DUA; MELEKLER BİZE DUA EDİYOR
الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْماً فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ:رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ:وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ:
“Arşı yüklenen melekler ve arşın etrafındakiler, Rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na iman getirirler ve iman eden kimseler için şöyle mağfiret dilerler. Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Bunun için tövbe edenleri ve senin yoluna koyulanları bağışla, onları cehennem azabından koru. Ey Rabbimiz! Onları ve atalarından, zevcelerinden, nesillerinden salih olanları, kendilerine vaat ettiğin Adn cennetine koy. Şüphesiz sen Azizsin, Hâkimsin. Bir de onları fenalıklardan korursan muhakkak kıyamet gününde bağışlamışsındır. İşte bu, en büyük kurtuluştur.” (MÜMİN SURESİ – 7/9. AYETLER)
Allah’a kendi başımıza dua edip isteklerimizi arz ettiğimiz gibi, Allah’ın sevdiği bir kula da kendimiz için dua ettirebiliriz. Bazen de sâlih bir kul denk gelip bize dua ettiği zaman ne kadar sevinir, huzur buluruz. Düşünelim ki insan bir melekle karşılaştı, ondan dua talep etti, melek de o insan için dua etti, Allah’a yalvardı. Bu olayda her halde o insan çok büyük hafiflik hissedecek, sürur duyacak ve rahatlayacaktır. İşte melekleri kendimize nasıl dua ettirebiliriz düşüncesi bu satırların konusunu teşkil edecektir.
Ayet ve hadisleri okudukça meleklerin dua ettiği durumları tespit etmeye çalıştık. Burada arz edeceğimiz liste şüphesiz ki tüm durumları kapsamayacaktır. Bu konuda Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan ÇEKER, “Melekleri Kendimize Nasıl Dua Ettirebiliriz?” isimli makalesi ile bu konu ile ilgili hadis-i şerifleri tespit ederek bu konuda bir başlangıç yapmıştır.
Aynı konuda, Dr. Ömer ÇELİK, “Melekler Bizler İçin İstiğfar” isimli makalesi ile bu konu ile ilgili ayetleri tahlil etmeye çalışmıştır.
Rastladığımız kadarıyla melekler şu durumlarda insanlara dua ederler:
1-) TÖVBE EDENE MELEKLER DUA EDER:
İnsan işlediği gayr-i meşru amellerden ve gafletten el çeker, pişmanlık duyar ve tövbe ederse, melekler o insana dua eder ve mağfiret dilerler. Meleklerin bu durumda dua ettiklerini şu ayetlerden öğreniyoruz:
2-) MELEKLER İMAN EDEN KİMSELER İÇİN DUA EDERLER:
Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor:
الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْماً فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ:رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ:وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ:
“Arşı yüklenen melekler ve arşın etrafındakiler, Rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na iman getirirler ve iman eden kimseler için şöyle mağfiret dilerler. Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Bunun için tövbe edenleri ve senin yoluna koyulanları bağışla, onları cehennem azabından koru. Ey Rabbimiz! Onları ve atalarından, zevcelerinden, nesillerinden salih olanları, kendilerine vaat ettiğin Adn cennetine koy. Şüphesiz sen Azizsin, Hâkimsin. Bir de onları fenalıklardan korursan muhakkak kıyamet gününde bağışlamışsındır. İşte bu, en büyük kurtuluştur.”
(MÜMİN SURESİ – 7/9. AYETLER)
“Yani Ey Rabbimiz, tövbe edip senin yoluna giren bu kulları ve onların atalarından, zevcelerinden ve çocuklarından dünyada iken ehl-i iman olup senin razı olacağın salih amelleri işleyenleri de onlarla beraber, taatine dönenlere vaat ettiğin Adn cennetlerine/içlerinde ebedi ikamet edilecek bağlara bahçelere girdir.”
Cennet ehlinin sevinç ve sürurlarının, neşe ve kıvançlarının tam ve mükemmel olması için melekler böyle dua ederler. Böylece onlar birbirine komşu konaklarda bir araya gelmek suretiyle gözleri aydın olur, sevinirler. Nitekim Allah Teâlâ başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurur:
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَابِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ:
“İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir.” (TUR SURESİ – 21. AYET)
“Yani gözleri aydın olsun diye hepsinin derecesini eşitleriz. Derecesi aşağı olanla müsavi olsun diye derecesi yüksek olanın derecesini alçaltamayız. Aksine katımızdan bir nimet ve lütuf olarak birçok amellerini eşitleyerek amel bakımından eksik olanın derecesini yükseltiriz.”
“Onları her türlü kötülüklerden koru” ifadesinde bahsedilen kötülükler, dünyadaki batıl inançlar ve bozuk ameller de olabilir. O zaman mana: Sen dünyada kimi kötülüklerden; yanlış inanç ve bozuk amellerden kurtarırsan, muhakkak ki kıyamet günü onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu ise büyük bir kurtuluştur. Çünkü dünyada yapıp beraberinde götürdükleri parça parça amellerin karşılığı olarak akılların idrakten aciz kalacağı mülkler elde edeceklerdir.
3-) MELEKLER İNSANLARA ALLAH’TAN MAĞFİRET DİLEYEREK DUA EDERLER:
Allah şöyle buyuruyor:
تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِن فَوْقِهِنَّ وَالْمَلَائِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَن فِي الْأَرْضِ أَلَا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ:
“Gökler, neredeyse üstlerinden parçalanacaklar; melekler de Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. Haberiniz olsun: gerçekten Allah, bağışlayan ve esirgeyen O’dur.” (ŞÛRA SURESİ – 5. AYET)
Yani melekler, insanların Allah’a karşı yaptıkları ne büyük küstahlıktır. Oysa onlara bir sürü imkan bahşetmekle ihsan eden ve dolayısıyla sadece de hamd edilmeye layık olan O’dur. Allah insanların yapmakta oldukları bu küstahlıklar yüzünden her an azabını gönderebilir.”
Cenab-ı Hak, Ahzâb Suresi’nde müminlere hitaben, kendisini çokça zikretmelerini ve sabah akşam O’nu tesbih etmelerini emrettikten sonra:
هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيماً:
“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerine rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah müminlere karşı çok merhametlidir.” (AHZÂB SURESİ – 43. AYET) Buyurarak meleklerin özellikle müminlere istiğfar ettiğini açıklamaktadır.
Arzı taşıyan meleklere “HAMELE-İ ARŞ” denilip bunların sayılarının dört olduğu rivayet edilmiştir. Kıyamet gününde ise bunların sayıları sekiz olacaktır. Allah şöyle buyuruyor:
وَالْمَلَكُ عَلَى أَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ:
“Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir.” (HAKKA SURESİ – 17. AYET)
Arşın korunma ve tedbirine memur olduklarından bu isim kendilerine mecazen verilmiştir. Arşın etrafındaki melekler ise arşı tavaf eden meleklerdir. Nitekim bunlarla ilgili olarak ta Allah şöyle buyurur:
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِرَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ:
“Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır.” (ZÜMER SURESİ – 75. AYET)
Yukarıda meallerini verdiğimiz ayetlerden de açıkça verdiğimiz ayetlerden de açıkça anlaşılacağı üzere Arş’ı taşıyan ve bir de Arş’ın çevresinde bulunup Rablerini hamd ile tesbih eden, O’na şükreden, kendileri için O’ndan başka ilah olmadığını ikrar eden melekler, iman edenler için istiğfar etmekte; Rablerinden, kendileri gibi Allah’ın birliğini ikrar eden ve O’nun dışındaki mabutlardan teberri eden müminleri bağışlamasını istemektedirler. Kullarından şirkten tövbe edip tevhide dönen ve Allah’ın girilmesi istediği yola giren, O’nun emrettiği metodu takip eden yani emir ve nehiylerine tabi olanların günahlarından vazgeçmesini O’ndan talep etmekte ve onları kıyamet günü ateş azabından korumasını istemektedirler.
Allah’ın mağfireti, kulu, kendisine azap dokunmasından korumasıdır. İstiğfar da bunu sözle ve fiille istemektir. Çünkü sadece sözle istiğfar, yalancıların işidir.
Meleklerin müminlere istiğfarından maksat, onlara şefaat etmeleri, onları tövbeye teşvik etmeleri ve onlara mağfireti gerektiren amelleri ilham etmeleridir. Burada meleklerin Âdemoğullarının günahlarına muttali olduklarına bir işaret; cinsler farklı olsa da imanda ortaklığın nasihat ve şefkati gerekli kıldığına bir tembih vardır. Zira iman, en kavi ve en mükemmel bir bağdır.
SAADETİN KEMALİ ŞU İKİ MÜHİM HUSUSA RİAYETE BAĞLIDIR:
Allah’ın emrine tazim ve mahlûkatına karşı şefkat. Melekler de buna riayet ederek önce Allah’ı tazim etmişler sonra da O’nun mahlûkatına şefkat babında onlara istiğfar etmişlerdir.
Melekler o kadar hassastırlar ki, belki insanlar tövbe edip, şirk koşmaktan vazgeçerler umuduyla, azap göndermemesi için Allah’a yalvarmaktadırlar.
4-) MÜ’MİN KARDEŞİMİZE GIYABINDA DUA ETTİĞİMİZ ZAMAN MELEKLER DUA EDER:
Mümin kardeşimize gıyabında dua ettiğimiz zaman yanımızdaki melekler de aynıyla bize dua ederler. Bu hususta Ebü’d Derda (RA)’tan rivayete göre Rasülüllah (SAV) şöyle buyurur:
“Müslüman bir kul, din kardeşi için gıyabında dua ederse, Melek de: “Onun için istediğinin bir misli de senin için olsun.” diye dua eder.”
Aynı konuda yine Ebü’d Derda (RA)’ın rivayet ettiği başka bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor:
“Müslüman bir kişinin din kardeşi için gıyabında ettiği dua kabul olunur. Onun başucunda memur bir melek vardır ki, o Müslüman, ne zaman bir din kardeşi için hayır dua ederse o melek ona: Duan kabul olsun, istediğinin bir misli de senin için olsun, diye dua eder.”
Hadis, müslüman kardeşine gıyabında yapılan duanın faziletini bizlere ifade etmektedir. Bu cevap, müslüman kadın ve erkek cemaatine gıyaben yapıldığında elde edilir. Kişi başkalarını gıyaben hayırla anmalı; gıybetlerini değil, güzel huylarını anarak, duada bulunup, meleklerin kendi adına yapacakları duayı kazanmalıdır.
Kişinin kendisi için ve kardeşi için dua etmesi müstehaptır. Bu ihlâsa daha uygundur. Seleften bazıları, kendileri için dua edecekleri zaman, kardeşlerine dua ederlermiş. Çünkü yanında bulunan melek o şahsın adına o zaman dua edecektir. Kişinin gıyabındaki duası da kabule şayandır. Böylece duası onun hakkında kabul edilmiş, kendisine de aynen dua edilmiş olmaktadır.
5-) ALLAH YOLUNDA MAL HARCAYAN KİŞİYE MELEKLER DUA EDER:
Allah yolunda mal harcayan kişiye melekler dua eder. Aksine elini sıkı tutup sadaka vb. şeyleri vermeyene de beddua eder. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
“İstisnasız her gün iki melek iner. Birisi: “Ya Rabbi! Senin yoluna mal harcayana, harcadığının yerine mal ver (eksilttiğini doldur)” diye dua eder. Diğeri: “Ya Rabbi! Elini sıkı tutup mal harcamayanın malına telef ver.” diye dua eder.
6-) ABDESTLİ OLARAK NAMAZ VAKTİNİ BEKLEYENE MELEKLER DUA EDER
Ebu Hüreyre (R.A.)’den ittifakla nakledilen hadis-i şerifte Rasülüllah (SAV) şöyle buyurmuştur:
“Kişinin cemaatle (camide) kıldığı namazı, evde veya çarşıda kıldığı namazından, yirmi bu kadar derece üstündür. Zira bir kimse güzelce abdest alır, sırf namaz kılmak maksadıyla camiye gelirse, camiye girinceye kadar attığı her adımla onun derecesi yükselir ve günahı bağışlanır. Camiye girince de namaz için oturduğu müddetçe namazda gibi olur. Namaz kıldığı yerde kaldıkça kimseye eziyet etmediği ve abdesti bozmadığı takdirde (ve yahut da dünyaya ait konuşmadığı) takdirde, melekler ona şöyle dua ederler: “Allah’ım! Sen buna rahmet et; Allah’ım! Onu yarlığa; Allah’ım! Tövbesini kabul et” derler.”
Hadiste geçen (çarşı), insanların ticaret mallarını oraya sevk etmelerinden veya insanların orada dizleri, ayakları üzerine durmalarından dolayı bu ismi almıştır.
Çarşıda veya evde tek başına kılınan namazdan, camide cemaatle kılınan namaz daha faziletlidir.
Evde kılınan namaz da çarşıda kılınan namazdan faziletlidir. Zira çarşı, pazar, şeytanın daha etkili olduğu yerlerdir. Evde ve çarşıda cemaatle kılınan namaz da, tek başına kılınan namazdan daha faziletlidir.
Hadis, namazın diğer amellerden daha faziletli olduğuna delalet etmektedir. Nitekim meleklerin namaz kılanlara dua etmesi bu durumu ifade etmektedir. Ayrıca salih kişilerin meleklerden üstünlüğüne işaret vardır. Zira salih insanlar ibadetleriyle meşgul olup derecelerini yükseltirler. Melekleri ise onlara istiğfar ve dua ederler. Huşuu gidermesi ve kalbi alıkoyması gibi nedenlerle sokakta, çarşıda namaz kılmak, hoş olmamakla beraber caizdir.
Bir kimse abdest alıp, namazını dosdoğru kılar ve mescitte bir kimseye eza vermezse meleklerin duasına mazhar olur. Çünkü meleklerin bir görevi de müminlere dua etmektir. Nitekim Cenab-ı Allah şöyle buyurur:
الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْماً فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ:
“Arşı yüklenen melekler ve arşın etrafındakiler, Rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na iman getirirler ve iman eden kimseler için şöyle mağfiret dilerler. Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Bunun için tövbe edenleri ve senin yoluna koyulanları bağışla, onları cehennem azabından koru.” (MÜMİN SURESİ – 7. AYET)
7-) ABDESTLİ OLARAK NAMAZ KILMAYI BEKLEYENE MELEKLER DUA EDER:
Ebu Hüreyre (R.A.)’den Rasülüllah (SAV)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Biriniz, abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde oturmaya devam ettiği müddetçe melekler; “Allah’ım! Onu affeyle! Allah’ım! Ona rahmet eyle! Diye dua ederler.
Hadis, namaz kılınan yerde namazdan sonra bir beklemenin güzel olduğunu anlatmaktadır. Yasak kılınmış lakırdılara dalmadan oturulması, meleklerin duasını celb eder. Kullarının ibadetlerine melekleri seyrettirip, dua etmelerini sağlaması Allah’ın (C.C.) bir lütfudur.
Hadis, camilerde namaz vaktini beklemek için oturmanın fazileti hakkında varit olmuştur. Bir ibadet için beklemek de sevap açısından ibadet gibi telakki edilmiştir. Namaz bekleyen müslüman, camide otururken bile namaz ibadeti içindeymiş gibi sevap yazılır.
8-) ABDESTLİ VE ZİKİR ÜZERE YATANA MELEKLER DUA EDER:
Rasülüllah (SAV) şöyle buyuruyor:
“Hangi bir müslüman kul yatağına gelir de, yatacağı vakit Allah’ın kitabından bir sure okursa, mutlaka Allahü Teâlâ Hazretleri ona bir melek gönderir ki, o melek o kişi uykusundan uyanıncaya kadar ona eziyet edecek bir şeyi yaklaştırmaz.”
9-) SEYYİDÜ’L- İSTİĞFAR (İSTİĞFARLARIN EFENDİSİ) Nİ OKUYANIN KAZANCI:
Peygamber Efendimiz (SAV), Seyyidü’l-İstiğfar (İstiğfarların Efendisi) şudur buyurdu:
“Ey Allah’ım! Benim Rabbim sensin, senden başka hiçbir ilah yoktur, beni sen yarattın, ben senin kulunum. Ben gücümün yettiği kadar senin ahdin ve vaadin (sözün ve müjden) üzere sabitim, ben senin ihsan ettiğin nimetlerini itiraf ediyor, günahlarımı da kabul ediyorum, öyleyse beni mağfiret eyle! Şu muhakkak ki, günahları senden başkası bağışlayamaz. Ben yaptığım şeylerin şerrinden sana sığınıyorum.”
İnsan akşama girerken bu duayı okuduğu zaman, o gece ölürse cennete girer yahut cennet ehlinden olur (buyurdu). Bu duayı sabaha girerken okuduğu zaman da o günde ölürse, o da cennet ehlindendir.
10-) ALLAH’IN KULUNU SEVMESİ VE CEBRAİL (AS)’A SEN DE SEV DEMESİ:
Ebu Hüreyre (R.A.)’den Rasülüllah (SAV)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Allah bir kulunu sevdiği zaman Cebrail (AS)’a: “Ben onu seviyorum, sen de sev.” der. Cebrail (AS)da o kulu sever ve gök halkı arasında: “Allah filan kul seviyor, siz de seviniz.” diye haber verir. Onlar da onu severler, sonra da yeryüzünde yaşayanların kalbine onun sevgisi yerleştirilir.”
Allah’ın kulunu sevmesinden muradı; onun için hayır dilemesi, kendisine hidayet ve nimet vermesidir. Cebrail ile diğer meleklerin bu kulu sevmeleri; ya onun için istiğfar ve duada bulunmaları ya da insanlar gibi sevmeleridir. Bu sevgi de kalbin birine meylederek onunla karşılaşmak için arzu duymasıdır. Meleklerin bir kulu sevmeleri Allah Teâlâ’ya itaat ettiği ve O’nun rızasını kazandığı içindir. Kabulün yeryüzüne konmasından maksat, insanların o kulu sevmeleri ve ondan razı olmalarıdır.
11-) ALLAH’IN KULUNDAN NEFRET ETMESİ VE CEBRAİL’E SEN DE NEFRET ET DEMESİ:
Ebu Hüreyre (R.A.)’den, Rasülüllah (SAV)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Bir kula Allah buğz ettiği zaman Cebrail (AS)’a: “Ben filandan hoşlanmıyorum, sen de nefret et.” der. O da o kişiden nefret eder. Sonra durumu gök ehli arasında haber verir. Onlar da o kişiden nefret ederler. Sonra da yeryüzündekiler o kişiden nefret ettirilir.”
15-) MELEKLERİ, MÜSLÜMANIN SABRINA ŞAHİT TUTMAK:
Ebu Musa (R.A.)’dan rivayete göre Rasülüllah (SAV) şöyle buyurdu:
“Bir kimsenin çocuğu öldüğü zaman Allah meleklerine: “Kulumun yavrusunun canını kabzettiniz mi?” der. Melekler: “Evet” derler. Allah: “Ciğer paresini aldınız öyle mi?” der. Melekler: “Evet” derler. Allah: “Kulum ne söyledi?” der. Melekler “Sana hamd ederek, “Biz Allah içiniz ve O’na dönücüleriz” dedi. Allah: “Kulum için cennette bir köşk bina edin ve adını Hamd Köşkü koyunuz.” diye nida eder.”
Hadiste, musibet anında sabretmeye, kaza ve kadere rıza göstermeye teşvik vardır. Bunun neticesinde kişiyi cennette büyük mükâfata nail olacağı vaat olunmuştur.
“Kulumun yavrusu” cümlesinde Allah kulu kendine izafe etmesi, başına gelen musibeti sabır ile karşıladığı için şereflendirmesi ve yavrusunu sarması sebebiyledir.
“Kulumun ciğer paresini aldınız öyle mi?” cümlesinde söz konusu edilen insanın sabrının büyüklüğüne işaret vardır. Çünkü çocuğa karşı oluşan sevginin şiddeti, insanın özünü oluşturan ve onsuz yaşanmayacak olan kalbe benzetilmiştir. Böylece bu ifadeyle musibetin büyüklüğü ve ona gösterilen sabrın yüceliği açıklanmaktadır.
“Allah (C.C.) kulunun çocuğunun ruhunun kabz edildiğini ve kulunun sabrını en iyi bilendir. Bildiği halde meleklere sorması, o kuluna cennette karşılığını verirken yaptığı amellere melekleri şahit kılmak içindir.” denilmiştir.
12-) MELEKLER, MÜSLÜMANIN NAMAZ KILDIĞINA ŞAHİTLİK EDER:
Ebu Hüreyre (R.A.)’den Rasülüllah (SAV)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Melekler nöbetleşerek sizin başınızda gözcülük ederler. Sabah ve ikindi namazlarında bu melekler buluşurlar. Sonra geceyi sizin yanınızda geçiren melekler göğe çıkarlar. Allah –onlardan daha iyi bildiği halde- “Kullarımı ne halde bıraktınız?” diye sorar. Melekler de Allah’a: “Yanlarından ayrıldığımız zaman da, yanlarına vardığımız zaman da namaz kılıyorlardı” diye cevap verirler.”
Ekseri ulemaya göre hadiste zikredilen meleklerden maksat “Hafaza” melekleridir. Allah’ın (C.C.) onlara sorduğu şey kullarının amellerini yazıp yazmadıklarıdır.
“Kullarımı ne halde bıraktınız?” diye Allah Teâlâ’nın sorması, meleklerin kullarının lehine şehadet etmelerini dilediği için olabilir. Yoksa Allah her şeyi bilmektedir. Bu da Allah’ın gizli bir lütfudur. Zira meleklere insanların yalnız ibadet hallerini gösterir, şehvet hallerini ve benzerlerini ona bildirmez denmektedir.
Meleklerin sabah ve ikindi namazlarında toplanmaları, Allah’ın mümin kullarının ibadet vakitleridir. Onun için melekler hem geldikleri vakit, hem de giderken müminleri namaz kılarken görür, huzur-u ilahide de bunu şehadet ederler.
Ayrıca hadis sabah ve ikindi namazlarının şerefine delil olmaktadır. Sabah ve ikindi namazları en şerefli vakitlerdir. Rızıkların sabahleyin taksim edildiği, amellerin günün sonunda Allah’a arz olunduğu ve o vakitte kim ibadet ve taatte bulunursa rızkına ve ameline bereket verileceği hadiste sabit olmuştur.
Bu hadis, bir kısım meleklerin insanları gece ve gündüz nöbetleşe takip ettiklerini, insanı hiç yalnız bırakmadıklarını belirtmektedir. Ulema çoğunlukla, bu meleklerin hafaza melekleri olduğunu söylemiştir. Başka melekler olabileceğini söyleyenler de olmuştur. Kurtubi bunlardandır. Bu meleklerin ayrı olduğunu söyleyenlere göre, hafaza melekleri insanın iyi ve kötü hallerini yazarlar. Hâlbuki bu melekler insanların iyi hallerine muttali olmakta, namaz durumlarını Allah’a götürmektedirler. Böylece Cenab-ı Hakk’ın mümin kullarına bir lütfu ve kerameti olarak o meleklerde insanların kötü halleri saklı kalmaktadır. Bu ifadede hafaza melekleri ile yazıcı meleklerin aynı melekler olduğu görüşü çıkmaktadır. Hâlbuki bunların aynı değil, ayrı olduklarını ifade eden hadisler vardır.
Meleklerin ikindi ve sabah vakitlerinde toplanmaları da mümin kullara bir lütuf olmaktadır. Çünkü her seferinde namaz halinde görerek Allah’ın huzurunda öyle şehadette bulunurlar.
MELEKLERİN MÜNAVEBESİ ŞÖYLE AÇIKLANMIŞTIR:
A-) Bir kısım melekler ikindileri iner. Bunlar ertesi sabaha kadar kalırlar.
B-) Sabahleyin ikinci grup iner ve her iki grup semaya çekilir.
C-) Sonra geceyi müminlerle geçiren grup semaya çekilir.
D-) İkinci gelenler ikindiye kadar yeryüzünde kalırlar. İkindi olunca başka bir melek taifesi iner ve yeryüzündeki meleklerle ikindi namazında buluşurlar.
E-) Her iki grup bir müddet beraber olurlar. Sonra bir sabah namazında semaya çıkar.
Bu suretle ikindide inip, sabahta da çıkış olmak suretiyle münavebe devam edip gider. Meleklerin sabah ve ikindi vakitlerinde gelmeleri, onların vakitli geldiğini ifade eder. Öyleyse ilk vakitlerinde gelmeleri esastır. Hadislerde en efdal namazın ilk vaktinde kılınan namaz olduğu belirtildiğine göre, bu namazların meşhud olması (şahitlendirilmesi) için ilk vaktinde ve cemaatle kılınmaya teşvik vardır. Sabah ve ikindi vakitleri daha şerefli; o iki vakitte kılınan namazlar daha sevaplıdır.
13-) VİTİR NAMAZINI GECENİN SONUNDA KILANA MELEKLER ŞAHİTLİK EDER:
Cabir (RA)’dan Rasülüllah (SAV)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Kim gecenin sonunda kalkacağından endişe ederse, vitir namazını gecenin başında kılsın. Gecenin sonunda kalkacağına güvenen kimse ise vitir namazını gecenin sonunda kılsın. Çünkü gecenin sonunda kılınan namaza melekler şahit olur. Bu daha faziletlidir.”
Hadiste, kendisine güvenen kimsenin vitir namazını gecenin sonuna bırakmasının müstehap olduğu ifade edilmektedir. Çünkü bu son vakit sükûnet ve ilahi niyazların belirdiği bir vakittir. Rahmet-i İlahi’nin yoğunlaştığı andır. “ Şahit olunmuş, yanında olunduğu görülmüş” demektir.
14-) ZİKİR HALKALARINA DEVAM EDENLERE MELEKLER DUA EDER:
Zikir halkalarına devam edenlere melekler dua ederler. Konu ile ilgili olarak Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِالدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَن ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطاً:
“Sabah akşam Rablerine, O’nun cemalini dileyerek dua edenler ile beraber candan sabret. Dünya hayatının zinetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.” (KEHF SURESİ – 28. AYET)
Sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa (SAV) de Ebu Hüreyre (RA)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır:
“Allah’ın bir takım melekleri vardır ki, bunlar sokaklarda dolaşıp zikredenleri araştırırlar. Allah’ı zikreden bir gruba rastlayınca, birbirlerine: “Geliniz, aradığımız buradadır.” diye seslenirler ve zikredenleri göğe kadar kanatları altına alırlar. Gökyüzüne çıkınca Allah Teâlâ –aslında her şeyi bildiği halde- onlara: “Kullarım ne diyor?” Diye sorar. Melekler de O’na: “Seni tesbih, tekbir ediyorlar. Sana hamd ve tazim sunuyorlar.” diye cevap verirler. Yüce Allah: “Onlar beni gördü mü?” Diye sorar. Melekler de O’na: “Hayır, vallahi de Sen’i görmemişlerdir.” diye cevap verirler. Allahü Teâlâ: “Ya Beni görmüş olsalardı ne yaparlardı?” Diye sorar. Melekler de O’na: “Eğer Sen’i görmüş olsalardı daha çok ibadet ederler, daha çok tazim ederler ve daha çok tesbih ederlerdi.” diye cevap verirler. Yüce Allah onlara: “Kullarım ne istiyor?” Diye sorar. Melekler: “Sen’den cennet istiyorlar.” diye cevap verirler. Allah Teâlâ onlara: “Cenneti gördüler mi?” Diye sorar. Melekler: “Hayır, vallahi Ya Rabbi, orayı görmemişlerdir.” diye cevap verirler. Allah Teâlâ onlara: “Eğer orayı görmüş olsalardı ne yaparlardı?” Diye sorar. Melekler de O’na: “Eğer orayı görmüş olsalardı oraya karşı daha güçlü bir özlem duyarlar, orayı daha ısrarlı bir şekilde isterler ve daha güçlü bir arzu duyarlardı.” diye cevap verirler. Allah Teâlâ meleklere: “Neye karşı Bana sığınıyorlar?” Diye sorar. Melekler de O’na: “Cehennemden Sana sığınıyorlar.” diye cevap verirler. Allah: “Onlar cehennemi gördüler mi?” Diye sorar. Melekler: “Hayır, vallahi orayı görmemişlerdir.” diye cevap verirler. Allah meleklere: “Ya cehennemi görmüş olsalardı ne yaparlardı?” Diye sorar. Melekler: “Eğer orayı görmüş olsalardı ondan daha şiddetle kaçar, daha çok korkarlardı.” diye cevap verirler. Bunun üzerine Yüce Allah: “Şahit olunuz ki, onları affettim.” buyurur. Meleklerden birisi: “Onlar arasında falanca kimse var ki, o aslında onlardan değildir. Şahsi bir amaç için onların arasına katılmıştır.” der. Ulu Allah o meleğe: “Onlar öyle bir gruptur ki, onların arkadaşı kendilerine ihanet etmez.” buyurur.”
Hadis, Allah’ı zikrin ve zikredenlerin faziletine açık delil teşkil ediyor. Allah’ı zikredenler, ehl-i zikir lafızlarının kapsamına, namaz kılan, Kur’an okuyan, dua edenler, dini ilimlerin tedrisatını yapanlar vb. girer. Zira her iki grup değişik şekilde Allah’ı zikretmektedirler.
Melekler arasında yalnızca zikir halkalarını araştırıp, teftiş eden, onların hallerini Allah’a arz eden fırkalar vardır. Salih kişilerle düşüp kalkmanın da bereketine hadis-i şerif delil oluyor.
Zikir iki çeşittir: Biri kalp, diğeri dil iledir. Kalp ile zikir de iki çeşittir: Biri Allah Teâlâ’nın azametini, yerle göklerdeki ayetlerini düşünmektir ki, bu zikrin en yüksek mertebesidir. Hadisten kastedilen de budur. Diğeri, kalp ile birlikte dilin zikretmesidir. Allah’ı dille zikretmek ise zikirlerin en zayıfıdır. Bununla beraber onda da büyük fazilet vardır.
Meleklerin kalple yapılan zikri yazıp yazmadıkları ihtilaflı bir konudur. Bazı âlimler, kalbinden zikreden kimseden görülen bir alamet sayesinde melekler onları bilir ve yazarlar, görüşündedirler. Diğer bir kısım âlimler ise, kalpten geçeni ancak Allah bilebileceğinden, onları melekler yazamaz, derler.
İmam Nevevî ise, bu konuda şöyle der: “Doğrusu onlar, kalp ile edilen zikri yazarlar. Kalbin huzuru ile birlikte dille yapılan zikir sadece kalple yapılan zikirden faziletlidir.”
Zikir meclisinde, zikretmeden oturanlar bile oraya inen rahmetten istifade ederler. Melekler Allah’ı zikredenleri muhabbetle seyrederler. Kullarının kötü hallerini değil de, ibadet ve taat hallerini meleklerine seyrettirmesi Allah’ın ince bir lütfudur.
Yüce Allah, dünyada, dünya gözü ile görülemez. Ahirette o mükâfatı kazananlar, cennetten Rablerini görecekler ki bu lezzet, cennetin tüm lezzetlerinden daha tatlıdır.
Ebu Hüreyre (RA) ve Ebu Said (RA)’dan Rasülüllah (SAV)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Allah’ı zikretmek üzere oturan bir gruba melekler kanat gerer, onları rahmet-i ilahi kuşatır ve onlara sekinet iner. Allah da onları yanındakiler arasında anar.”
Hadis, zikir ehlinin faziletini anlatmaktadır. Ehl-i zikirle oturup kalkmanın, onlarla dost olmanın hayırlara vesile olacağına işaret eden hadisimiz; Allah’ın kendini zikredenleri katında meleklere zikrettiğini ifade etmektedir.
15-) ALLAH TEÂLÂ MELEKLERİNE ŞÖYLE EMREDER:
Ebu Hüreyre (RA) anlatıyor: “Rasülüllah (SAV) buyurdular ki:
“Allah Teâlâ Hazretleri meleklerine şöyle emreder: “Kulum kötü bir amel yapmak isteyince, onu yapmadıkça yazmayın. Yapınca, onu aleyhine bir günah olarak yazın. Eğer benim rızamı düşünerek terk etti ise, bunu onun lehine bir sevap yazın. Kulum iyi bir iş yapmak arzu edince, yapmasa bile onu, lehine bir sevap olarak yazın. Eğer onu yaparsa, en az on misli olmak üzere yedi yüz misline kadar ona sevap yazın.”
16-) ALLAH’IN MELEKLERİ ŞAHİT KILMASI:
Hz Enes (RA) anlatıyor: Rasülüllah (SAV) buyurdular ki:
“Kulun gündüz veya gece amelini yazan hafaza melekleri, yazdıklarını Allah’a yükseltirler. Allah sahifenin baş ve son kısmını hayırlı bulursa, meleklere şöyle der: “Sizi şahit kılıyorum, ben kulumun sahifesinin iki tarafı arasında kalan kısmını mağfiret ettim.”
Netice olarak diyebiliriz ki, Allah Teâlâ bütün kâinatı bizler için bizleri de kendisine kulluk etmemiz için yaratmıştır. Rabbimiz bizlere karşı sonsuz merhamet sahibidir. O, bizim yegâne dostumuz, yardımcımız ve vekilimizdir. Dolayısıyla bizler, müminler olarak Rabbimizin ne kadar büyük nimetleri içinde yüzdüğümüzün şuuru içinde sürekli uyanık ve şükür halinde olmalıyız. Bütün bu ikramlara karşı nankörlükten, biganelikten ve gafletten Allah’a sığınmalıyız.
Merhum Mehmet Akif ne güzel söyler:
“Bir baksana! Gökler uyanık yer uyanıktır,
Bunlar uyanıkken uyumak maskaralıktır!”
KAYNAK : VEHBİ AKŞİT KİŞİSEL WEB SİTESİ