İSLAM’DA HAC VE ÖNEMİ
İslam’ın beş esasından bir olan hac, hicretin 9.yılında farz kılınmıştır. Hem mali hem de bedeni bir ibadettir. Hac ömürde bir defa farzdır. Birden fazla yapılan hac nafiledir. Hac, toplumsal yönü bulunan, sembolik anlamlar içeren bir ibadettir.
Haccın Tanımı
Hac kelime olarak “kastetmek, yönelmek” anlamına geldiği gibi, saygıdeğer makamlara isteyerek ziyarette bulunmak demektir.
Dindeki anlamı ise: Hac, ihrama girerek belli günde Arafat’ta bulunmak ve Kâbe’yi usûlüne uygun olarak ziyaret etmektir. Şöyle de tanımlamak mümkündür : “Her müminin Allah’la akdini yenilemek için fırsatını bulduğu veya gitmeye güç yetirdiği anda belirli bir zamanda ihrama girdikten sonra Arafat’ta vakfe yapmak, Kâbe’yi tavaf ederek ziyaret etmek ve diğer bazı vecibeleri yerine getirmekle gerçekleştirilen, özel bir mekânı ve zamanı olan bir ibadettir.”
Zamanında ve usûlüne uygun olarak Kâbe’yi ziyaret edene “Hacı” denir. Çoğulu Hüccac’tır.
Haccın Farziyetinin Delilleri
Hac yapmak, namaz kılmak ve oruç tutmak gibi farzdır, yani Allah’ın emridir.
وَلِلّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَبيلًا وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّهَ غَنِىٌّ عَنِ الْعَالَمينَ
“Yoluna güç yetirenlerin o evi (Kâbe’yi) ziyaret etmeleri Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki Allah bütün insanlardan müstağnidir.” (Al-i İmran, 3/97)
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
إنّ الاسلامَ بُنِىَ علَى خمسٍ: شَهادَةِ أنْ لاَ إلَهَ إلا ّاللّهُ، وَأنّ مُحمّداً عَبْدُهُ وَرَسُولهُ، وإقَامِ الصّلا َةِ، وَإيتاءِ الزَّكاةِ، وَحجِّ البَيْتِ، وصَوْمِ رَمَضَانَ.
"İslâm beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şahâdet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kâbe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak" (Buhârî, İman 1; Müslim, İman 22; Nesâî, İman 13; Tirmizî, İman 3, (2612)).
Kur’an-ı Kerim’de hac ismi bir sureye ad olarak verilmiştir. Bu surede de Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.” (Hac, 22/27) Yine Kur’an’ın bir başka ayet-i kerimesinde: “Başladığınız hac ve umreyi tamamlayınız.” (Bakara, 2/196) buyurulmuştur.
عن أبى هريرة قال: خَطَبَنَا رسول اللّه فَقَالَ: يَا أيُّهَا النَّاسُ قَدْ فُرِضَ عَلَيْكُمْ الحجُّ فحُجُّوا. فقَالَ رَجُلٌ: أفِى كُلِّ عَامٍ يَا رسولَ اللّهِ؟ فسكَتَ حَتَّى قَالَهَا ثلاَثاً. ثُمَّ قالَ: ذَرُونِى مَا تَرَكْتُكُمْ. لَوْ قُلْتُ نَعَمْ لَوَجَبَتْ وَلَما اسْتَطَعْتُمْ. إنَّمَا أهْلَكَ مَنْ كانَ قَبْلَكُمْ كَثْرَةُ سُؤالِهِمْ وَاخْتِلاَفُهُمْ عَلى أنْبِيَائِهِمْ، فإذَا أمَرْتُكُمْ بِأمْرٍ فأتُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَإذَا نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَئٍ فاجْتَنِبُوهُ.
Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Bir gün Rasulullah (a.s) bize şöyle hitab etti:
"Ey insanlar, size hacc farz kılınmıştır. Şu halde haccı edâ edin!"
Cemaatte bulunan bir adam:
"Her sene mi, Ey Allah'ın Resûlü?" diye sordu. Resulullah (a.s) cevap vermedi. Adam sorusunu üç kere tekrar etti. Bunun üzerine:
"Ben sizi bıraktıkça siz de beni bırakın. (Mademki sükût ettim, niye sormada ısrar ediyorsunuz?) Şayet (sorunuza) "Evet!" deseydim, her yıl haccetmek vacib oluverirdi ve buna güç yetiremezdiniz. Şunu bilin ki, sizden öncekileri helak eden şey, çok sual sormaları ve peygamberleri hakkında ihtilâflarıdır. Size bir iş emrettiğim zaman, bunu gücünüz yettiğince îfa edin, bir yasaklamada bulunduğum vakit de ondan kaçının (bu emir ve yasakla ilgili olarak aklınıza gelen her şeyi sormaya kalkmayın!)" [Buhârî, İ'tisam, 4; Müslim, Hacc 412, (1337), Fedâil 130, (1337); Nesâî, Hacc 1, (5, 110-111).]
Bir başka hadiste de şöyle buyurulur:
يَا أيُّهَا النَّاسُ قَدْ فُرِضَ عَلَيْكُمْ الحجُّ فحُجُّوا
“Şüphesiz Allah size haccı farz kıldı, haccı ifa ediniz.” (Müslim, Hac, 412)
Haccın Önemi
Rasulullah(s.a.v) şöyle buyuruyor:
مَنْ حَجَّ لِلَّهِ فَلَمْ يَرْفُثْ وَلَمْ يَفْسُقْ رَجَعَ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أُمُّهُ
“Kim Allah için hacceder de hac esnasında kötü sözlerden ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa annesinin onu doğurduğu günkü gibi(günahlardan arınmış olarak hacdan) döner.” (Buhari, Hac, 4 ) Bu hadisten de anlaşılacağı gibi hac Müslüman için büyük bir fırsattır. Hatta hayatının dönüm noktasıdır da diyebiliriz. Yine başka bir hadiste:
وَلَيْسَ لِلْحَجَّةِ الْمَبْرُورَةِ ثَوَابٌ إِلا الْجَنَّةُ
“Mebrur haccın sevabı ancak cennettir.” (Tirmizî, Hac, 738) buyurularak hac ibadetinin önemine işaret edilmiştir.
Hac ibadetine dıştan bakıldığı zaman, sembolik davranışlar şeklide gözüken yönlerinin bulunduğu anlaşılacaktır. Bu sembolik olarak gözüken her ibadetin ve şeklin bir anlamı, mümini eğitici ve bilinçlendirici bir yönü vardır. Bilinçli bir ibadet şuuru içerisinde haccı anlarsak, haccın müminin hayatındaki önemini de kavramış oluruz. Hac dâhil bütün ibadetlerimizdeki bilinç, davranışlarımızı ibadete dönüştüren birer iksirdir.
Rasulullah (a.s) efendimiz haccın önemini belirtmek için, hacc yapmaya yetecek maddî imkânı olup da hacca gitmeyenleri çok ağır bir üslupla tehdit ederek şöyle buyuruyor:
قال رسول اللّه: مَنْ مَلَكَ زَاداً وَرَاحِلَةً تُبَلِّغُهُ إلى بَيْتِ اللّهِ الحَرَامِ وَلَمْ يَحُجَّ فَلاَ عَلَيْهِ أنْ يمُوتَ يَهُوديّاً أوْ نَصْرَانِيّاً وَذلِكَ أنَّ اللّهَ تَعالى يَقُولُ: وَللّهِ عَلى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إلَيْهِ سَبيلًا
Hz. Ali (r.a) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v) efendimiz şöyle buyurdular:"Kim kendisini Beytullahi'l Haram'a ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu halde haccetmemişse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur. Zîra Cenab-ı Hakk şöyle buyurmuştur: "Oraya yol bulabilen insana, Allah için Kâbe'yi haccetmesi gerekir" (Âl-i İmrân 97). [Tirmizî, Hacc 3, (812).]
Haccın Kazandırdıkları
1 - Hac, dînî duyguları kuvvetlendirir.
Hac esnasında kutsal mekânlar görülerek İslam Peygamberinin ve arkadaşlarının tevhid ve adaleti hâkim kılma mücadelesi, bu süreçte yaşanmış acı tatlı anılar hatırlanarak kişinin inanç kökleriyle bağlantısı tazelenmiş olur.
Hac ibadeti esnasında Müslüman, İslam’a gönül vermiş olmanın ve Allah’ın davetine icabet etmiş olmanın mutluluğunu yaşar.
2 - Hac insana mahşer gününü hatırlatır.
Müslümanlar beyaz kefeni andıran ihramlar içerisinde kendilerini mahşerde toplanmış gibi hissederler. Adeta yeniden dirilmişler gibi mahşer gününün provasını yaparlar. Sosyal durumları ne olursa olsun her seviyedeki erkek hacı adayı aynı kıyafete girmek zorundadır. Bu ise ona doğuştan herkesin Allah katında eşit olduğunu, öldükten sonra tekrar dirilip Allah’ın huzurunda dünyada yaptıklarının hesabını vereceğini hatırlatır ve ona o hesap günü anını yaşatır. Düşünmesi bile insana dehşet veren o anı hatırlaması ise, o güne kadar yaptığı pek çok şeye karşı pişmanlık duymasını ve tövbe etmesini sağlar.
3 - Hac, İslâm kardeşliğini pekiştirir.
Toplu halde yapılan ibadetler insanların birbirleriyle tanışıp kaynaşmalarını sağlar.
Hac, dünya üzerinde yaşayan dilleri ve renkleri ayrı olan müslümanları, ibadetlerinde yöneldikleri Kâbe’de bir araya toplar, böylece tanışır ve kaynaşırlar. Ülkeleri hakkında bilgi alışverişinde bulunurlar. Birbirlerinin dertleriyle ilgilenir, ortak problemlerine çare ararlar.
Aynı zamanda yeryüzündeki Müslümanlarla kardeş olmanın şuuruna varır. İslam ümmetinin bir ferdi ve üyesi olduğunu en derinden hisseder; ümmet ve kardeşlik bilincini tazelemiş olur.
4 - Müslümanlar arasında meşveret vesilesidir.
Hacda insan, renk, dil, ırk, ülke, kültür, mekan ve mevki farkı gözetmeksizin aynı amaç ve gayeleri taşıyan milyonlarca Müslümanla birlikte lebbeyk diyerek Hz. Adem’le başlayıp Hz. Muhammed ile devam eden ‘lebbeykliler’ korosuna katılmış olur.
Hac sebebiyle değişik ülkelerden gelen Müslümanlarla tanışıp kaynaşılır. Etrafındaki dünyayı tanır ve diğer Müslümanlarla kültürel ve eğitim açısından etkileşme olur.
5 - Hac, insana zorluklara karşı dayanma gücü kazandırır.
Hac yapan Müslümanlar sabır, tahammül, sıkıntılara katlanma, güçlüklere göğüs gerebilme, büyük kalabalıklarla aynı anda hareket ederek aynı şeyleri yapabilme, yardımlaşma, dayanışma ve belli kurallara adapte olabilme gibi ahlaki özelliklerini güçlendirirler.
Hac turistik gezi değildir, oldukça yorucudur. Esasen her yolculukta birtakım zorluklar vardır. Yolculuk yapanlara ibadetlerde bazı kolaylıkların sağlanmış olması bundandır. Hac ise yolculukların en zor olanlarından biridir. Bunun için hacca niyet etmiş olan kimsenin her zamandan daha çok hoşgörülü olması, arkadaşlarını incitici ve kırıcı söz ve davranışlardan sakınması tavsiye edilmiştir.
Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurulmuştur:
اَلْحَجُّ اَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌ فَمَنْ فَرَضَ فيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِى الْحَجِّ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَتَزَوَّدُوا فَاِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوى وَاتَّقُونِ يَا اُولِى الْاَلْبَابِ
“Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur.” (Bakara, 2197)
Böylece insan her zamankinden daha çok iradesine hakim olacak, öfkelenmemeye, çevresine rahatsızlık vermemeye özen gösterecektir. Karşılaştığı zorluklara katlanacak, erdem sahibi kişi olmaya yönelecektir.
6- Hac, günahlara keffaret olur.
Müslüman hac ibadeti sebebiyle olgunlaşır, Allah’a olan bağlılığı artar, günahlardan arınır, ülkesine anasından doğduğu gibi tertemiz, günahlardan arınmış olarak döner. Böylece hayatına yeniden ve sıfırdan başlamış olur.
Peygamberimiz buyuruyor:
عن أبى هريرة قال: قال رسولُ اللّهِ: الْعُمْرَةُ إلى الْعُمْرَةِ كَفَّارَةٌ لِمَا بَيْنَهُمَا، وَالحجُّ المَبْرُورُ لَيْسَ لَهُ جَزَاءٌ إلاَّالجَنَّةَ.
"Bir umre, diğer umreye arada işlenenler için kefarettir. Hacc-ı Mebrûr'un karşılığı cennetten başka bir şey olamaz!" [Buharî, Umre 1; Müslim, Hacc 437, (1349); Tirmizî, Hacc 90, (933); Nesâî, Menâsik 3, (5, 112), 5, (5, 115); İbnu Mâce, Menâsik 3, (2887); Muvatta, Hacc 65, (2, 346).]
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ )ص( أَيُّ الْأَعْمَالِ أَفْضَلُ قَالَ إِيمَانٌ بِاللَّهِ قَالَ ثُمَّ مَاذَا قَالَ الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ قَالَ ثُمَّ مَاذَا قَالَ حَجٌّ مَبْرُورٌ
Ebu Hureyre (r.a) den rivayet edildiğine göre Efendimiz(a.s)’e; “En üstün amel hangisidir?” diye soruldu. Peygamber efendimiz:
- Allah’a imandır, buyurdu. Sonra nedir? denildi.
- Allah yolunda cihad etmektir, cevabını verdi. Sonra hangisidir? diye soruldu.
- Mebrur (kabul edilmiş) Hacdır, buyurdular. (Müslim, İman, 118)
Peygamberimiz (s.a) : "İslam, hicret ve hacc, geçmişin günahlarını yok eder!" (Müslim, iman 192)
Bir diğer hadisinde ise Rasulullah (s.a):
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ )ص( تَابِعُوا بَيْنَ الْحَجِّ وَالْعُمْرَةِ فَإِنَّهُمَا يَنْفِيَانِ الْفَقْرَ وَالذُّنُوبَ كَمَا يَنْفِي الْكِيرُ خَبَثَ الْحَدِيدِ وَالذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَلَيْسَ لِلْحَجَّةِ الْمَبْرُورَةِ ثَوَابٌ إِلَّا الْجَنَّةُ ٍ
"Umre ve hacc, fakirlik ve günahları; körüğün kömür, altın ve gümüş tozlarını temizlediği gibi ortadan kaldırır! Kabul edilmiş bir haccın karşılığı ancak cennettir." (Tirmizî, Hacc, 738)
Bu hadis-i şerifler, haccın günahlardan arınmaya vesile olduğunu ifade etmektedir. Her ne kadar hadis-i şeriflerde işlenen hangi günahların affedileceği açıklanmıyorsa da, hadis âlimleri bu günahların Allah’a karşı işlenmiş günahlar olup kul hakkıyla ilgili olmayan günahlar olduğunu söylemişlerdir. Çünkü işlenen günah kul hakkı ile ilgili ise, bu haktan arınmadıkça yani hak sahibinden helallik alınmadıkça yapılacak tövbe bile sahih ve makbul değildir.
Kendisine farz olan bu ibadeti usûlüne uygun olarak, her çeşit kötü söz ve davranışlardan sakınarak yapmayı başaran kimsenin -kul hakkı hariç- diğer günahları bağışlanır ve hadis-i şerifte müjdelendiği üzere annesinden doğduğu gibi tertemiz olur
7 – Müslümanlar arasında ekonomik ilişkilerin canlanmasını sağlar.
Hacda aynı zamanda diğer ülkelerde yaşayan Müslümanların ihtiyaçlarının neler olduğu öğrenilir. Farklı ülkelerdeki insanlarla değişik amaçlar çerçevesinde bazı ticari alışverişler de gerçekleştirilir. Bu da Müslümanlar arasında malın dolaşmasını sağlar ve yabancı sermayenin tahakkümünü engeller.
8 - Hülasâ hac, dünya ve âhiretle ilgili, kişisel ve sosyal pek çok faydaları olan bir ibadettir.
Hacda dünya çapında İslam kardeşliğinin sergilendiği ve İslam ümmetinin tek bir vücut olduğu; deyim yerinde ise Müslümanların capcanlı, diri olduğu, birlik ve beraberlik mesajının verildiği bir ümmet gösterisidir.
Haccın diğer ibadetlerden farklı yönleri vardır. (Mâlî ve Bedenî İbadet)
Haccın dışındaki ibadetler, namaz ve oruç gibi ya yalnız bedenî yahut zekât gibi yalnız malîdir. Hac ise hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir.
Diğer ibadetler her yerde yapılabilirken hac, ancak belli yerde Mekke-i Mükerreme’de yapılabilmektedir. Bunun için dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan ve hali vakti yerinde olan müslümanlar bu ibadeti yapmak için Mekke-i Mükerreme’ye gelmek zorundadırlar.
Ayrıca, haccın diğer ibadetlere göre bazı zorlukları vardır. Çünkü bu ibadet, pek çok insanın alışkın olmadığı, iklim şartlarını yaşamadığı bir yerde yapılmaktadır. Bunun içindir ki Peygamberimiz, hiçbir ibadeti yapmak için Allah’tan yardım dilemediği halde hacca niyet ederken:
“Allah’ım, hac yapmak istiyorum, bunu bana kolay kıl ve kabul eyle.” diye dua etmiştir.
Hac her şeyden önce Allah’ın emri olduğu için yapılır. Bununla beraber
bütün ibadetlerde olduğu gibi hac ibadetinde de insanlar için pek çok yararlar vardır. Esasen Allah Teâlâ faydası olmayan hiçbir şeyi insanlara emretmez.
O’nun emri olan her şeyde mutlaka insanlar için dünya ve ahiretle ilgili yararlar vardır. Çünkü O’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Muhtaç olan bizleriz.
Sonuç:
Her gün beş vakit kılınan namazlarda yönelinen Kâbe’ye bizzat giderek Allah’ın evini ziyaret etmiş, namazda yaşadığı Allah’la buluşma şuurunu daha yakından hissetmeye başlamıştır. Haccı Allah’la buluşma şuuru olarak gören bir müminin haccı diğer ibadetlerini de diriltir. Haccını dirilmiş bir insanın namazı, orucu, zekâtı, cihadı, daveti, feraseti, basireti ve şahsiyeti yeniden dirilecektir. Bu anlayışla hac adeta top yekûn bir ba’sü ba’de’l-mevt (yeniden diriliş) hareketidir. İbadetlerin tümünü diriltmenin ve yeniden kazanmanın en kısa ve kesin yolu haccı diriltmekten geçmektedir. Haccı dirilten bir ümmet ise kaybettiği onur ve haysiyetine yeniden kavuşacaktır. Ebû Hüreyre'den rivayete göre Resulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor:
قال الْعُمْرَةُ إِلَى الْعُمْرَةِ كَفَّارَةٌ لِمَا بَيْنَهُمَا وَالْحَجُّ الْمَبْرُورُ لَيْسَ لَهُ جَزَاءٌ إِلَّا الْجَنَّةُ
“Mebrur yani makbul olan haccın sevabı ancak cennettir.” (Buharî, Umre, 2)