• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/insanveislam.org/
  • https://twitter.com/insanuislam











Gençliğin Kıymeti

GENÇLİĞİN KIYMETİ

 

هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلاً ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُواشُيُوخاً وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّى مِن قَبْلُ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلاً مُّسَمًّىوَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ:

 

 “O sizi bir topraktan, sonra bir meniden, sonra bir kan pıhtısından yaratıp sonra bebek olarak çıkaran, sonra da sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz için, sonra da ihtiyar olmanız için yaşatandır. İçinizden kimi de daha evvel öldürülmektedir. (Allah, yaşatmayı) muayyen bir vakte (ecele) ulaşmanız ve olur ki, aklınızı kullanmanız için yapar.”   (MÜ’MİN SURESİ – 67. AYET)

 

Topraktan yaratılan insanın geçirdiği istihaleler neticesinde ulaştığı kemal, bu ayet-i kerime’de açıkça görülmekte ve anlaşılmaktadır. Dünya hayatına bebek olarak adım atan, tedrici bir gelişme ile ergenlik çağına ve gençlik eyyamına ulaşmaktadır. Pırıl pırıl zekâsı, tükenmek bilmeyen vücut enerjisiyle ulaştığı çağa ŞEBAB adı verilmektedir. Dilimizde DELİKANLI ismiyle ifade edilen bu çağın insanlarına Peygamber (SAV)’in lisanıyla ŞAB, bu çağa da ŞEBAB adı verilmektedir.


Bir bilye gibi parlak ve yuvarlak karaktere sahip bulunan delikanlının oturaklı bir hale gelebilmesi, dini bilgilerle donatılmasına bağlıdır. O, kendi haline terk edilecek olursa, akl-ı selimle te’lifi kabil olmayan heveslerin peşine takılır. Onun his ve hevesleri aklına galip geleceğinden kendisine DELİKANLI adı verilmiştir. Hayatının nevbaharını yaşayan bir gence delikanlı denilmesi, çoğu kere dengeli hareket edemeyişinden kaynaklanmaktadır.


Gençlik çağının paha biçilemez bir kıymeti vardır. Bu sözü çok kimse söylemekte, fakat insanlardan çok azı onun değerini bilmektedir. Fıkır fıkır hareketlerin depolandığı GENÇLİK ÇAĞI’nın değeri hakkıyla bilinmiş ve yerli yerinde kullanılmış olursa, memleketimizin geleceği için çok faydalı temeller atılmış olur. Bu anlayışı ihmal etmemiz sebebiyle değerli zamanlar çok kere boşa akıp gitmekte ve GENÇLER BİLEBİLSEYDİ, İHTİYARLAR MUKTEDİR OLABİLSEYDİ sözü esefle tekrarlanmaktadır.


Gençler, çok değerli ve meyve vermeye müsait bir fidana benzer. Gelişip olgunluk devresine ulaşıncaya kadar devamlı bir bakım ve kontrol ister. Terbiyesiyle meşgul olmak, ıslahına gayret göstermek ve iyi fikirleri aşılamak ister. Bunlar yapılmadığı zaman yozlaşır ve yobazlaşır. Onları iyi yetiştirebilmek için, kendilerini iyi yetiştirmiş bir kadronun ve eğitilmiş bir cemiyetin oluşması gerekmektedir. Topluluk olgunlaşmadığı müddetçe gençleri yetiştirmekte başarılı bir sonuç elde edilemez.


Gençleri kendi haline terk etmemenin zaruriyeti, münakaşa götürmeyecek bir husustur. O, tıpkı bir su gibidir. İyi bir yönde sevk ve idare edilmezse, her yöne dağılır ve her istikamete meylederek perişan olur. Şayet milletin ve memleketin hayrına ve yararına olacak yönde kanalize edilecek olursa, ufuklar pırıl pırıl olur, istikbalimizle birlikte istiklalimiz garanti altına alınmış olur.


Gençler kendi bilgilerini İLİM, takip ettikleri yolu da HAYAT CADDESİ sanırlar. O, cazibesine kapıldığı muhitin ve kendini kaptırdığı zevklerin etrafında dönüp dolaşan bir pervane gibidir ve bu zevklere erişmek için pervasızca hareket etmeyi şuur haline getirir. Hakiki ilmin ne olduğu ve nasıl elde edileceğini ona küçük yaştayken öğretmeli; sonu saadet ve cennete ulaşan yolu çocukluk zamanında göstermelidir.

     Delikanlılık çağında bulunan insanlar; ilmin, görgünün ve aklın uzaklarında yaşayan bir enerji kaynağıdır. Atisini gören ve geleceğini düşünen milletler, bu enerjiyi hikmetin, basiretin ve milli harsların içinde tutmaya gayret göstermelidirler. Aksi halde dinine düşman, tarihine yabancı, vatan sevgisinden habersiz ve serseri bir güruh haline gelirler.

     Gençler, hayati ehemmiyeti bulunan meselelerde tercih yaparlarken bir YOL GÖSTERİCİYE muhtaçtırlar. Ahlaki faziletleri nefsanî zevklere feda etmemek gerektiği onlara öğretilmezse yanılmaya maruz kalırlar. Zira hisler şekere, faziletler ise tuzlu yiyeceklere benzer. Sağlam ve şaşmaz bir ölçüye sahip olmayan nesiller, ahlaki faziletleri nefsanî lezzetlere feda etmekten çekinmezler.

     Bir milletin istikbalini keşfetmek isterseniz, gençlerini ne şekilde yetiştirdiklerine ve okullarındaki öğretim usullerine bakınız. Bu aynada o milletin istikbalini seyredebilirsiniz. Bu sırrı keşfeden milletler, faydalı yolu tutarak mesut sonuçlar ve sevindirici neticeler elde etmişlerdir. Bir toplumun yükselmesi gençlerinin iyi terbiye edilmesine bağlıdır. İyi terbiye verilmeyen bir çocukla, kötü terbiye edilen çocuk arasında hiçbir fark yoktur. Zira biri hiç terbiye edilmemiş, diğeri ise kötü yetiştirilmiş olmakta ve neticede aynı çıkmaz sokakta buluşmaktadırlar. Din ve iman ile kalp ve ruhunu, ilimle dimağını aydınlattığımız gençler, inkârcılığı bırakıp imana, dalaleti terk edip hidayete, zulmü çiğneyip adalete meyledecektir.

     Kalbinde iman, serinde irfan ve göğsünde vicdan bulunan bir genç, gösterişe kapılmamalı, solan ve pörsüyen fikirlere talip olmamalı, ilim dilberini nefsanî zevkler uğrunda feda etmemeli ve kalbinden Allah korkusunu çıkarmamalıdır. İstikbal ümidimiz olan gençler, kendilerini zarara uğratacak ve ahlakını ifsat edecek şeylerden ve kişilerden ancak ALLAH KORKUSU ile korunabilirler

     Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:

 

إن الله ليعجب من الشآب ليست له صبوة.

 

     “Nefsanî heva ve heveslerine meyli olmayan genci Allah beğenir.”

     Hayatımızın ilkbaharı olan gençlik günleri, Allah’ın ihsan ettiği çok değerli bir nimettir. Bu nimetin değerini bilen, bu çağın enerjisini dinimizin esaslarına uygun olarak kullanmalıdır. Allah’ın verdiği nimetler, kıymeti bilinmeyecek ve yerinde kullanılmayacak olursa boşa gitmiş ve nimeti verene karşı nankörlük yapılmış olur. Sağlık ve gençlik, Allah’ın bizlere ikram ettiği en değerli nimetlerdir. Bunları şerli işlerde yıpratmak veya hayırlı işlerde kullanmamak, nimetin kadrini bilmemek olur. Kıymeti bilinmeyen bir nimet, onu veren tarafından geri alınmak suretiyle cezalandırılır. Bir hadisinde Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:

 

إغتنم خمساقبل خمس:شبابك قبل هرمك وصحتك قبل سقمك وغناك قبل فقرك وفراغك قبل شغلك وحياتك قبل موتك.

     “Beş şeyden önce beş şeyin; yaşlanmadan önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, fakirliğinden önce zenginliğinin, meşguliyetten önce boş vaktinin ve ölümün (gelme) den önce hayatının (kıymetini) ganimet bil.”

     Kıymetli vakitlerin değeri bilinmezse, telafisi mümkün olmayan bir zarara girilmiş olur. Vakitler altınlarla satın alınamayacak kadar değerlidir. Gençlik günleri değer itibarıyla, maddi servetlerle kıyaslanamayacak bir kıymeti haizdir. Bu nimeti israf etmeyen ve gençlik günlerini Allah’ın razı olacağı işlerle meşgul olarak geçiren kimsenin ahiret saadetini, Peygamberimiz (SAV), şu hadisiyle haber veriyor:

 

عن أبىهريرة رضي الله عنه عن النبي صلىالله عليه وسلم قال:سبعةيظلهم الله تعالىفىظله يوم لاظل إلاظله إمام عادل وشآب نشأفىعبادة الله ورجل قلبه معلق فىالمساجدورجلان تحآبافىالله إجتمعاعليه وتفرقاعليه ورجل دعته امرأة دعته ذات منصب وجمال فقال إنىأخاف الله ورجل تصدق بصدقة فأخفاها حتىلاتعلم شماله ماتنفق يمينه ورجل ذكر الله خاليا ففاضت عيناه.

 

     “Yedi (sınıf insan) vardır ki Allah, Arş-ı İlahi’den başka hiçbir gölge bulunmayan (kıyamet) gününde onları kendi (arşı) gölgesinde gölgeleyecektir: Adil imam (devlet başkanı), Aziz ve celil olan Allah’a ibadet içinde yetişen genç, kalbi mescitlere asılmış (çasına mabetle alakadar) olan adam, Allah için sevişen bu sevgi ile bir araya gelip bu muhabbetle ayrılan iki kişi, içtimai mevkii yüksek ve güzel bir kadın kendisini (zinaya) davet ettiği halde Ben Allah’tan korkarım diyen adam, bir sadaka verip te sağ elinin ne verdiğini sol eli bilmeyecek derecede gizleyen kişi ve bir de (insanlardan) hali bir yerde Allah’ı zikredip te gözleri yaş döken kimse.”

     Cazibe kanunlarının alt-üst olduğu, güneşin bir kor yığını halinde dünyaya yaklaştığı ve Arş’ın gölgesinden başka gölgelenebilecek ne bir ağacın ne de bir mekânın bulunmadığı dehşetli kıyamet gününde Allah’ın himayesinde ve Arş-ı Azamın gölgesinde bulunmak, her kişiye değil, er kişiye nasip olacak bir saadettir. Bu saadete erenlerin biri de Allah’a kul olan ne O’na ibadet ede ede büyüyüp gelişen genç kimsedir.

     Gençlik çağında bu fırsatı kaçırmış olan bir insan, geride kalan sınıflardan birisi arasına girmeye çalışmalı; cemaatle namaz kılmak için, gönlünü mabede devam sevgisiyle tezyin etmeli, Allah için sevişen dostlar bulmalı, tenha yerlerde Allah’ı zikredip gözyaşlarıyla gönlünü arıtmalı, verdiği nafile sadakayı yanındaki kimsenin bile farkına varamadığı bir gizlilik içerisinde ita etmelidir.

     Şeytanın teşviki ve nefsin tesiri altında kalıp ta dinimizin haram kıldığı sahalara yanaşmamalı ve günah kirlerine bulaşmamalısınız. Tahrik edici birçok amilin bulunuşu sebebiyle, kendini nefsanî heveslere kaptıran kimse, mazur sayılamaz.

     Kötülükleri emreden ve menfi duyguların kaynağı bulunan nefsin arzularına DUR demenin yollarını açıklayan Peygamberimiz (SAV), bir hadisinde şöyle buyuruyor:

 

يامعشرالشباب من استطاع الباءة فاليتزوج فإنه أغض للبصر وأحصن للفرج ومن لم يستطع فعليه بالصوم فإنه له وجآء.

     “Ey gençler topluluğu, kimin evlenmeye (bedeni ve maddi) gücü yeterse hemen evlensin. Zira evlilik, gözü (harama karşı) daha çok yumduran ve ırzı daha fazla koruyandır. Kimin buna (evlenmeye mali) gücü yetmezse ona oruç tutmak gerekir. Çünkü oruç, onun (şehvetinin teskini) için eneme (kısırlaştırma) gibidir.”

     Peygamberimiz (SAV)’in bu tavsiyesine kulak vermeyen, çıplak kadın resimlerinin teşhir edildiği şehvet pazarlarında dolaşan ve günah kirlerine bulaşan kimse, ahiret âleminde sorumluluktan kurtulamaz. Kendisine verilen bedeni kuvvetleri israf ve ahlakını ifsat eden kimsenin sorumluluğunu açıklayan bir hadis-i şerif şöyledir:

 

لاتزول قدماابن آدم يوم القيامة من عندربه حتىيسأل عن خمس:عن عمره فيمآأفناه وعن شبابه فيمآأبلاه وعن ماله من أين اكتسبه وفيمآأنفقه وماذاعمل فيماعلم.

 

     “Kıyamet günü, Allah’ın huzurunda beş şeyden sorguya çekilmedikçe, Âdemoğlunun iki ayağı bastığı yerden ayrılamaz: Ömrünü nerede yok ettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nereye sarf ettiğinden ve bir de ilmiyle ne amel işlediğinden.”

     EY MİLLETİMİZİN İSTİKBAL ÜMİDİ OLAN GENÇLER! Gelecekte omuz vereceğiniz hizmetlerin fikir çilesini şimdiden beyninizde mayalandırmaya çalışın. Kendinizi seviye ve karakter adamı olarak yetiştirin. Göğüsleyeceğiniz hizmetlerin zorluğunu değil, ulviliğinin dikkate alın ve kendinizi ilme ve hakikate verin. Kalbinizde iman ve dimağınızda irfan oldukça, karşınızda dağlar baş eğecek, vadiler asfalt haline gelecektir.

     Allah, nefsimizi ve genç neslimizi yasak kıldığı şeylerden uzak kılsın. Onları dinine bağlı, vatanına kalbi bir sevgi ile merbut, millet ve memleketine yararlı kılsın. Allah onları çirkin amellerin sebebiyle mesul, onların halleriyle bizleri mahcup ve mahzun etmesin. Gençlerimizi şeytanın teşvikine, nefsin tazyikine ve kötü arkadaşın tesirine kapılmaktan ve kötü yollara düşmekten muhafaza buyursun. Bizi göz açıp kapayıncaya kısa bile olsa nefs-i emmarenin eline bırakmasın. LAŞEY olan LÂŞE dünyanın hayatını mamur etme arzusu ile ahireti harap etme cüretinden korusun. Zira özenmeye ve yaşamaya layık olan hayat ahiret hayatıdır.

 

KAYNAK : KÜRSÜDEN MÜ’MİNLERE VAAZLAR      MEHMET EMRE

Üye Girişi
Aktif Ziyaretçi18
Bugün Toplam1331
Toplam Ziyaret5020346
MAKALELER
EĞİTİM SUNUMLARI