Üsve-i Hasene: En Güzel Örnek
İLGİLİ AYET ve HADİSLER
En Güzel Örnek
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌحَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ ً وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً:
“Andolsun ki, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır” (Ahzâb, 33/21)
Üstün Ahlak
وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ:
“Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” (KALEM SURESİ – 4. AYET)
َ بُعِثْتُ لأُتَمِّمَ حُسْنَ الأَخْلاَقِ "Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim”[ Muvatta, Husnü’l-Hulk,1, H. No: 8, II, 904.]
Bütün İnsanlığa Rahmet ve Lütuf
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ:
“(Rasülüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (ENBİYA SURESİ – 107. AYET)
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiyâ, 21/107)
إنِّي لم ابعث لعانا و انما بعثت رَحْمَةً "Ben lanetçi olarak değil ancak rahmet peygamberi olarak gönderildim”[ Müslim, Birr, 87. III, 2007.]
الست تقرأ القرآن قلت بلى قالت فإن خلق نبي الله القرآن
“Siz Kur’an’ı okumadınız mı? Evet okudum, dedim Allah'ın Peygamberinin ahlakı Kur’an idi” [ Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 18. I,514; Nesâî, Kıyâmü’l-Leyl, 2, III, 199.]
O (SAV), insanlığa Allah’ın bir lütfudur:
لَقَدْ مَنَّ اللّهُ عَلَى الْمُؤمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبْلُ لَفِي ضَلالٍ مُّبِينٍ:
“And olsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (ÂLİ-İMRAN SURESİ – 164. AYET)
Allah’ın Son Elçisi
مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيماً:
“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Rasülü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (AHZAB SURESİ – 40. AYET)
Uyarıcı ve Müjdeleyici
يَا أَيُّهَاالنَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذِيراً:وَدَاعِياًإِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجاً مُّنِيراً:
“Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik).”
(AHZAB SURESİ – 45/46. AYETLER)
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا كَافَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيراً وَنَذِيراً وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ:
“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (SEBE SURESİ – 28. AYET)
Peygamber Efendimizi Sevmek
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحيمٌ
“(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Al-i İmran, 3/31.
اَلنَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنْفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ
“Peygamber, mü’minler için kendi canlarından ileridir. Onun eşleri de onların anneleridir.” Ahzab, 33/6.
Rasulullah buyurdu ki:
لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَوَلَدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
“Sizden biriniz, beni anasından-babasından, çoluk-çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz” Buhari, Müslim.
Rasulullah buyurdu ki:
ثَلاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ بِهِنَّ حَلَاوَةَ الْإِيمَانِ: أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا وأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ لَا يُحِبُّهُ إِلَّا لِلَّهِ ، وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ بَعْدَ أَنْ أَنْقَذَهُ اللَّهُ مِنْهُ، كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ
“Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi, imanın zevkine ermiş olur. Allah ve Resulünü, her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi sadece Allah için sevmek, Allah’ın kendisine iman nasip etmesinden sonra inançsızlığa düşmeyi, ateşe atılıyormuş gibi kötü görmek.” Buhari, Müslim.
Enes’den şöyle dediği rivayet olunmuştur:
أَنَّ أَعْرَابِيًّا قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَتَى السَّاعَةُ ؟
Bir bedevi Rasûlullah’a:
– Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Efendimiz:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : مَا أَعْدَدْتَ لَهَا ؟
– “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu.
قَالَ : حُبُّ اللَّهِ وَرَسُولِهِ
– Allah ve Resûlünün sevgisini, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
قَالَ : أَنْتَ مَعَ مَنْ أَحْبَبْتَ
– “O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu. Buhari.
Peygambere Uymak
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا
“Şüphesiz Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için en güzel örnek vardır.” Ahzab, 33/21
وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَانَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ
"Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neden sakındırdı ise ondan da geri durun, Allah'a karşı gelmekten sakının” (Haşr, 59/7)
Peygamberimizin Ümmetine Göre Misali
Rasulullah buyurdu ki:
مَثَلِي كَمَثَلِ رَجُلٍ اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهَا جَعَلَ الْفَرَاشُ وَهَذِهِ الدَّوَابُّ الَّتِي فِي النَّارِ يَقَعْنَ فِيهَا وَجَعَلَ يَحْجُزُهُنَّ وَيَغْلِبْنَهُ فَيَتَقَحَّمْنَ فِيهَا قَالَ فَذَلِكُمْ مَثَلِي وَمَثَلُكُمْ أَنَا آخِذٌ بِحُجَزِكُمْ عَنِ النَّارِ هَلُمَّ عَنِ النَّارِ هَلُمَّ عَنِ النَّارِ فَتَغْلِبُونِي تَقَحَّمُونَ فِيهَا
Benimle sizin misâliniz, şu temsile benzer: Bir adam var ateş yakmış. Ateş etrafı aydınlatınca, pervaneler ve bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben ateşe düşmememiz için belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe koşuyorsunuz.
Rasulullah Efendimiz buyurdu ki:
إِنَّ مَثَلِي وَمَثَلَ مَا بَعَثَنِيَ اللَّهُ بِهِ كَمَثَلِ رَجُلٍ أَتَى قَوْمَهُ فَقَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي رَأَيْتُ الْجَيْشَ بِعَيْنَىَّ وَإِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْعُرْيَانُ فَالنَّجَاءَ .فَأَطَاعَهُ طَائِفَةٌ مِنْ قَوْمِهِ فَأَدْلَجُوا فَانْطَلَقُوا عَلَى مُهْلَتِهِمْ وَكَذَّبَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ فَأَصْبَحُوا مَكَانَهُمْ فَصَبَّحَهُمُ الْجَيْشُ فَأَهْلَكَهُمْ وَاجْتَاحَهُمْ فَذَلِكَ مَثَلُ مَنْ أَطَاعَنِي وَاتَّبَعَ مَا جِئْتُ بِهِ وَمَثَلُ مَنْ عَصَانِي وَكَذَّبَ مَاجِئْتُ بِهِ مِنَ الْحَقِّ
«Şüphesiz benim ve Allah'ın benimle gönderdiği şeyin misâli bir adamın misâli gibidir. Ki: Kavmine gelir de: Ey kavmim, ben orduyu iki gözümle gördüm. Ben gerçekten soyunmuş uyarıcıyım. Kurtulmaya bakın! der. Kavminden bir taife ona itaat eder. Ve gecelikle yola düşerek yavaş yavaş giderler. Onlardan bir taife de onu yalanlayarak yerlerinde sabahlarlar ve ordu sabah baskım yaparak onları helak eder. Köklerini kurutur, işte bana itaat edip getirdiğime tâbi olanlarla, bana isyan edip getirdiğim hakkı yalanlayanların misâli, budur.» Buhari, Müslim.
Rasulullah Efendimiz buyurdular ki:
إِنَّ مَثَلَ مَابَعَثَنِي اللَّهُ بِهِ عَزَّ وَجَلَّ مِنَ الْهُدَى وَالْعِلْمِ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَصَابَ أَرْضًا فَكَانَتْ مِنْهَا طَائِفَةٌ طَيِّبَةٌ قَبِلَتِ الْمَاءَ فَأَنْبَتَتِ الْكَلْأَ وَالْعُشْبَ الْكَثِيرَ وَكَانَ مِنْهَا أَجَادِبُ أَمْسَكَتِ الْمَاءَ فَنَفَعَ اللَّهُ بِهَا النَّاسَ فَشَرِبُوا مِنْهَا وَسَقَوْا وَرَعَوْا وَأَصَابَ طَائِفَةً مِنْهَا أُخْرَى إِنَّمَا هِيَ قِيعَانٌ لَا تُمْسِكُ مَاءً وَلَا تُنْبِتُ كَلْأً فَذَلِكَ مَثَلُ مَنْ فَقَهَ فِي دِينِ اللَّهِ وَنَفَعَهُ بِمَا بَعَثَنِيَ اللَّهُ بِهِ فَعَلِمَ وَعَلَّمَ وَمَثَلُ مَنْ لَمْ يَرْفَعْ بِذَلِكَ رَأْسًا وَلَمْ يَقْبَلْ هُدَى اللَّهِ الَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ
Gerçekten Allah’ın beni hidâyet ve ilimle göndermesinin misâli bir yere isabet eden yağmur gibidir. Bu yerin bir kısmı güzeldir. Şüyu kabul eder, ot ve birçok çimen bitirir. Bir kısmı da çoraktır. Suyu tutar. Allah onunla da insanlara fayda verir. Ondan su içerler, hayvan sularlar, hayvan otlatırlar. Yerin başka bir kısmına da yağmur isabet eder, ancak o sadece düz yerdir. Ne su tutar, ne de çimen bitirir, işte Allah'ın dinince fakih olan ve Allah'ın benimle gönderdiği şeyden kendisine fayda verdiği; öğrenip öğreten kimsenin misâli ile bu hususta kibirinden başkaldırmayanın ye benim kendisiyle gönderildiğim Allah'ın hidâyetinikabul etmeyenin misâli budur.
Eşi Hz. Hatice’nin, ilk defa vahyin geldiği gün, onu sakinleştirmek ve teselli etmek için söylediği şu sözler, onun kişiliğini tanımak ve güzel ahlakının unsurlarını görmek açısından oldukça önemlidir. “…Vallâhi, Allah seni utandırmaz. Çünkü sen, akrabalarına bakarsın, sözün doğrusunu söylersin, fakir ve muhtaçlara elinden gelen yardımı yapar, hiç kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. Misafirlere ikram eder, onları ağırlarsın. Hak’tan gelen felaketler karşısında insanlara yardım edersin.” [ Buhari, Bed’ül-Vahy, 3, I, 3; Müslim, İman, 252, I,141. Ahmed, VI, 223.]
كَانَ نبي الله اَحْسَنَ النَّاسِ ْ خُلْقا
"Hz. Peygamber, ahlâk itibariyle insanların en güzeli idi" [ Buhari, Edeb, 112, VII, 119; Müslim, Edeb, 30, II, 692, 30.Tirmizî, Birr, 69, IV, 368, 2015.]
إِنَّ مِنْ أَخْيَرِكُمْ أَحْسَنَكُمْ خُلُقًا “Mü’minlerin en mükemmel olanı, ahlâkı en güzel olanıdır” [ Buhari, Edeb, 38, VII, 81; Tirmizî, Radâ, 11, III, 466, 1162; Ahmed, II, 250.]
Peygamberimizin Doğruluğu
Kendisinden nasihat isteyen Abdullah ibn es-Sakafî'ye قل امنت بالله فاستقم “Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol” [ Müslim, İman, 62, I, 65; Ahmed, III, 413, IV, 385.] buyurmuştur. شيبتنى سورة هود وسورة الو اقعة
“Beni Hûd ve Vâkıa sûreleri ihtiyarlattı” [ Tirmizî, Tefsir, 57, 3297, V, 402.] demiştir. Çünkü Hûd sûresinde
وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْا إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ,فا سْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
“Seninle beraber tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Aşırı da gitmeyin zira o, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir” buyurulmuştur (Hûd 11/112).
وَاُمِرْتُ لِاَنْ اَكُونَ اَوَّلَ الْمُسْلِمينَ “Ben müslümanların ilki olmakla emrolundum” (Zümer,39/12)
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَنْ شَاءَ أَنْ يَتَّخِذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا
“(Ey Peygamberim!) Biz seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. De ki: ‘Buna karşı sizden, Rabbine karşı doğru yol tutmayı dileyen kimseler olmanız dışında herhangi bir ücret istemiyorum” (Furkân, 25/56-57).
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُون كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُون
“Ey îman edenler! Yapmayacağınız şeyi ne diye söylüyorsunuz? Yapmayacağınız bir şeyi söylemeniz Allah katında büyük bir öfkeye sebep olur” buyurulmuştur (Sâf, 61/13).
Güvenilir Olması
الْمُسْلِمُ مَنْ
سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِه وَيَدِهِ وَالْمُؤْمِنُ مَنْ أَمِنَهُ النَّاسُ عَلَى دِمَائِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ
“Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların emin olduğu kimsedir. Mümin de diğer insanların canları ve malları hususunda kendisine güvendiği kimsedir” [ Müslim, İman, 14, I, 65.]
Affedici ve Hoşgörülü Oluşu
Bir gün bedevînin birisi gelip mescidin köşesine abdestini bozmuştu. Orada bulunan ashap, bedevînin üstüne yürümek isteyince, Peygamberimiz, onu serbest bırakmalarını söylemiş, sonra da yanına çağırarak, mescitte abdest bozmanın uygun bir davranış olmayacağını söylemiş, mescitlerin Allah’ı zikretme, namaz kılma ve Kur’ân okuma yerleri olması dolayısıyla temiz tutulmaları gerektiğini ona tatlı bir dille anlatmıştır. Sonra da bir kova ile su getirterek kirlenen yeri temizlettirmiştir. [ Buhari, Edeb, 35, VII, 80; Müslim, Taharet, 98. I, 236; Ebu Davud, Taharet, 137, I, 264.]
و العافين عن الناس “Onlar insanları affedicidirler…”(Âl-i İmrân, 3/134)
وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ َﻻ تَدْخُلُوا الجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا،
“Allah’a yemin ederim ki, müslüman olmadıkça cennete giremezsiniz",
وََﻻ تُؤْمِنُوا حَتّى تَحَابُّوا “Birbirinizi sevmedikçe de tam anlamıyla inanmış olmazsınız" buyurmuştur. [ Müslim, İmân 93. , 74; Ebû Dâvud, Edeb 142.V, 378; Tirmizî, İsti'zân 1. V, 52.]
مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِى تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ وَالْحُمَّى بِالسَّهَرِ
“Mü’minler birbirini sevmede, birbirine merhamet etmede ve her konuda yardımlaşmada bir beden gibidirler. Zira, vücudun herhangi bir organı hastalanınca, diğer organları da uykusuzluk ve acıyla bundan rahatsız olur, etkilenirler.” [ Müslim, Birr ,17, 66. III, 1999.]
نخُذْ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَن الْجَاهلي
“(Ey Peygamberim!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir” buyurulmaktadır (A’râf, 7/199).
Şefkat ve Merhameti
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ
"Allah’ın rahmetinden dolayı ey Muhammed, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah’a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever” (Âl-i İmran, 3/159).
"من يحرم الرفق، يحرم الخير" “Yumuşak huydan yoksun olan, iyilikten de yoksun olur” [ Müslim, Birr, 23. III, 2003.]
لَيْسَ الشَّدِيدُ بِالصُّرَعَةِ
"Pehlivan, güreşte insanları yenen kimse değildir" buyurmuştur. Ashabı,
قَالُوا فَالشَّدِيدُ أَيُّمَ هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ
"Ey Allah'ın Elçisi! Öyle ise pehlivan kimdir?" diye sormuş, bunun üzerine Peygamberimiz (a.s.),
قَالَ الَّذِى يَمْلِكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الْغَضَبِ "Pehlivan, öfkelendiğinde kendine hakim olabilen kimsedir” [Müslim, Birr , 30. III, 2014.] buyurmuştur.
Mütevazı Oluşu
هَوِّنْ عَلَيْكَ فَإِنِّى لَسْتُ بِمَلِكٍ إِنَّمَا أَنَا ابْنُ امْرَأَةٍ تَأْكُلُ الْقَدِيدَ “
Arkadaş titreme! Ben kral değilim. Ben, Kureyş’ten kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum” [ İbn Mâce, Et’ıme, 30. II,1101.]
وَمَا تَوَاضَعَ أَحَدٌ لِلَّهِ إِلاَّ رَفَعَهُ اللَّهُ ٌ.
“Allah için tevazu gösteren kimsenin, Allah derecesini yükseltir” [ Müslim, Birr, 69. III, 2001; Tirmizî, Birr, 82. IV, 376; Muvattâ, Sadaka, 12, II, 1000.]
Derleyen: Abdurrahman AKBAŞ - Vaiz