İNSANLARIN ŞERLİLERİ
قُلْ مَن كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَنُ مَدّاً حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَاناًوَأَضْعَفُ جُنداً:
“De ki:“Kim sapıklık içindeyse çok esirgeyici (Allah), onun dünyalığını ve ipini uzattıkça uzatır. Nihayet vaat oluna geldikleri şeyleri -ya azabı yahut kıyameti- gördükleri vakit artık kimin yeri daha kötü, kimin cemaati (ve yardımcıları) daha zayıfmış bileceklerdir.” (MERYEM SURESİ – 75. AYET)
Mahlûkatın şerefçe en üstünü olarak yaratılan ve Ahsen-i takvim sırrına mahzar kılınan insanın şerli bir hale gelmesi, nefsanî hevesler ve şehvani ateşler içinde eriyip şeytanın kalıplarında şekil değiştirmesiyle olur. “EMMARE BİS SÜ” olan nefsin azdırıp baştan çıkardığı ve şeytanın boynuna kement takıp peşinden sürüklediği insan, kötü ve zararlı işlerin takipçisi ve tatbikçisi haline gelir.
Sıbğatullah olan İslami boyayı nefsin tırnaklarıyla kazıyıp aşındıran, çeşitli günahlara bulaşıp alışarak özünü ve yüzünü karartan kimseler, hayırdan soyulmuş ve şer olan amellere koyulmuş olur. Böyle feci bir duruma düşmüş insanın kurtuluşu zor olduğu kadar uzun bir zamana ihtiyaç gösterir. Acıyanların en merhametlisi olan Rabbimiz, Kur’an ayetleriyle, Hz Peygamber (SAV) de hadisleriyle bizleri uyararak şerre saplanmaktan sakınmamızı ihtar etmektedirler. Kötü ve zararlı olup insanları şerli hale getiren fiilleri, ehemmiyet ve başa getirecek felaket derecesine göre tasnif edelim:
1-) KÜFÜR VE İNKÂRA SAPLANANLAR
Şirk ve küfür, kalpteki iman nurunu söndüren ve insanı hüsran-ı ebedi gayyası bulunan cehennemde müebbet hapse mahkûm ettiren bir suçtur. İman-ı hakiki ile bu suçtan kurtulmayan insanın dünyası ve ahireti hüsrandır. Müşrik ve münkirin bu hal üzerine devam etmesi kaydıyla Allah’ın affına nail mümkün değildir. Böylesine elim bir mahrumiyet içerisine düşmüş bulunan kişi, insanların en kötüsü ve yaratılmışların en şerlisidir. Kur’an şöyle buyuruyor:
إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِندَ اللّهِ الَّذِينَ كَفَرُواْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ:
“Yeryüzünde yürüyen hayvanların Allah katında en kötüsü şüphesiz ki, kâfir olanlardır. Artık onlar imana gelmezler.” (ENFAL SURESİ – 55. AYET)
Bu ayet dikkatle incelendiğinde görülmektedir ki, küfür ve inkâra saplananlar, iki veya dört ayaklı hayvanlardan ve yeryüzünde sürünmek suretiyle hareket eden yılan ve benzeri sürüngenlerden daha zararlı bulunmaktadır.
Akıl ve idrakten yoksun ve Kur’an’ın ifadesiyle DABBE diye tabir olunan canlıların dünya ve ahirette bir sorumluluğu yoktur. Akıl sahibi olduğu halde Allah’ı inkâr ve aklını ifsat eden, şirk ve küfür bataklığına saplanan kimseler, ebedi hayatta imanlarını yitirmenin hesabını verecekler ve ebedi kalmak üzere cehenneme gireceklerdir. Aklını Allah’ın hükümleri istikametinde kullanmayan kişilerin kötülüklerini ve şerlilik derecelerini, Kur’an şöyle ifade eder:
إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِندَ اللّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ:
“Yerde yürüyen hayvanların Allah katında en kötüsü (hakkı) akıllarına sokmaz (ve hakkı duyup söylemez olan) sağırlar ve dilsizlerdir.” (ENFAL SURESİ – 22. AYET)
Bir diğer ayet te şöyledir:
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أُوْلَئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِ:
“Hakikat ehl-i kitaptan olsun, müşriklerden olsun (bütün o) küfredenler cehennem ateşindedirler, onun içinde ebedi kalıcıdırlar. Yaratılanların en kötüsü de onların ta kendileridir.” (BEYYİNE SURESİ – 6. AYET)
2-) ALLAH’IN GAZABINA VE LANETİNE UĞRAYANLAR
İnsanların felahı, rahmet-i ilahinin tecellisi ile tahakkuk etmektedir. Felaketi ise, gazab-ı ilahiye uğramakla hele lanet-i ilahi okuna hedef olmakla vuku bulmaktadır. Bir insan bu felakete maruz kalacak olursa onu kim himaye edebilir ve hangi yer onu barındırabilir? Allah şöyle buyuruyor:
قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَلِكَ مَثُوبَةً عِندَ اللّهِ مَن لَّعَنَهُ اللّهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ أُوْلَـئِكَ شَرٌّمَّكَاناً وَأَضَلُّ عَن سَوَاء السَّبِيلِ:
“De ki:“Allah katında bir ceza olmak bakımından bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah’ın lanet ve aleyhinde gazap ettiği, içlerinden maymunlar ve domuzlar yaptığı kimselerle şeytana tapanlardır ki, bunların mevkii daha kötü ve dümdüz yoldan daha sapıktır.” (MAİDE SURESİ – 60. AYET)
3-) İKİ YÜZLÜLÜK YAPANLAR
Beşeri cemiyetin sapasağlam bünyesini bozmak için birinden söz alıp diğerine ulaştıran, ondan aldığı sözü öbür şahsa götüren kimse, vücudu içinde mikrop barındırıp onu başkalarına bulaştırıp hasta etmek için zararlı bir yaratığı andırmaktadır. Akl-ı selim sahibi olan ve ahiret sorumluluğuna imanı bulunan bir kimse böyle bir kötülüğü asla yapmaz, yapamaz, yapmamalıdır. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:
عن أبىهريرةرضىالله عنه قال.قال رسول الله (صعلم)تجدمن شرالناس يوم القيامةعندالله ذاالوجهين الذىيأتىهؤلاءبوجه وهؤلاءبوجه.
“Ebu Hüreyre (RA) anlatıyor: “Hz Peygamber (SAV) bana şöyle buyurdu: “Sen kıyamet günü şu zümreye bir yüzle, diğer bir zümreye de başka bir yüzle gelen ikiyüzlü kimseleri Allah’ın katında insanların en şerlileri olarak bulursun.”
Başka bir hadis te şöyledir:
عن أبىهريرةرضىالله عنه أن رسول الله (صعلم)قال تجدون الناس معادن فخياركم فىالجاهليةخياركم فىالإسلام أذافقهواأوتجدون من خيرالناس فىهذاالأمرأكرمهم له قبل أن يقع فيه وتجدون من شرارالناس ذاالوجهين الذىيأتىهؤلاءبوجه وهؤلاءبوجه.
“Ebu Hüreyre (RA) şöyle rivayet ediyor: “Siz insanları madenler gibi farklı bulursunuz. İnsanların cahiliye devrinde hayırlı olanları, dini anladıkları zaman İslam devrinde de hayırlıdırlar. Siz şu emirlik işlerinde de kendileri onun içine girmeden önce bunu en fazla hoşlanılmayan bir husus olarak gören kimseleri, halkın hayırlılarından bulursunuz. Şu zümreye bir yüzle, diğer zümreye de başka bir yüzle gelen ikiyüzlü kimseyi de insanların en şerlilerinden bulursunuz.”
Müslüman’ın tek yüzlü ve tek sözlü olması, değişmeyen mizacı olmalıdır. Bukalemun tabiatlı ve ikiyüzlü olanlar, halkın katında mezmum ve Allah’ın huzurunda mesuldür. Menfaate dayalı bir niyeti olmayan veya halkın arasını açma düşüncesi bulunmayan kimse kesinlikle iki yüzlülük yapamaz. Bu çirkin davranışı huy haline getirenler halkın yanında itibara ve itimada layık bulunmazlar.
4-) HALKIN ARASINI BOZMAK İÇİN LAF TAŞIYANLAR
İman-ı kâmil ahlak-ı hamide sahibi bir Müslüman, insanların arasını düzeltmekle vazifelidir. Müminin üzerine yüklenen bu sorumluluk, dinimizin kesin emirlerindendir. Bu görevi ihmal eden ve daha sonra halkın arasını bozmak için fikri fiili gayret sarf eden kimseler, şerli insanlar zümresine dâhil olurlar. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurur:
ألاأخبركم بشراركم المشآؤن بالنميمةالمفسدون بين الأحبة.
“Size şerlilerinizi haber vereyim mi? Söz taşıma maksadıyla say edenler ve dostların arasını bozanlardır.”
Hz Peygamber (SAV)’in beyanları dikkate alındığında, insanların arasını bozmak için gayret sarf edenler, karı-kocanın, evlat ile anne-babanın ve kardeşlerin aralarını açmak için söz taşımaya NEMİME denilmekte ve bu işi alışkanlık haline getiren ahlakı düşük kimseye de NEMMAM adı verilmektedir. Kabir azabına maruz kimselerin arasında nemmamlık yapanların bulunduğunu Hz Peygamber (SAV) haber veriyor.
5-) BAŞKASININ DÜNYASINI MAMUR ETMEK İÇİN KENDİ AHİRETİNİ YIKANLAR
Erdem bir akla sahip ve ahiret saadetine talip bulunan bir mümin, ahiret hayatının harap olmaması için azami dikkati göstermelidir. LAŞEY’ olan LÂŞE dünya hayatının renklerine aldanıp ve zevklerine kapılıp ahiret hayatını tehlikeye düşüren bir kimse, ebedi hayatta iflas etmiş olur. Hele bu davranışı başka bir kimsenin hatırını hoş etmek ve dünyasını mamur etmek için yapacak olursa beyinsiz insanlara mahsus bir tavır sergilemiş olur.
Hz Peygamber (SAV) bu konuda şöyle buyurur:
عن أبىأمامةأن رسول الله(صعلم)قال من شرالناس منزلةعندالله يوم القيامةعبدأذهب آخرته بدنياغيره.
“Kıyamet günü Allah katında mevki cihetinden kötü olan insanlardan biri başkasının dünyası için kendi ahiret saadetini gideren kuldur.”
6-) ZARARINDAN SAKINMAK İÇİN İNSANLARIN KENDİSİNİ TERK ETTİĞİ KİMSELER
Halkın arasında eliyle, diliyle ve malıyla insanlara zarar vermeyi huy haline getiren kimseler bulunur. Bu zararlı kimselerle mücadele imkânını bulamayan kimseler, yalvarıp yakarmakla onun acıma hislerini harekete geçiremezlerse kurtuluş çaresini ondan uzaklaşmakta ve kendisini kötü huylarıyla baş başa bırakmakta ararlar. İnsanın yılandan, koyunun kurttan ve güvercinin atmacadan sakındığı gibi bu kötü kimseden uzak durmayı halas çaresi olarak gören kimseler, bu fena şahsın dostluğunu kalplerinden ve kendisini de huzurlarından uzak tutmak isterler. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:
إن شرالناس من تركه الناس أوودعه الناس إتقآءفحشه.
“İnsanların en şerlisi, kötülüğünden korunabilmek için halkın kendisini tek ettiği kimsedir.”
7-) DİLİYLE ZARAR YAPMASIN DİYE KENDİSİNE İKRAM EDİLEN KİŞİLER
Dili iftiraya yatkın, sövüp saymaya ve alaya alışkın bazı kimseler vardır ki, halk onların şerrinden korunabilmek için kendilerine ikramda bulunmaktan medet umarlar. Zavallı insanların bu çekingen tavırların cesaret alan bu kimse, tufeyli bir anlayışla ve asalakça bir düşünceyle halkın sırtından geçinmeyi meslek haline getirir. İkramda bulunmayanları üzücü sözlerle tedirgin edip yıldırmak ve beklediği menfaati onlardan koparmak için isnat ve iftiraya cüret ederler. Bu hayâsız ve densiz kişilerle başa çıkamayacağını anlayan ehli namus insanlar, kediye ciğer ve köpeğe kemik atarcasına, def- i bela kabilinden ikramdan çare umarlar.
Bu asalakların durumunu, Hz Peygamber (SAV) şöyle izah eder:
إن من شرارالناس الذين يكرمون إتقآءألسنتهم.
“Dillerinden sadır olacak tecavüzkâr sözlerden sakınmak için kendilerine ikram olunan kimseler, muhakkak insanların en şerlilerindendir.”
8-) İNSANLARI KÜÇÜMSEYİP HAKİR GÖRENLER
İnsanlar hilkatte bir eş, hakikatte kardeştirler. Hz Âdem ile Hz Havva’nın evladı ve torunları olan kimseler arasında renk, ırk ve konuştuğu dil itibarıyla bir farklılık varsa da bir üstünlük yoktur. Ancak İslami bir inançla Mümin ve Allah’ın yasak kıldığı şeylerden sakınan bir muttaki, bu hasletiyle Allah katında makbul ve mahbup olur.
Bir insan ilmi ve ibadetiyle, ırkı ve içtimai mevkiiyle kendini halktan üstün ve insanları derece itibarıyla kendisinden düşük görecek olursa, İslami ölçülere ters bir anlayış içine girmiş olur. Bu fasit dairenin dolaşan ve halkı küçümsemeye alışan kişi, şerli insan damgasıyla maşeri vicdanlarda ve İslam nazarında tescil edilmiş olur. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurur:
بحسب امرئ من شرأن يحقرأخاه المسلم كل المسلم علىالمسلم حرام دمه وماله وعرضه.
“Bir şahsın din kardeşine hakaret etmesi ve onu hor görmesi şer olarak ona kâfi gelir. Her Müslüman’ın malı ve ırzı diğer Müslüman üzerine haramdır.”
9-) HAYRI UMULMAYAN VE ŞERRİNDEN EMİN OLUNMAYAN KİMSELER
İnsanların hayırlısı halka faydalı olandır. Bu itibarla inancı kâmil, ahlakı dürüst ve hayırlı işlere düşkün bulunan insan, faydalı bir fert haline gelmeyi kendine şiar edinecek ve bu şuur içerisinde hareket edecektir.
Vakıf bir çeşme gibi beşeriyetin hayrına çalışan bir insan, hakkın rızası ve halkın hoşnutluğu için, nefsinin arzularını ayakaltına alıp, ihtiyaç ve istirahatından fedakârlık yapıp hayır kapısının anahtarı olabilmek için azami bir gayret sarf eder. Bu anlayış içerisinde dünya hayatının sayılı nefeslerini solurken ahiret hayatının heveslerini yakalamış ve kazanmış olur.
Bu inanç ve idrakten yoksun bulunan kimseler de şahsi hesaplarını temin ve nefsanî arzularını tatmin için çalışırlar. Bu kısır düşüncenin zebunu olan kimseler, insanlığın hayrına ve menfaatine yarayarak bir iş yapmazlar ve kendi menfaatleri söz konusu olduğu zaman halka zarar vermekten bile çekinmezler. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor:
عن أبىهريرةأن رسول الله (صعلم)وقف علىناس جلوس فقال:ألاأخبركم بخيركم من شركم؟قال فسكتوا،فقال ذالك ثلاث مرات.فقال رجل:بلىيارسول الله،أخبرنابخيرنامن شرنا.قال:خيركم من يرجىخيره ويؤمن شره،وشركم من لايرجىحيره ولايؤمن شره.
“Ebu Hüreyre (RA) rivayet ediyor: Hz Peygamber (SAV) oturmakta olan bazı insanların baş tarafında durdu da şöyle buyurdu: “Sizin iyilerinizi tefrik ederek size haber vereyim mi?” Ashap sustu. Hz Peygamber (SAV) bu sözü üç defa tekrarladı. Bunun üzerine bir adam: “Evet ey Allah’ın Resulü! Bizim hayırlımızı şerlimizden ayırt ederek bize haber ver.” dedi. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: “Hayırlınız, hayrı umulan ve şerrinden emin olunan kimsedir. Şerliniz de hayrı umulmayan zararından emin olunmayan kimsedir.”
KAYNAK : KÜRSÜDEN MÜMİNLERE VAAZLAR MEHMET EMRE