CUMA NAMAZI
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِفَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ:
“Ey iman edenler, Cuma günü namaz için (ezanla) çağrıldığınız zaman Allah’ı anmaya, namaz kılmaya koşun, (işi) alış verişi bırakın. Eğer bilirseniz Cuma namazını kılmanız sizin için daha hayırlıdır.” (CUMA SURESİ - 9. AYET)
Cuma günü dinimizde müstesna bir önem taşır. Hz Âdem (AS)’ın doğumu, cennete girişi ve çıkışı, yeryüzüne inişi ve vefatı bu güne rastlamaktadır. Ayrıca kıyamet te bugün kopacaktır.
Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur: “Günlerin hayırlısı, kendisinde güneşin doğduğu Cuma günüdür. Hz Âdem (AS), o günde yaratıldı. O gün yeryüzüne indirildi, o gün tevbesi kabul edildi, ölümü o güne rastladı ve kıyamet o gün kopacaktır.”
Bir diğer hadislerinde de: “Cebrail (AS) bana beyaz bir ayna getirdi. İçinde kara bir nokta vardı. Bu nedir diye sordum. Dedi ki: Bu cumadır ve kıyamet te Cuma günü kopacaktır.” buyururlar.
Bu şerefli gün Hz Âdem’den sonra unutulmaya başlanmış, çeşitli dinlerin doğup, her birisinin kendisine ayrı bir gün seçmesi ile de tamamen ortadan kalkmıştır. Bu durum ise İslam dininin doğuşuna kadar devam etti ve ondan sonra da Cuma günü Müslümanlar tarafından tekrar haftanın ilahi bayram günü olarak kabul edildi.
İlk Cuma namazı, Mekke’den Medine’ye göç eden 12 kişilik ilk Müslüman kafilesinin başkanı Mus’ab b. Umeyr tarafından kılınmıştır. Bundan sonraki cumayı da Es’ad b. Zürare 40 kişilik Müslüman cemaatiyle Medine’de kılmıştır. Peygamberimiz (SAV)’in de ilk Cuma namazını 10 kişilik cemaatle halen Mescid-i Cuma adıyla anılan yerde kılıp, burada okuduğu hutbe ile de Cuma namazının farz olduğunu Müslümanlara duyurdu. Böylece Cuma Mekke’de hükmi, Medine’de de fiili sabit olduktan başka, Cuma ayetinin nazil olmasıyla da ilahi bir değer kazanmış oldu.
Bu güne neden Cuma denildiği hakkında değişik rivayetler vardır. Hz Âdem (AS)’ın yaratılacağı şeylerin Allah tarafından bugün bir araya getirildiğinden dolayı Cuma denildiğini söyleyenler vardır. Allah tarafından bütün kâinatın yaratılmasının bugün bitirildiği için Cuma adını aldığı rivayetler arasındadır. İnsanların, bugün namaz kılmak için toplandıkları için bu adı aldığı da söylenir.
Peygamberimiz (SAV) ilk Cuma namazını kıldırdığı zaman bütün ashabını bir araya topladı ve onlara bir konuşma yaptı. Medine’de okunan ilk hutbe işte budur. Cuma ayetinin açıklamasında “Alış-verişi bırakın.”deniliyor. Buradaki emirden maksat, Allah’ı anmaktan alıkoyan bütün dünya meşgalesinden uzak durmaktır. Dünya işleri arasında alış-verişin seçilmesinin sebebine gelince; o zamanlarda Cuma günü bir bayram günü şeklindeydi. Bütün insanlar köy ve kasabalardan alış-veriş için pazaryerlerine toplanırlardı. Tam Cuma vakti yaklaşınca, çarşı ve sokaklar insanlarla dolardı ve bütün insanlar tabiatları icabı ticaret ve alış-verişe temayül ederlerdi. İşte bu sebeple aynı andaki dünya işlerini bırakıp Cuma namazına dönmeleri için emir verilmiştir. Bütün İslam âlimlerinin söz birliğiyle Cuma günü namaz vaktinde yapılan alış-veriş ve ticaret anlaşmalarının geçersiz olduğuna karar verilmiştir. Bu anda yapılan alış-veriş tamamen haram değildir, ama mekruhtur. Ancak vacibin yerine getirilmesinden alıkoyduğu için gasp edilen bir arazide veya gasp edilen bir elbiseyle namaz kılmaya benzetilmiştir. Cuma namazından önce veya sonra ticaret, ziraat ve sanat gibi dünya işleri ile meşgul olmak mekruh ve yasak değildir. Yasak olan tam namaz vaktidir.
Nitekim Allah Teala:
فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِن فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيراً لَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ:
“Namaz bitince yeryüzüne yayılın, Allah’ın fazlından rızık isteyin. Allah’ı çokça zikredin (anın) ki saadete eresiniz.” (CUMA SURESİ – 10. AYET)
Böylece birçok kimsenin adet haline getirdiği ve Cuma günü akşama kadar dünya işiyle uğraşılamayacağı yolundaki iddialarının asılsızlığı ortaya çıkmıştır. Bu iddia, doğrudan doğruya Allah’ın emrine iftiradır. Cuma namazından önce ve sonra, bu vaktin faziletine binaen Kur’an okumak, salâvat-ı şerife getirmek, tesbih, tehlil ve vaaz dinlemek gibi ahirete faydalı işler yapmak, ilim adamlarının ziyaretine gitmek, ana-babayı ziyaret etmek, diğer zamanlara göre daha faziletlidir.
O halde Cuma için yasak olan vakit, namaz vakti yani ezanla namazın kılınacağı kısa vakittir. Namaz kılındıktan sonra olduğu gibi namazdan önce de her türlü çalışma yapılabilir, yapılmalıdır. Hiç bir manisi yoktur. Allah bir ayetine şöyle buyuruyor:
وَإِذَا رَأَوْا تِجَارَةً أَوْ لَهْواً انفَضُّوا إِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَائِماً قُلْ مَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ مِّنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ وَاللَّهُ خَيْرُ الرَّازِقِينَ:
“Böyle iken (şiddetli bir kıtlığın hüküm sürdüğü bir zamanda sen hutbe okurken, zahire yüklü bir ticaret kafilesinin gelişini haber veren def seslerini ashap duyunca, hutbeyi terk etmenin bir zararı olmayacağını düşüncesine kapılarak) bir ticaret veya eğlenti (def sesi) gördüklerinde, ona fırladılar da seni (hutbede) ayakta bıraktılar, (Mescitte yalnız 12 kişi kalmıştı). De ki: Allah katında olan sevap, eğlentiden de ticaretten de hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (CUMA SURESİ – 11. AYET)
12 kişinin dışındakilerin camiden çıkmaları, Peygamberimiz (SAV)’i hutbede ayakta bırakmaları üzerine Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurdular: “Varlığım kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, o gün camide sizden 12 kişi de kalmayıp çıkıp gitseydi, şüphesiz ki vadiler ateşle dolup taşardı.”
CUMA GÜNÜNÜN FAZİLETİ
Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Cuma günü her caminin kapısına 70 melek durur, insanların en son şahsına varıncaya kadar isimlerinin yazarlar, İmam minbere çıktığı zaman, son gelen şahıs kimseye eziyet etmeden oturur da hayırdan başka bir şey söylemezse, onun için cennet ehlinin en az hissesi verilir. İki Cuma arasında işlediği günahlar affolunur. Bu haberin tamamı Allah’ın şu kelamındadır:
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةًقَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ:
“(Ya Muhammed SAV), Hani Rabbin meleklere: Muhakkak ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. Demişti. O zaman melekler de Allah’a: Biz seni hamd ile tesbih ve takdis edip dururken, yerde fesat meydana getirecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? Demişlerdi. Allah ta: Ben sizin bilmediklerinizi her halde ben daha iyi bilirim. Buyurmuştu.” (BAKARA SURESİ – 30. AYET)
Bunun üzerine melekler korkularından dolayı arşın etrafında 7 defa döndüler. Allah kusurlarını bağışladı. Onlara yeryüzüne bir bina yapmalarını ve 7 defa onun etrafında dönmelerini emretti. Bu dönüşleri esnasında günahlarının affedileceğini haber verdi. Melekler de yeryüzüne indiler, bir ev (mabet) yaptılar. Sonra Allah, Nuh tufanında o mabedin dördüncü kat semaya kaldırılmasını emretti. Allah o beytin yanında bir minare halketti. Ona BEYT-İ MAMUR ismini verdi
Cuma günü, Cuma vakti olduğunda Cebrail (AS) o minareye çıkar, ezan okur. İsrafil (AS) minbere çıkar hutbe okur. Mikail (AS) mihraba geçip meleklere namaz kıldırır, onlara imam olur. Bunlar namazı bitirdikten sonra Cebrail (AS): “Bu ezandan bana hâsıl olan sevabı yeryüzündeki bütün müezzinlere bağışladım.” der. İsrafil (AS): “Okuduğum hutbeden hâsıl olan sevabı yeryüzündeki hatiplere hibe ettim.”der, dua eder. Mikail (AS): “Kıldırdığım namazdan hâsıl olan sevabı yeryüzündeki bütün imamlara bağışladım.” der. Melekler de: “Biz de cemaatle kıldığımız namazdan hâsıl olan sevabı yeryüzündeki bütün cemaate bağışladık.”derler. Cenab-ı Allah ta:“Kullarım birbirlerine ikramda bulundular. Hâlbuki ben ikram edenlerin en hayırlısıyım. Ey meleklerim, sizi şahit kılarım ki, ben o kullarımı affettim.” buyurur.
Enes b.Malik (RA)’ın rivayetinde Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurmuştur: “Cebrail (AS), bana elinde beyaz bir ayna olduğu halde geldi ve işte bu cumadır, Rabbin onu sana ve senden sonra ümmetlerine bayram olması için takdim ediliyor. Dedi. Bunun üzerine ben: Cumanın bize karı ve faydası nedir? diye sordum. Dedi ki: Bu günde hayırlı bir saat vardır. Kim ki o saate tesadüf ettirirse, Allah’tan hayırlı bir şey dilerse ve o şey taksimatında varsa Allah onu, ona verir. Yahut taksimatında olmadığı halde kendisine hayırlı, daha büyüğünü dilerse yine Allah ona verir. Ya da üzerine yazılı bir şeyden korunması için dua ederse, Allah onu daha büyüğünden korur. Bugün günlerin efendisidir. Ahirette bu güne MEZİD GÜNÜ deriz.”
Demek ki Cuma günü icabet saati vardır. Yani duaların ve isteklerin kabul edileceği saat. Bu saati Peygamberimiz (SAV)’den bu saati sorduklarında, şöyle buyurdular: “İmamın oturmasından, namazın son anına kadar olan zamandır.” En sağlam ifade de budur. Müminlere yakışan, cumaya tazim etmektir. Çünkü o günlerin efendisidir. Onu yalvarış ve yakarışla karşılamalı, o günde dünya meşgalelerini azaltıp, ahiret işlerine daha çok ağırlık vermelidir. Çünkü Cuma büyük ve mübarek bir gündür.
Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde şöyle buyurur: “Kim Cuma günü güzel bir şekilde yıkanır da birinci saatte cumaya giderse bir deve, ikinci saatte giderse bir inek, üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç tasadduk etmiş olur. Dördüncü saatte giden bir tavuk, beşinci saatte giden de bir yumurta tasadduk etmiş olur.”
Bir diğer hadislerinde de Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Cuma günü benim üzerime 100 defa salât-ü selam getiren kimsenin, Allah yüz dileğini kabul eder, her salât-ü selamında bir melek vazifeli kılar. O melek onun okuduğu salât-ü selamını kabrime getirir. Sizin gelinlerinizi giydirdiğiniz gibi… İsmini bana arz eder. Ben onu beyaz bir sayfaya kaydederim ve ona kıyamet gününde kâfi gelirim.” Bir diğer hadislerinde de: “Cuma günü üzerime 80 defa salât-ü selam getirenin, Allah 80 senelik günahını affeder.” buyururlar.
Başka bir hadis-i şerif te şöyledir: “Günlerin en faziletlisi cumadır. Çünkü Âdem (AS) Cuma günü yaratıldı ve o gün de vefat etti. Cumada büyük faziletler vardır. O gün benim üzerime çok salât-ü selam getirin. Muhakkak sizin salât-ü selamınız bana ulaştırılır.” Sahabe: “Ya Rasülallah (SAV), sana salât-ü selam nasıl ulaştırılır? Hâlbuki sen çürümüş vaziyette olursun.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV): “Allah, toprağa peygamberlerin vücutlarını yemeyi haram kılmıştır.” buyurdular.
Diğer bir hadis de şöyledir: “Hangi kul Cuma günü yıkanır, iyi elbisesini giyer, iyi koku sürünür, ondan sonra camiye gelir de, kimseye eziyet etmeden, kimsenin omzunun üzerinden geçmeden, Allah’ın emrettiği namazı kılarsa ve imam hutbe okuyuncaya kadar kendisi sükût ederse, iki Cuma arasındaki günahlarını Allah mağfiret eder.”
Cumada halkın omuzlarına basmak, omuzları üzerinden geçmek ve insanlara eziyet vermek çok şiddetli azabı gerektirir. Kimseye eziyet vermeden, boş bulduğu yere oturmalı, imam hutbeye çıkınca, kimse ile konuşmamalıdır. Başkasına sus demek namazın sevabını giderir. Çünkü o anda farz bir ibadet yapılmaktadır. Hutbe esnasında Peygamberimiz (SAV)’e salât-ü selam getirmek bile caiz değildir. Çünkü hutbeyi dinlemek farz, salâvat-ı şerife getirmek ise sünnettir. Hatip minbere çıktığı zaman bitirinceye kadar dünya kelamı söylenmez. Namazda haram olan şeyler, hutbede de haramdır.
Sevgili Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde şöyle buyururlar: “Kim Cuma günü yıkanır ve gusleder, erken hazırlanır, mescide ilk vaktinde yürüyerek gider, imama yakın oturup hutbesini dinlerse, her adım başına orucuyla, namazıyla bir yıllık ibadet sevabı verilir.”
Bu kadar sevap ve faziletine rağmen cumayı kılmayanlara ne demeli? Acaba bu insanlar neden cumayı kılmazlar? Cumayı kılmamanın sonucunun ne olacağını hiç düşünmezler mi? Cumayı kılmak ne kadar sevap ise, kılmamak ta o kadar günah ve vebaldir. Hanefi mezhebine göre şartları tahakkuk ettiği halde, Cuma namazını kasten terk eden kimse, büyük günah işlemiş sayılır, şahitliği kabul edilmez.
Peygamberimiz (SAV) bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Kim cumayı peş peşe üç defa terk ederse o kimse İslam’ı arkasına almıştır.” Bir başka hadisinde de: “Kim hiç mazereti olmadığı halde üç defa Cuma namazını terk ederse, Allah onun kalbini mühürler.” buyurmuştur.
Bir diğer hadiste de: “Kim özürsüz olarak üç Cuma geçirirse, o kimse münafıklar defterine yazılır.” buyurur.
Bunlar bir Müslüman için ne kadar ağır ifadelerdir. Sevgili Peygamberimiz (SAV)’in hadislerinden ibret alalım, cumalarımızı kaçırmayalım. Usul ve adabına riayet ederek kılalım. Başkalarına da bu hususta örnek olalım. Hatta cumaya giderken yanımıza başkalarını da alıp, camiye götürmeyi alışkanlık haline getirelim. Birbirimize cumayı hatırlatalım.
Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki: “Arş’ta öyle bembeyaz bir yer var ki burası dünyadan yedi defa daha büyüktür. Kurşuni olan bu geniş arazide bitki namına bir şey yoktur. Burası iğne atsan yere düşmeyecek şekilde meleklerle doludur. Her meleğin elinin üzerinde LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RASÜLÜLLAH yazılı birer sancak bulunur. Bu melekler her Cuma gecesi bu geniş araziye inerek müminlerin kurtuluşu için Allah’a yalvarıp yakarırlar. Tan yeri ağardığında da şöyle dua ederler: “Allah’ım, boy abdesti alıp Cuma namazını kılan kullarının günahlarını bağışla.” Böyle dua ederlerken gök kubbeyi sarsan sesleriyle hüngür hüngür ağlayıp feryat ederler. Bu feryatları duyan Allah: “Ey meleklerim, ne istiyorsunuz?” diye seslendiğinde, “Muhammed ümmetini bağışlamanı istiyoruz ya Rabbi.” derler. Bunun üzerine Allah ta: “Bağışladım onları.” buyurarak, meleklerin bu husustaki yakarışlarını ve dualarını kabul eder.”
O halde Allah’ın affına nail olmak için, meleklerin dualarını kazanmak için Cuma namazını mutlaka kılalım…
KAYNAK : MÜMİNLERE VAAZ VE İRŞAT MEHMET ALTUNKAYA