يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَحِلُّ لَكُمْ أَنْ تَرِثُوا النِّسَاءَ كَرْهًا وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُوا بِبَعْضِ مَا آتَيْتُمُوهُنَّ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللَّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا
Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size helâl değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah'ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.[1]
******
"Rasulullah buyurdular ki:
لَا يَفْرُكُ مُؤْمِنٌ مُؤْمِنَةٌ. إِنْ كَرِهَ مِنْهَا خُلْقًا رَضِىَ آخَرَ
Bir mü'min erkek, bir mü'min kadına buğz etmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.[2]
Rasulullah buyurdu ki:
أَبْغَضُ الْحَلَالِ إِلَى اللَّهِ اَلطَّلَاقُ
“Allah katında en sevilmeyen helal, boşanmadır.”[3]
******
Rasulullah buyurdu ki:
إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ لَا يُحِبُّ الذَّوَّاقِينَ وَلَا الذَّوَّاقَاتِ
"Allah sık sık kadın değiştiren çeşnici erkeklerle, sık sık koca değiştiren çeşnici kadınları sevmez."[4]
Rasulullah buyurdu ki:
أَيُّمَا اِمْرَأَةٍ سَأَلَتْ زَوْجَهَا طَلَاقًا فِي غَيْرِ مَا بَأْسٍ، فَحَرَامٌ عَلَيْهَا رَائِحَةُ الْجَنَّةِ
"Herhangi bir kadın, gereksiz yere, kocasından boşanmayı isterse, Cennetin kokusu ona haram olur."[5]
******
Rasulullah buyurdu ki:
إِنَّ الْمُخْتَلِعَاتِ وَالْمُنْتَزِعَاتِ هُنَّ الْمُنَافِقَاتِ
Hul' yapan (kocasından mal karşılığı boşanmasını isteyen) kadınlar münafıktırlar.[6]
Rasulullah buyurdu ki:
تَزَوَّجُوا وَلَا تُطَلِّقُوا فَإنَّ الطَّلَاقَ يَهْتَزُّ مِنْهُ الْعَرْشُ
Evleniniz, fakat (yuvalarınızı) talâk ile yıkmayınız. Zira ondan arş-ı ilâhî titrer.[7]
******
Rasulullah buyurdu ki:
إِنَّ إِبْلِيسَ يَضَعُ عَرْشَهُ عَلَى الْمَاءِ، ثُمَّ يَبْعَثُ سَرَايَاهُ، فَأَدْنَاهُمْ مِنْهُ مَنْزِلَةً أَعْظَمُهُمْ فِتْنَةً، يَجِيءُ أَحَدُهُمْ فَيَقُولُ: فَعَلْتُ كَذَا وَكَذَا
"İblis arşını suyun üzerine kurar. Sonra da çetelerini gönderir. Bunlardan rütbece en yakın olan (itibarca en büyük olanı), fitnece en büyük olanıdır. Biri gelip, 'şunu şunu yaptım' der.
فَيَقُولُ: مَا صَنَعْتَ شَيْئًا، قَالَ ثُمَّ يَجِيءُ أَحَدُهُمْ فَيَقُولُ: مَا تَرَكْتُهُ حَتَّى فَرَّقْتُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ امْرَأَتِهِ، قَالَ: فَيُدْنِيهِ مِنْهُ وَيَقُولُ: نِعْمَ أَنْتَ
İblis 'hiçbir şey yapmamışsın' sözüyle karşılık verir. Sonra bir başkası daha gelir ve yaptıklarını anlatır; 'karısıyla aralarını ayırıncaya kadar peşlerini bırakmadım'. Bunun üzerine iblis, onu kendine yaklaştırır ve 'aferin sana (sen ne iyisin)' diyerek, iltifat eder.[8]
…وَاللَّاتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبِيلًا إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا
“Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa, aleyhine yol aramayın. Doğrusu Allah yücedir.”[9]
Bu âyette geçen "nuşûz" kadına nisbetiyle; «kocasından kaçıp nefret etme, kocasına söz ve tavırlarıyla başkaldırma, kocasına kin besleme, itaat etmeme, kafa tutup isyankâr bir vaziyet alma» anlamındadır.
Bu durumda koca, önce terğîb ve terhible nasihatte bulunur, tesirli bir şekilde hayrı tavsiye eder ve sorumluluklarını hatırlatır. Yatağı terketme ikinci safhadır. Üçüncü merhale ise; İbnü’l- Arabi, bana göre “darb” der, şahısların hallerine göre değişir; bazılarına işaret kâfi gelir, bazıları da ancak te’diple düzelir. Ayrıca âyetin son kısmında Allahu Teâlâ, kocalara hitap ederek, hanımlarının itaat etmeleri halinde “aleyhlerine yol aramayın” buyurarak, haksız yere karılarına zulmeden kocaları tehdit etmektedir.
******
وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِنْ أَهْلِهَا إِنْ يُرِيدَا إِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللَّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا خَبِيرًا
Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.[10]
1-Evlilik Öncesi Gerekli Eğitimin Verilmesi: (Dînî, hukûkî, tıbbî, psikolojik, sosyolojik açılardan belgeli seminer): Şimdilerde isteyenlere bazı yerlerde 'aile okulu, evlilik okulu' gibi isimlerle bazı eğitim seminerleri düzenlenmekte ise de bunun zorunlu olması gerekmektedir. Eğitimin dînî tarafını din görevlileri, hukuki tarafını hukukçular, tıp yönünü sağlıkçılar, psikoloji ve sosyoloji yanlarını da sosyal hizmet uzmanları verebilir. Dînî eğitim almak istemeyenler bundan muaf tutulabilirler. Yine bu eğitime isteyen herkes de katılabilmelidir.
2-Okul Derslerinde Eğitim Verilmesi: İlköğretimden itibaren orta öğretimde de devam eden uygun derslerde temel bazı bilgiler verilmelidir.
3-Yaygın Eğitimde Dînî Eğitimin Artırılması: Diyanet görevlileri gerek cami ve kurslarda gerekse de cami dışında her vesile ile aile sorunlarıyla ilgilenip çözümler konusunda yardımcı olmaktadırlar. Halkımız İslam'ın tavsiye ve görüşlerini ehil yerlerden öğrenip hurafe, israf ve batıl fikir ve işlere yönelmemeliler. Evlilik konusunda da birçok yanlış âdet, gelenek ve hurafeler görülmektedir.
4-Basın Yayın Araçlarının Dikkatli Olması ve Olumlu Yayınlar Yapması: Günümüzde telefon, televizyon ve internet gibi iletişim araçları çok yaygınlaşmıştır. Bu araçları yönlendirenler ve yönetenler aile hayatının değerinden, öneminden, sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinden ve sorunların giderilmesinden bahseden programlar yapmalıdırlar. Ayrıca halkımız da zararlı yayınların etkisinden korunmak için dikkatli olmalı ve gereken tedbirleri almalıdır.
5-Suçlulara Caydırıcı Hukûkî Yaptırımlar Uygulanması: Eşlerden biri diğerine karşı bir suç işlediğinde bunun dünyada da karşılıksız kalmayacağını bilmelidir. Eşine ve çocuklarına karşı zulmeden kişi uygun şekilde cezasını çekmelidir.
6-Toplumda Öğretmen, Sanatçı, Din Görevlisi, İdareci Gibi Önder Durumunda Olanların İyi Örnek Olup Aileye Olumlu Katkılar Yapmaları: İnsan yapısı gereği düşünürken de yaparken de çoğunlukla bir örneğe göre yapar. Bu sebeple anne, baba, öğretmen, sanatçı, din görevlisi, idareci konumunda olanlar her hareketlerinde olduğu gibi evlilik ve aile hayatlarıyla da güzel örnek olmalıdırlar. Çocuklar önce anne-babalarını, sonra öğretmenlerini sonra da onlara en çok cazip gelen kimseleri taklit ederler.
Bugün gençlerimizde birçok kötü davranışlar varsa bunun belki de en önemli sebebi onlara güzel, canlı örnek bulunmayışıdır. Örneklik yapan kimseler de eğitimsiz, hususen genç kimseleri yanlış yönlendirmektedirler. Tabii ki her hususta olduğu gibi aile hayatında da müslümanlar için en iyi numune Peygamber Efendimizdir.
7-Eşlerin Sevgi, Saygı, Sadakat, Fedakârlık, Paylaşım, Empati, Sabır Gibi Duygularla Mücehhez Olmaları: İnsanlar diğer insanlarla iyi bir geçim ve iletişim gerçekleştirebilmeleri için güzel ahlak kurallarına uymak durumundadırlar. Bir ömür boyu beraber olunacak eş ve diğer aile fertleriyle beraber huzuru temin etmek de ancak bu şekilde olur. Aile fertleri Allah'tan sonra en çok birbirlerine sevgi, saygı, sadakat vb. duyguları göstermelidirler. Bu duygular aileye değil de başka kimselere dağıtılırsa o ailede huzur yok olacaktır.
Bu alandaki istatistiklere göre; yurt genelindeki boşanmaların nedenleri arasında ilk sırada “geçimsizlik” yer alırken boşanan çiftlerin yüzde 40’ı evliliklerinin ilk beş senesinde, yüzde 24’ü ise 16. senenin ardından eşleriyle yollarını ayırdı.
Hukuk ve Hayat Derneği, geçen yıl yurt genelindeki boşanmaların nedenlerini, boşanan çiftlerin özelliklerini TÜİK’in boşanma verilerine göre değerlendirdi. Buna göre, 2011’de 592 bin 775 çift evlenirken 120 bin 117 boşanma gerçekleşti. Boşanma davalarının yüzde 29,1’i iki aydan az sürdü. Yüzde 24,9’u 2-4 ay, yüzde 17,1’i 5-8 ay sürerken yüzde 5’i 25-35 ay, yüzde 3’ü ise 36 aydan fazla zaman aldı.
Boşanmaları Çoğu İlk Beş Yılda Oluyor:
Çiftlerin yüzde 40’ı ilk 5 sene içinde boşandı. Bir yıldan az süre evli kalanlar, boşananlar arasında yüzde 3,6’yı oluştururken çiftlerin yüzde 9,1’i ilk yılda, yüzde 7,7’si ikinci yılda, yüzde 7,3’ü üçüncü yılda, yüzde 6,7’si dördüncü yılda, yüzde 5,9’u ise beşinci yılda evliliklerini sonlandırdı. Evliliklerinin 6-10’uncu yılı arasında boşananlar yüzde 20,6 olurken yüzde 24,1’i evliliklerinin 16. yılından sonra eşlerinden ayrıldı.
Boşanmalarda Temel Neden Geçimsizlik:
Çiftlerin boşanma nedenlerinin büyük bölümünü ‘’geçimsizlik’’ oluşturdu. Çiftlerin yüzde 96,7’si bu nedenle evliliklerini sonlandırırken bunu yüzde 2 ile ‘’bilinmeyen’’ nedenler izledi. 116 bin 153 çiftin boşanma nedenini geçimsizlik oluştururken 85 çift zina, 35 çift cana kast, 288 çift ise terk edilmeleri gerekçesiyle ayrıldı. Boşanan çiftlerdeki erkeklerin yüzde 22,1’i 30-34 yaş arasında. 26 bin 499 erkek bu yaşlarda eşlerinden ayrılırken 35-39 yaş arasında boşanan erkeklerin oranı 18,6 oldu.
En Çok 25-29 Yaşlarındaki Eşler Boşanıyor:
25-29 yaş arasında boşananların oranı yüzde 15,5, 40-44 yaşlarında boşananların oranı yüzde 14 oldu. 54 yaşın üzerindeki 10 bin 505 erkek, boşanan hemcinslerinin yüzde 8,7’sini oluşturdu. Kadınların yüzde 20,7’si 30-34 yaşlarında eşlerinden ayrıldı. 25-29 yaşlarında ayrılanların oranı yüzde 20.6, 35-39 yaşlarında boşananların oranı ise yüzde 15,5 olduğu belirtildi. Geçen yıl boşanan kadınların 4 bin 852’sinin yani yüzde 4’ünün 54 yaşının üzerinde olduğu tespit edildi.
Eğitim Durumuna Göre Boşanan Eşler:
Boşanan erkeklerin yüzde 27’si, kadınların yüzde 26,2’si lise mezunu çıktı. Boşananlar arasındaki üniversite mezunlarının oranı kadınlarda yüzde 16,3, erkeklerde ise yüzde 15,4 oldu. Boşanan kadınların yüzde 2’si okuma yazma bilmeyen, yüzde 3,3’ü ise ilkokul eğitimini terk eden kadınlardan oluştu. Erkeklerde ise boşananların binde 7’si okuma yazmaya bilmeyen, yüzde 1,7’si ise ilkokul eğitimini terk edenlerden oldu.
Anlaşmalı Boşananlar:
Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Mehmet Kasap rakamların üzerindeki çalışmaların ardından boşanmaların nedenlerini ve çiftlerin özelliklerini daha net görme şansı yakaladıklarını belirtti. Boşanan çift sayısının üzüntü verici boyutlara ulaştığını ifade eden Kasap, “Boşanma davalarının beşte birinin ilk iki ayda sonuçlanması anlaşmalı boşanmaların daha sık yaşandığını gösteriyor” dedi.
Prof. Dr. Musa Tosun, toplumumuzun yaşadığı sosyo-kültürel değişim sürecinin aile müesseseni etkilediği ve bunun sonucu olarak da boşanma oranlarının arttığını belirtiyor. Prof. Tosun, boşanmanın sebeplerini şöyle sıralamaktadır:
-Eşlerin evlilik beklentisinin gerçekleşmemesinden kaynaklanan mutsuzluk, uyumsuzluk ve çatışmalar.
-Karı-koca arasındaki aile içi yetki paylaşımı ve rol kavgaları.
-Eşlerin aileleri arasındaki uyumsuzluk ve çekişmeler, her iki tarafın ailesinin çiftleri kendi tarafına çekme, diğer taraftan uzaklaştırma eğilimi.
-Kaynana, kayınpeder veya çiftlerle birlikte kalan diğer aile bireyleri.
-Eşler ve aileler arasındaki kültür ve inanç çatışmaları.
-Cinsi problemler.
-Ekonomik problemler.
-Araya giren ikinci bir erkek veya ikinci bir kadının varlığı, ya da eşlerin birbirini aldatması.
-Eşlerden birinin uzun süren hastalığı, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı.
-Eşlerden birinin uzun süreli mahkûmiyeti.
Bir psikiyatri uzmanı (Prof. Dr. Musa Tosun), boşanma sebepleri konusunda medyanın da önemli bir payı olduğuna işaret ederek şöyle diyor: "Medyanın öncülük ettiği kadın kimliğini değiştirme ve yeniden tanımlama çalışmaları, annelik, ev hanımlığı, kocasının karısı gibi geleneksel kadın rollerini aşağılayan; çalışan, yalnız yaşayan, entel takılan ve serbest ilişkiyi benimseyen kadın rolünü yücelten(!) yeni, dejenere ve marjinal kadın tipinin ve kimliğinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu da toplumun temel taşı olan aileyi sarsmaya başlamış ve en azından bazı çevrelerde boşanmaları hızlandırmıştır".
1-Eğitim eksikliği: Belki de boşanmaların sebepleri arasında en çok görülen husus eğitim eksikliğidir. Her şeyin güzel, iyi olması için gerekli bilgi ve becerileri kazanmak gerekir. Evlilik gibi hayatın en önemli işlerinden birini gerçekleştirirken elbette bilgisiz, hazırlıksız, eğitimsiz başarı elde edilemez. Bu yüzden boşanmaları azaltmak için en çok üzerinde durulması gereken mesele eğitim meselesidir.
2-İletişim Eksikliği: İletişim, insanın çevresiyle olan ilişkilerinde sağlıklı, olumlu, geçimli olmasıdır. Evlilikte ise eşlerin devamlı beraber olmaları hasebiyle daha da önem arz eder. Bu yüzden evliliğin iyi bir şekilde yürümesi için sözlü, yazılı ve diğer yollarla duygu ve düşüncelerin doğru ve düzgün bir şekilde iletilmesi gerekir. Yoksa eşler arasında soğukluk, küsme, tartışma, kavga, şiddet, uzaklaşma ve sonuçta boşanma zuhur edecektir. Bu yüzden eşler birbirlerine konuşurken, bakarken, dinlerken, dokunurken ve diğer fiillerinde hassas ve ölçülü davranmalıdırlar. Yanlış bir hareket veya yanlış anlama söz konusu ise derhal düzeltme ve telafi etme yoluna gidilmelidir.
3-Fena Muamele ve Geçimsizlik: Eşler herkese göstermeleri gereken güzel davranışları fazlası ile birbirlerine göstermelidirler. Yine evlilik öncesi bilgi, tahsil, sosyal konum, bedenî ve ruhî denklik gibi konularda birbirlerine uyum sağlayıp sağlayamayacaklarını tesbit etmeliler ki sonradan geçimsizlik ortaya çıkmasın.
4-Kocanın Nafakayı Temin Etmemesi: Koca, hanımının ve çocuklarının yeme, içme, giyim, barınma, eğitim, sağlık, seyahat ve diğer tabii ihtiyaçlarını meşru şekilde karşılamak zorundadır. İmkanı olduğu halde kasıtlı olarak karşılamazsa kendisi hatalı olur. Elbette kadın ve çocuklar da erkeğin zorlanacağı ve caiz olmayan yollardan rızık temin etmesini talep etmemelidirler.
5-Hastalık ve Kusur: Eşlerden biri bedenî veya ruhî yönden rahatsız olduğunda eşine ve çocuklarına karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirebilmek için tedavi olmalıdır. Şayet eşlerden biri hasta ise diğeri ona daha çok destek olmalıdır. Çünkü evlilik hem iyi gün hem de kötü gün beraberliğidir.
6-Terk Etmek: İslam'a göre evlilik büyük bir mesuliyettir. Gelişigüzel hareket edilecek bir yolculuk değildir. Dolayısı ile eşler bu hayat yolculuğunda birbirlerini asla yalnız bırakmamalıdırlar.
7-Değişen Anlayışlar ve Sosyal Şartlar: Her dönemin ve asrın insanları farklı algı ve fikirlere sahiptirler. Böyle olunca da kuşaklar arası değişik anlayışların olması tabiidir. Önceki zamanlarda kadın erkeğine tam itaat etmeli anlayışı yaygın iken günümüzde bu anlayış epeyce etkisini kaybetmiştir. Yine günümüzde kadınların da tahsil görmesi, iş hayatında çalışması, kayınpeder ve kayınpederden ayrı bir evde yaşanması farklı sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
8-Medyanın Zararlı Yayınları: Günümüzde gazete, dergi, radyo, televizyon, internet gibi iletişim araçları insanları faydalı veya zararlı birçok bilgiye kolayca ulaştırmaktadır. Ancak kötü niyetli kişilerin menfi yayınları aile hayatını tahrip etmektedir. Maalesef yayınlarda çoğunlukla eş aldatma, zina, flört, fuhuş, eşcinsellik, evliliğin bir külfet olduğu vurgusu özendirilerek yapılmaktadır. İnsanımızın genç olsun yaşlı olsun, evli olsun bekâr olsun bu tür yayınların zararlarından kaçınması gerekmektedir. Devlet yetkilileri de hukukî yönden zararlı medyayı önleyici tedbirler almalıdır.
9-Eşlerin Kötü Alışkanlıkları (Sigara, alkol, uyuşturucu, kumar vb.): Eşler hem kendileri için hem de aile ortamını etkileyecek bu tür alışkanlıkları terk etmelidirler. Çünkü 'bunların zararı sadece banadır, ailem bana karışamaz' anlayışı doğru değildir. Zaten özellikle alkol, uyuşturucu bağımlısı olanlar çoğunlukla aile fertlerine şiddet de uygulamaktadırlar.
10-Eşi Aldatma: Kişi evlendikten sonra artık başka birine göz atmamalı, eşinden başka kimseye meyletmemeli ve eşinden başka kimseden huzur beklememelidir. Eşlerden biri başkasıyla beraber olursa diğer eş için de bu hak doğar. Dolayısıyla kendimiz için istemediğimizi eşimiz için de arzu etmemeliyiz. Günümüzde ailede yaşanan boşanma sebepleri içinde eş aldatma büyük bir yer tutmaktadır. Nur suresi 30 ve 31. ayetlerde Allah erkek ve kadınların gözlerini harama bakmaktan sakınmalarını, ırzlarını da korumada dikkatli olmalarını istemektedir.
11-Kadınların Çalışıp Para Kazanmaları ve Ev İşlerinin Aksaması: Günümüzde çalışan bayanların sayısı oldukça artmıştır. Bunun neticesinde evli olan bayanlar hem dışarıda çalışmakta hem de evde çalışmaktadırlar. Böyle olunca da kadın çok yıpranmakta veya ev işleri aksamaya başlamaktadır. Bu durumda ev işlerini yapmada ya erkek yardımcı olmalı ya da bir hizmetçi çalıştırılmalıdır. Aksi durumda eşler arası sıkıntılar tezahür etmektedir. Kadının eş ve annelik görevlerinin yanında çalışıyor olması kolay bir durum değildir.
12-Ataerkil Aile Yapısı: Özellikle Türk aile yapısı çoğunlukla erkeğin hâkimiyetine dayalıdır. Birçok konuda erkeğin sözü geçtiği için kadın mağdur ve mazlum durumuna düşebilmektedir. Buna dayanamayan kadın boşanma yoluyla kurtuluş aramaktadır. Hâlbuki erkeğin mutlak hâkimiyeti dînî kaynaklı olmayıp gelenek ve örfe dayanmaktadır. İslam'daki erkeği önceleyen bazı hükümler mutlak anlamda olmayıp, kadının ve bütünüyle ailenin korunup özellikle maddî ihtiyaçlarının karşılanması içindir. Yoksa üstünlük kadın veya erkek olmakta değil, takva konusundadır.
13-Kayınvalide ve Kayınpederlerin Olumsuz Etkileri: Kayınpeder-kayınvalide ve anne-baba olan büyükler tecrübeleriyle eşlerin iyi bir evlilik hayatı sürdürmeleri için büyük gayret göstermelidirler. Gençlerin yaptıkları hataları uygun bir yöntemle düzeltmeye çalışmalıdırlar. Evlenen çocuklar artık kendilerini idare edebilecek seviyeye ulaşıp bağımsız bir yuva kurmuşlardır. Dolayısıyla ata konumunda olan büyüklerin olur olmaz her işte gençlere müdahale etmeleri doğru değildir. Evliliğin başından itibaren son kararları eşler kendileri vermeli, anne-babalar ise tecrübe ve tavsiyelerini aktarmalıdırlar.
14-Dul Maaşı Almak İçin: Günümüzde yaygın boşanma sebeplerinden birisi de budur. Dînî nikâhla evliliği devam ettirirken resmî yönden boşanma yoluna giderek kadının devletten dul maaşı alması hukuken suç olduğu gibi dînen de haramdır ve kul hakkına tecavüzdür. Ayrıca resmî nikâh olmadan dînî nikâhın sıhhati de tartışılan bir husustur.
15-Yanlış ve Yetersiz Din Bilgisi: Yanlış ve yetersiz din bilgisine sahip olmak da evli eşlerin boşanmalarına sebep olmaktadır. Eşler belki iyi niyetli olsalar da yanlış yaptıklarını din adına yapıyorlarsa burada hata dînin olmayıp dînî yanlış anlayanlardadır. Oysa Kur'an'da en çok ayrıntılarıyla anlatılan konu aile meseleleridir. Peygamberimizin aile hayatı bizler için güzel bir örnektir. Müslüman evliler her işlerinde olduğu gibi evliliklerini de İslam'ın ölçüleriyle devam ettirmelidirler.
16-Dînî Hükümler Gereğince: İslam'a göre normalde boşama hakkı erkeğe verilmiştir. Erkek değişik zamanlarda üç boşama hakkını kullanırsa artık hanımıyla evliliğini devam ettiremez. Bu yüzden erkek çok dikkatli olmak zorundadır. Gelişigüzel her kızdığında hanımını tehdit ederek boşama haklarını kullanırsa o hanımdan mahrum kalmış olur.
17-Mutlaka Erkek veya Kız Çocuk Olsun Diye: Bazı kimseler çocuklarının mutlaka kız veya erkek olmasını arzu ederler. Hâlbuki bu tamamen Allah'ın iradesine bağlıdır. Kadının da erkeğin de isteğiyle olacak bir iş değildir. İnsana düşen hayırlısını istemektir. Sanki çocuğun cinsiyetini anne belirliyormuş gibi suçu kadına yüklemek açıkça bir zulümdür. Bazı erkekler 'bu kadından istediğim cinsiyette çocuk doğmuyor' diye başka kadınla evlenme cihetine gitmektedirler ki bu ilmen, dînen ve ahlaken yanlış bir davranıştır.
Günümüzde evlenme usulü konusunda sıkça tartışılan "görücü usulü" ile "flört" ise evliliğin devamı noktasında bize önemli bir ipucunu vermektedir. Bu anlamda, millî ve mânevî yapıdan da kaynaklanan sağlam aile oluşumundaki en önemli etkenin bugüne kadar görücü usûlü olduğunu görüyoruz.
Zira eş seçiminde günübirlik ve kısa süreli bir beraberlik, ileriye dönük bir beraberlik, yani evlilik için maalesef gerçekçi olmamaktadır. Tarafların karşısındakine nazik davranışları, kur yapmaları ve benzeri aldatıcı tavırları, daha evliliğin ilk günlerinden itibaren yerini gerçek tavırlara bırakmaktadır.
Yani artık köprü geçilmiştir ve kişi gerçek kimliğine bürünecektir. Bunun çok sayıdaki örneğini günümüzde, özellikle de medyada sık sık görünen kamuoyunun yakından tanıdığı insanlarda görmekteyiz.
Halbuki görücü usulü ile yapılan evlilikler daha sağlam temeller üzerine kurulmaktadır. İstisnai olarak yozlaştırılmış halini; yani tarafların hiç birbirini tanımadan evlenmelerini dikkate almazsak, anne baba ve akrabaların referansı ve araştırması ile kurulan evlilik, sağlam temel üzerine kurulan bina gibi olmaktadır. Burada yapmacık bir ön ilişki olmadığından, insanlar birbirlerini, ailelerini hatta soylarını tanıdıklarından, ileriye dönük daha sağlam bir yuva oluşturulmaktadır.