İFTİRANIN ZARARLARI
وَيَجْعَلُونَ لِمَا لاَ يَعْلَمُونَ نَصِيباً مِّمَّا رَزَقْنَاهُمْ تَاللّهِ لَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَفْتَرُونَ:
“Kendilerine rızık olarak verdiğimizden onlar, o bilmezler, (o putlar) için hisse ayırırlar. Allah’a andolsun ki düzmekte olduğunuz (bu iftiralar) dan elbette mesul olacaksınız.” (NAHL SURESİ – 56. AYET)
Yeryüzünün mimarı olarak yaratılan ve eşit haklara sahip kılınan insan, kendi varlığını ve itibarını korumaya çalışırken başkalarının namus ve şerefine, iffet ve haysiyetine, makam ve mevkiine, ticari ve sınaî sahadaki başarısına kıskançlık duymamalıdır. Bu edep üzerine hareket, kâmil bir imanın tezahürü olmaktadır. İslami ölçülerden ayrılan bir şahsın, halkın gözünden düşürmek istediği kimseye düzmece laflarla isnatta bulunmasına İFTİRA denir.
İFTİRA; “Falan kimse kötü işler yapıyor.” diye yalan uydurmak veya başkasından duyduğu asılsız bir haberi yayarak o şahsı suçlamaya çalışmaktır.
İFTİRA, yuvaların yıkılmasına, haysiyetlerin çiğnenmesine, gönüllerin incinmesine ve ahlakın temelden sarsılmasına sebep olan kötü bir davranıştır.
İnsanlara yöneltilecek bir iftirayı irtikâp eden şahsa MÜFTERİ damgası vurulur. Bundan başka, asılsız suçlamanın yaptığı ferdi ve içtimai zarara göre, o kimse ZALİM, CANİ ve VİCDANSIZ gibi yerici sıfatlarla damgalanmış olur.
İnsanlara yapılan iftiraların başında, iffetli kadın ve erkeğin ırz ve namuslarına leke teşkil edecek yalanlar gelmektedir. Huzur içinde hayat süren eşlerin saadetini çekemeyen müfteri, kadına iftira edip kocasının gözünden düşürmeye; erkeğe isnatta bulunup karısını ondan soğutmaya çalışır. Eşleri kuşkuya düşürüp birbirlerine olan itimat ve sevgilerini sarsınca, bu ortamdan faydalanan müfteri, saadetine göz diktiği yuvayı yıkılmaya zorlar.
Aile kurumu iftira ile çökertilince ortada mahzun bir erkek ile mağdur edilmiş ve hayalleri yıkılmış bir kadın kalır. Bir de, yıkılan yuvanın enkazı altında çırpınan ve hayatlarının ufku kararan yetimden farksız yavrular! Böylesine mağdur edilmiş aile efradı, halkın arasına çıkamayacak ve akrebin kıskacında yaşarcasına elemli bir hayat sürmüş olacaktır. Saadetlere gölge düşüren iftiranın, ne büyük bir suç olduğunu Peygamberimiz (SAV) şöyle ifade ediyor:
“Namuslu bir kadına zina iftirasında bulunmak, yüz senelik hayırlı ameli yıkar mahveder.”
Aslında büyük bir suç olan iftira, neşriyat yoluyla veya hiciv tarzında yazılan bir şiirle yapılacak olursa, günahın sorumluluğu daha da büyük olur. Çünkü daha geniş bir kitleye yayılmış ve daha çabuk duyulmuş olmakla, büyük günahlar seviyesine yükselmiş olur. Bir de iffet timsali kimselere yapılacak iftira, suçlunun günahını zirveye çıkarır. Bu konuda Peygamberimiz (SAV) buyurur:
“İnsanlara iftira yapma yönünden günah işleyenin en büyüğü, bir adamı hiciv yoluyla tahkir eden, dolayısıyla kalabalık bir topluluğu hicvetmiş olan ve bir de babasını ret ve inkâr edip anasını zina ile suçlayan kimsedir.”
İslam dininin gelmesinden önceki cahiliye devrinde aile kurumu sağlam temeller üzerine kurulmuş değildi. Zina yaygın, edep baygın, ahlak caygın bulunuyordu. Şeref ve haysiyete değer vermeyen kimseler, zengin bir adamın malından bir pay koparmak için, babasından başka bir adama nesep iddiasında bulunur ve bu iddiasında yardımcı yalancılar bulabilirdi. Bu çirkin iftira ile annesine fahişelik isnat etmiş ve kendisinin de böyle bir suçtan hâsıl olduğunu açıklamış olurdu. Yüzü kızarmadan bu alçaklığı irtikâp eden o günün densiz ve dinsiz insanı, bir kimsenin malından miras koparabilmek için annesine ve dolayısıyla kendisine bu şeni iftirayı yapardı. Müfteri, törpünün üstündeki kanı yalamaya heveslenen bir kedi gibidir. Bir damla kanı yalama hırsıyla dilini kanatan zavallı kedi, kendi kanını yaladığının farkına varamaz.
Aklıselim sahiplerinin zihnini felce uğratacak derecede şeni bulunan bu ahlak sükûtunu yerip yere geçiren Peygamberimiz (SAV), cehalet devrindeki iftiraların hangi boyutlara ulaştığını, gözlerimizin önüne sermektedir. Kişi sefil bir menfaat elde etmek için anasının iffetini ve kendi izzetini lekelemekten çekinmiyordu. Namusunu payimal ederek mal sahibi olmaya çalışan bu gibi haysiyetsiz ve beyinsizleri, bir şairimiz şöyle takbih etmektedir:
Lanet ola ol mala ki tahsiline anın,
Ya din ola, ya ırz ola, ya namus ola alet!
Bir kimse, kendini üstün gösterme hevesiyle, şahsında bulunmayan meziyetleri varmış gibi göstermeye heveslenirse, kendi şahsına iftira etmiş olur.