراً:

 

     “Hâlâ Kur’ân’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer  Kur’ân, Allah’tan  başkası  tarafından  (indirilmiş  bir söz)  olsaydı, mutlaka  onda  bir  çok  çelişki  bulunurdu.” (NİSA SURESİ – 82. AYET)  

     Anlamındaki ayet, 15 asırdır meydan okumaktadır.

40-) Allah sözü olduğunda hiç  şüphe yoktur.

 

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًىلِّلْمُتَّقِينَ:

 

     “Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır.”   (BAKARA SURESİ – 2. AYET)

  

وَمَا كَانَ هَـذَا الْقُرْآنُ أَن يُفْتَرَى مِن دُونِ اللّهِ:

 

     “Âlemlerin   Rabbinden   indirilme olduğunda   asla   şüphe   yoktur.” (YUNUS SURESİ – 37. AYET)

41-) Kur’ân’a  şeytan sözü karışmamıştır, ona şeytanlar dokunup zarar vermez.   

 

وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ:وَمَا يَنبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ:إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ:

 

    “Kur’ân’ı şeytanlar  indirmiş  değildir. Zaten  onların harcı da değildir, buna güçleri de yetmez. Çünkü onlar, vahyi dinlemekten uzaklaştırılmışlardır.”   (ŞUARA SURESİ – 210/212. AYETLER)

لَّا يَمَسُّهُ إِلَّاالْمُطَهَّرُونَ:

 

      “Ona  ancak  temiz  olanlar  dokunabilir.”  (VÂKIA SURESİ – 79. AYET)   

     Anlamındaki ayet bu gerçeği ifade etmektedir. İslâm  bilginleri  bu  ayetin  anlamını  farklı şekillerde izah etmişlerdir. Kur’ân’a  ancak  günahlardan  temizlenmiş  olan  melekler dokunabilir, ona şeytanlar dokunup zarar vermez. İmam Malik bu görüştedir. Kur’ân’a  abdestsiz  ve  cünüp  kimseler  dokunamaz. Peygamberimiz   (SAV), Abdullah   İbni   Ömer (RA)’a: “Sen Kur’ân’a ancak temiz iken dokun.” demiştir. Cumhurun görüşü budur. İbni Abbas, Şa’bî ve Ebû Hanife gibi bir grup âlim, Kur’ân’a abdestsiz dokunulabileceği görüşündedir. Ayet, “Kur’ân’ı ancak müminler okur.”, “Kur’ân’ın tefsir ve tevilini ancak şirk ve nifaktan temizlenenler bilebilir.”, “Kur’ân ile amel etmeye ancak cennetlikler (saîd) muvaffak  olabilir.”,  “Kur’ân  okuma  sevabına  ancak  müminler nail  olabilir.”,  “Kur’ân’ın  tadını, faydasını  ve  bereketini ancak ona iman edenler bulur.” şeklinde de yorumlanmıştır. Son görüşü, Buhârî tercih etmiştir.

 

KUR’AN’A UYMAK

 

     Peygamberimiz   (SAV): “Kur'ân   okuyun, çünkü Kur’ân kıyamet gününde sahibine (okuyucusuna)şefaatçi   olacaktır.”   buyurmuştur.   

     Okunan Kur’ân’ın âhirette şefaatçi olabilmesi, dünyada insanları doğru yola götürebilmesi için emir ve yasaklarına, helal ve  haramlarına, hüküm  ve  tavsiyelerine, özel, aile  ve toplum hayatında uymak gerekir. Yüce Allah;

:وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً

 

     “Hep birlikte  Allah’ın  ipine  (Kur’ân’a)  sımsıkı  sarılın.” (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 103. AYET)  buyurmaktadır. Kur’ân’a  sarılan  doğru  yolu  bulur.

 

وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ:

 

     “Kim Allah’a (O’nun kitabına) sımsıkı sarılırsa, doğru yola iletilir.” (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 101. AYET)    

     Anlamındaki ayet bu gerçeği ifade etmektedir. Kur’ân’a uyup doğru yolu bulan kimse, Allah’ın merhamet ve lütfuna mazhar olacaktır. Yüce Allah bu hususu;

فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ بِاللّهِ وَاعْتَصَمُواْ بِهِ فَسَيُدْخِلُهُمْ فِي رَحْمَةٍ مِّنْهُ وَفَضْلٍ وَيَهْدِيهِمْ إِلَيْهِ صِرَاطاً مُّسْتَقِيماً:

     “Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları, Allah kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları  kendisine  varan  doğru  bir  yola  iletecektir.” (NİSA SURESİ – 175. AYET)  

     Anlamındaki  ayet  ile  bize  bildirmektedir. Allah, Kur’ân’a  uyanların  emeklerini  boşa  çıkarmaz:

 

وَالَّذِينَ يُمَسَّكُونَ بِالْكِتَابِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَ:

 

       “Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, biz  iyiliğe  çalışan  kimselerin  mükâfatını  zayi  etmeyiz.” (A’RAF SURESİ – 170. AYET)  

     Anlamındaki ayet buna delildir. Kur’ân’ın hüküm ve öğütlerini, emir ve yasaklarını uygulayanlar dünya  ve  âhirette  mutlu  olurlar, âhirette  kurtuluşa  ererler:

 

وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ:

 

     “Ona (Muhammed’e) inen Nûr’a (Kur’ân’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (A’RAF SURESİ – 157. AYET)

     Kur’ân’ın emir ve yasaklarını uygulamayanlar ise asi, fâsık   ve   bedbaht   olurlar. Âhirette   hüsrana   uğrarlar.  

     Kur’ân’ı  terk  edenlerden, âhirette  Peygamberimiz (SAV) şikâyetçi olacaktır:   

 

وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُوراً:

 

     “Peygamber:  “Ey  Rabbim!  Kavmim şu  Kur’ân’ı  terk edilmiş bir şey haline getirdi.” diyecektir.” (FURKAN SURESİ – 30. AYET)

 

SONUÇ

 

     114 sure ve 6236 ayetten oluşan Kur’ân, Allah’ın son kutsal kitabıdır. Kur’ân’ın Allah sözü ve bütün hükümlerinin doğru ve insanlığın yararına olduğuna iman etmek, Allah’ın kesin emridir. Kur’ân’a yukarıda zikredilen hususlar, özellik ve nitelikler çerçevesinde iman etmek gerekir. Mümin olabilmek için, Kur’ân’ın bütün ayetlerini şeksiz şüphesiz kabul etmek şarttır. Kur’ân’ın ayetlerini, emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, hüküm ve tavsiyelerini inkâr  etmek, yalanlamak, küçümsemek, beğenmemek ve  alaya  almak, zulüm  ve  küfürdür.

     Kur’an şöyle ifade eder:

 

وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آيَاتِنَا شَيْئاً اتَّخَذَهَا هُزُواً أُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ:

 

     “(O) ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!”    (CÂSİYE SURESİ – 9. AYET) 

 

أُولَـئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَى رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُوراً:

 

     “Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar; O’nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır.”   (İSRA SURESİ – 57. AYET)

     Kur’ân’ın bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmemek bölücülüktür, Kur’ân’ı inkâr etmektir. Kur’an şöyle buyurur:

 

الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ:

 

     “Onlar, Kur’an’ı bölüp ayıranlardır.”   (HİCR SURESİ – 91. AYET)

     Kur’ân’ın rehber olabilmesi, insanların dünya ve âhiret   saadetini   sağlayabilmesi   için   bütün   hükümlerine uyulması, Kur’ân’ın hayata geçirilmesi gerekir.

 

KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi21
Bugün Toplam677
Toplam Ziyaret5019692
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI