AYET-İ KERİMELER VE HADİS-İ ŞERİFLER IŞIĞINDA GENÇLİK VE ÖNEMİ
Gençlik, insan ömrünün en verimli çağıdır. İnsan bu devrede azami kapasitesini kullanabilir. Gençlik, insan hayatının en kritik anıdır. Bu dönemde insan hayırda da, şerde de büyük mesafeler alabilir.
Gençlik, duygu ve kabiliyetlerin, enerjinin doruk noktaya ulaştığı bir zamandır. Bunları dizginlemek, kanalize etmek, tam kapasiteyle çalışmak insana çok şeyler kazandırır.
Bu iş çok zordur. Ama çocukluğundan itibaren kendini bu yola koyabilmiş, nefsini hayra yöneltmiş, alıştırmış bir genç, Allah’n rızası yolundadır. Birçok gencin hislerine mağlup olup cüretkar akıllarıyla bataklıklara düştüğü bir zamanda ayet ve hadislerde belirtilen ve güzel örnek olarak verilen gençlerin değeri daha iyi anlaşılmış olur. Çünkü bu örnekteki gençler ve onlar gibi olanlar, Allah’ın ve Resulullah’ın sevdiği kimselerdir.
Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz gençliğe ve gençlerin yetişmesine çok büyük önem vermiştir. Çünkü peygamberliğinin ilk yıllarından itibaren yanında gençleri bulmuş, birçok yaşlılar İslam’a şiddetle karşı çıkarlarken, gençler Müslüman olmuş ve İslam’a destek vermiş, bu gençlerin çoğu, zengin ve itibarlı ailelerini terk ederek büyük çileler pahasına Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yanında yer almışlardır.
Daha genç yaşlarındayken, Hz. İbrahim (a.s.), puta tapan kavmiyle tek başına mücadele etmiş, Hz. Yusuf (a.s.) bütün olumsuz şartlara rağmen nefsine “dur” diyebilmiş, Hz. Musa (a.s.) iffet ve namus timsali olmuş, Hz. Yahya (a.s.) birçok yönüyle çocuklara ve gençlere örnek gösterilmiş, Ashab-ı Kehf olarak adlandırılan gençler, inandıkları gibi yaşayabilme uğruna her şeylerini ve diyarlarını terk etmiş, İsa (a.s.) devrinin azgınlarına karşı “Hakk’ın mücadelesini vermiş,” Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de son derece temiz ve kararlı bir gençlik geçirmiştir. Hz. Meryem de öyle...
Kur’an’ı Kerim bu hususları “hisse alalım” diye kıssa etmiştir. Şimdi biz Kur’an’dan bu hususlarla ilgili bir kısım ayetler görelim:
“Onun bulunduğu evdeki kadın, (Züheyla) nefsinden murad almak istedi. Kapıları sımsıkı kapadı ve “(ben) sana söylüyorum, çabuk yanıma gel” dedi. O (Yusuf) ise, Allah’a sığınırım, doğrusu o (senin zevcin) benim efendimdir. O bana güzel mevki vermiştir. (Buna karşılık ona hıyanet edemem). Gerçekten (zina ile nefislerine) zulmedenler asla felâh bulamaz” dedi.
“… (Yusuf onu iteklemeye ve kendinden uzaklaştırmaya başladı.) işte biz fuhşu ve fenalığı ondan giderelim diye böyle (burhan gösterdik). Çünkü O, (bizim taatimiz için) halis (ve muhlis) kılınmış kullarımızdandır. (Yusuf Suresi. 23–24)
“Hani o zaman o delikanlılar bir mağaraya sığınmış(lar)dı da; “Ey Rabbimiz, bize tarafından bir rahmet (rızık, mağfiret, düşmanlarımızdan kurtuluş) ve işimizde bir muvaffakiyet ver” demişlerdi.
Bunun üzerine biz de nice yıllar mağarada kulaklarına (perde) vurduk. (Yıllarca sakin sakin uyuttuk). (Kehf Suresi. 10–11)
Ve katımızdan O’na (merhamet, mürüvvet ve ) kalp inceliği ve (doğuştan ona) temizlik (verdik). O, (tam bir) takva sahibi idi. Ve o ana-babasına (karşı) itaat (ve ihsan) ile davranıp (onlara ve Allah’uTeala’ya karşı) isyankâr ve mütekebbir olmadı.
Ve O, doğdu günde(n gamz-ı şeytandan), vefatı gününde (kabir azabından) ve diri olarak kaldırılacağı günde O’na selam olsun. (korkudan uzak kalmıştır).
Kitap (Kur’an) da Meryem (kıssasın)ı da zikret. Hani o, kendi ehlinden (ailesinden) doğudaki bir yere çekilmiştir. (O, daima Beyt-i Mukaddes’te olup özürlendiği halde bile teyzesinin evine giderdi).
(Meryem) dedi ki, “Benim nasıl oğlum olabilir? Bana (henüz) hiçbir adam dokunmamıştır. Ve ben zaniye (ve facire) de değilim”. (tertemizim). (Meryem Suresi- 12–16–20)
İbrahim (as) dedi ki: “Acaba Allah’uTeala’dan başka size fayda ve zarar veremeyen şeylere ibadet eder misiniz?
(Nemrudiler) O’na bir tuzak kurmak istediler. Biz ise (onların gayretlerini boşa çıkararak İbrahim’in hak üzere olduğunu açığa çıkartarak) onları daha çok zarara uğrayanlardan kıldık.(İbrahim Suresi 66–70)
(Şuayb (as)’ın kızlarının)ikisinden biri dedi ki; “Babacığım onu ücretle (çobanlığa) tut. Çünkü senin ücretle tuttuğunun hayırlısı, kudretli ve emindir. (Musa’nın su çekmekteki kudretini ve eminliğini tarif etmiş idi.) (Kasas Suresi, 26)
Sonra, andolsun (dünyada iken kendileriyle böbürlendiğiniz gençlik dâhil, her türlü) nimetlerden o günde elbette (hesaba çekilip) sorulacaksınız. (Tekasür, 8)
Şimdi de Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in gençlik ve gençlerle ilgili olarak buyurdukları birkaç Hadis-i şerifi görelim:
İbni Abbas (ra) Peygamberimiz (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor. “Beş şey gelmeden evvel beş şeyi fırsat bil. Ölüm gelmeden önce hayatının, hastalık gelmeden önce sağlığının, meşguliyet gelmeden önce boş vaktinin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğinin, fakirlik gelmeden önce zenginliğinin”.
Ukbe ibn Âmir (ra) rivayet ediyor: “Allah(c.c.) kötülüğe iltifat etmeyen genci emsallerine üstün tutar” (Müsned)
Talha ibn Ubeydullah (r.a.) rivayet ediyor: Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki; “Allah ibadete düşkün gençle, meleklere karşı iftihar ederek şöyle buyurur.” “Kuluma bakın, benim rızam için nefsani isteklerini terk etmiştir”. (Müsnedül Firdevs, Deylemi)
Ukbe ibn Âmir (ra)’dan rivayetle Resulullah (s.a.v.) buyurdular; “Gençlik bir çeşit deliliktir”. (İbniAsâkir, BeyhekiDelâil)
İbni Ömer (r.a.)’den “Allah (c.c.) gençliğini Allah’a itaat yolunda geçiren genci sever”. (Ebu Nuaym- Hilye)
İbnMesud (r.a.)’dan rivayetle: “Gençlerinizin en hayırlısı, ihtiyarlar gibi ölümü düşünen, gençlik hevesatına mağlup olmayıp, gaflette boğulmayandır. İhtiyarlarınızın en kötüsü ise gaflet ve nefsin isteklerine uymada gençlere benzemek isteyen, çocukçasına nefsin isteklerine uyandır. (Taberâni, Kebir)
Enes (r.a.)’den rivayetle: “Cennet ehlinin gençleri, şu beş kişidir. Hasan, Hüseyin, İbn Ömer, Sad İbnMuaz, Ubeyd ibnKa’b”. (Deylemi, a.g.e.)
Hz. Ali (r.a.)’dan rivayetle: “Adalet güzeldir, fakat idarecilerde olursa daha güzeldir. Cömertlik güzeldir, fakat zengilerde olursa daha da güzeldir. Dinde titiz olmak güzeldir, fakat âlimlerde olursa daha da güzeldir. Sabır güzeldir fakat fakirlerde olursa daha da güzeldir. Tevbe güzeldir fakat, gençlerde olursa daha da güzeldir, hayâ güzeldir fakat kadınlarda olursa daha güzeldir.”(Deylemi-Müsnedü’l Firdevs)
Enes (ra)’den rivayetle: “Bir genç bir yaşlıya yaşlılığından dolayı saygı gösterirse, Allah’ta yaşlandığında kendisine saygı gösterenleri yaratır.”(Tirmizi)
Enes (ra) rivayet ediyor: Küçüklüğünden beri Allah’a, çokça kulluk eden gencin, yaşı ilerledikten sonra çokça kulluk etmeye başlayan ihtiyara üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara olan üstünlüğü gibidir.”(Deylemi-Müsnedü’l Firdevs)
Enes (ra)’dan : “Allahutealatevbekar genci sever.” (Ebu’ş-Şeyhiden)
Ebu Hureyre (ra) Hz.Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. “yedi kişi vardır ki Allah sadece bunları kendi arşının gölgesinin bulunduğu günde gölgelendirir. Adaletli devlet başkanı, Rabbine kulluk üzere yetiştirilmiş bir genç, kalbi mescidlere bağlı kimse, Allah için birbirini seven, Allah için birleşen ve ayrılan iki kişi, güzel ve mevki sahibi bir kadının kendisini (zinaya) çağırıp da: “Ben Allah’tan korkarım” diyen kimse. Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği gizli sadaka veren kimse, yalnız başına tenhada Allah’ı zikredip hatırlayan ve bu nedenle gözleri dolan kimse.” (Buhari, Tirmizi, Müslim)
İbnMesud (ra)’dan: Peygamber (sav) buyurdu: “insanoğlu kıyamet gününde Rabbinin yanında şu beş şeyden sorulmadıkça olduğu yerden ayrılamaz: “Ömrünü nerde geçirdiğinden, gençliğini nerede ve nasıl harcadığından, malını nereden kazanıp nereye sarfettiğinden, bildiği ile amel edip etmediğinden, bedenini nerede yıprattığından.” (Sünen-i Tirmizi)
Ayetlerde, hadislerde ve hususi numunede arz edilen beyanlarda da görüleceği üzere; günümüz gençliğinin ve gençlerinin, imanı koruma ve ibadetlere devam etme sorumlulukları yanında, kişilik sorunları, sağlık sorunları, ailevi sorunları, arkadaş ve çevre sorunları, okul vs. ile ilgili birçok sorunları vardır. İşsizlik ve ondan kaynaklanan sorunların yanında sigara, alkol, uyuşturucular, kumar ve şans oyunları ve fuhuş (zina ve livata) gibi kötü alışkanlıklar da gençlerimizi çevrelemiş durumdadır. Bunlara ek olarak son zamanlarda ortaya çıkan misyonerlik, satanizm ve diğer kötü-sapık akımlar gibi zararlı akım ve alışkanlıkların tuzağına düşme durumları da vardır.
Gençlerimizin imanlı, ibadetli, bilgili, eğitimli, terbiyeli, güzel ahlaklı, bilinçli, nefsine hâkim, günahlardan korunan ve saygılı kimseler olmaları elzemdir. Çünkü gençliğimiz geleceğimizdir.
GENÇLERE BİR MODEL
Peygamberler masumdurlar. Cenab-ı Hakk onları ismet gölgesi altına alıp fenalık işlemekten korumuştur. Hz. Yahya (a.s.)’da Peygamberlerden biridir. Ancak genç yaşında kendini Allah’a verip kötülerle ve kötülüklerle mücadele etmesi ve her hususta nefsine hakim olup çevresine en güzel misal teşkil etmesi bakımından bir özellik arz etmektedir.
Bilindiği gibi Peygamberlik tahsil, çalışma, gayret ve ictihatla elde edilen bir meslek değildir. O, Allah’ın büyük bir lütfudur ki, dilediğini seçip ona verir. Öyle ki Peygamber olacak kimse o özellik ve yetenekte doğar, yani Peygamberliğe namzet olarak dünyaya gözlerini açar.
Kur’an-ı Kerim’de bir kısım ayetlerde bildirildiğine göre, Zekeriya Peygamberin, Peygamberlik ilmine, ahlakına varis olacak bir evlat isteği, Yahya Peygamber gibi günah ve kötülükten ve her türlü manevi kirlerden uzak, tertemiz bir kişi hakkında kabul ediliyor.
Yahya Peygamber, kıyamete kadar bütün gençlerin örnek edineceği bir düzeyde bulunuyordu. Kur’an-ı Kerim bu pak Nebi’nin yedi önemli sıfatını sıralayıp, ilahi selamla onu selamlıyor.(Meryem- 12,13,14)
1- Henüz çocuk sayılacak yaşta kutsal kitap Tevrat’ı okuyup öğrenmiş ve ona Kur’an’ın tabiriyle sımsıkı sarılma ilhamına mazhar olmuştur.
Bu çocuklara küçük yaşta iken Allah’ın kitabını öğretmeyi ilham etmekte, ilerde topluma çocuğun-gencin böylece kalbinde ve kafasında sağlam bir temel oluşturmayı öğütlemektedir.
2- Yine küçük yaşlarda ona le dünni ilim ve hikmet verilmiş; o da az konuşan, öz konuşan fakat ilim ve hikmet incileri saçan seçkin bir genç hüviyetiyle ortaya çıkma imkanına eriştirilmiştir.
Bu, çocuğa küçük yaşlarında güzel konuşmayı, doğru düşünmemizi öğretmemizi ilham etmekte, anne ve babalarının çocuklarının yanında çok dikkatli konuşmalarını ve davranmalarını hatırlatmaktadır. Çünkü çocuk daha çok anne ve babasının kopyası sayılır.
3- Şefkat, merhamet, yufka yüreklilik Hz. Yahya’nın değişmeyen huyu, insanların doğru yolu bulmalarını yürekten istemek onun karakteri idi.
Bu, çocuğu küçük yaşta insanlık sevgisiyle donatmayı hayırhah bir duyguyla yetiştirmeyi; her vesileyle onu kalabalıktan, hırçınlıktan, şunu bunu eza ve cefa etmekten uzak tutmayı ve devamlı merhamet duygularını geliştirip daha iyiye, daha güzele yönlendirmeyi ilham etmektedir.
4- İçi dışına, dışı içine uyan; günah ve isyandan kendini korumasını bilen, iffet ve namus perdesini her türlü kir ve lekeden uzak tutan bahtiyarlar safına katılmaya layık layık bir özellikte yaratılmıştır.
Bu, çocuğa ve gençlere her vesileyle namuslu ve iffetli olmanın sağlayacağı ve böyle olup hayatını tertemiz tutanlara sağladığı feyizli hayatın nimetlerini tanıtmamızı ilham etmekte; kaybedilen
para ve makamın bir şey olmadığını, ama kaybedilen namus ve iffetin çok şey olduğunu misallerle telkine çalışmamızı hatırlatmaktadır.
5- Allahtan her an korkan, O’na ümit bağlayan ve bu inanç içinde kötülüklerden kaçınan mutlu ve kamil kişilerden biri olma bahtiyarlığına erişmiştir.
Bu. Çocuklara ve gençlere, henüz dini ve ahlaki potada şekillendirilmeleri mümkün iken, onlara dini kültürü vermeyi, güzel ve yararlı bilgilerle kendilerini donatmayı telkin etmektedir.
6- Ana-babasına hep iyi davranmış, onları kırmamak için bütün titizliğini ortaya koymuş ve hayırlı dualarını almıştır.
Bu, çocukla-gençle ana-babası arasında kopmaz bağların bulunduğuna, çocuğu-genci ana-baba sevgisiyle yetiştirmenin ve ona bu konuda saygılı olmanın yollarını öğretmenin lüzumuna dikkatlerimizi çekmektedir.
7- Zorbalık baş kaldırma gibi kaba söz ve hareketler onun semtine uğramamıştır.
Bu, çocuğu-genci her vesileyle edepli, terbiyeli, nezaketli ve zarif duygulu, ince düşünceli yetiştirmemizi telkin etmekte; ana-babanın zarif davranışlarının, nezih sözlerinin çocuk için en güzel model ve örnek teşkil ettiğini kafalara işlemektedir.
Görüldüğü gibi, Yahya (a.s.) Peygamberin hayatının birkaç safhası anlatılırken, mü’min gençlere yönlendirici birçok mesajlar verilmekte ve öğüt alınacak birçok misaller sergilenmektedir.
O bakımdan diyebiliriz ki dünyaya adım atan her insanı bir oka benzetebiliriz. Ana-babanın ve çevrenin yayına yerleştirilir ve bir hedefe, ya da rasgele bir yere atılır. Unutmayalım ki çocuk-genç nereye atılırsa, oranın rengini ve karakterini alır. İşte çocuklar ve gençler birçok tehlikeyle karşı karşıyadır. Ana-baba ve tüm ilgililer şuurlu olurlar da oku, faydalı bir hedefe yöneltip atarlarsa tehlike atlatılmış olur. Rasgele atarlarsa, çocuk-gençler çok kötü ellere düşüp onların rezilet potasında değiştirilmesi zor bir şekil alır.
Yahya Peygamber doğarken Cenab-ı Hakk ona selamet havası estirip kendi katından onu selamlamış, böylece onu fazilet burcuna yükseltmiştir. Çünkü onun ana-babası da böyle bir idrak içinde idiler.
GENÇLİK
İnsan hayatının dönemleri vardır. Bunlardan birisi de gençlik dönemi olup gençlik, tüm hareket ve heyecanıyla geçen dünümüzün adı, ömrümüzün en verimli çağı, yaşadığımız geleceğe döndüğümüzde, istikbalimizi teslim edeceğimiz yarınlarımızdır.
Gençlik, insan hayatının en kritik anı olup, bu dönemde kişi azami kapasitesini kullanabilir, hayırda da şerde de büyük mesafeler alabilir. Duygu ve kabiliyetlerin, enerjinin doruk noktaya ulaştığı böyle bir anda, bunları dizginlemek, kanalize etmek insana çok şey kazandırır. Bu iş zordur amaçocukluğundan itibaren kendini iyi yola koyabilmiş, nefsini hayra yöneltmiş, güzelliklere alıştırmış bir genç, Allah’ın rızası yolunda olup bunları başarabilir.
Bir ülkenin yarınlarından emin olması, yetiştirdiği gençliğin ruh ve beden yönünden sağlıklı, duyarlı ve tutarlı olmasıyla mümkündür. Gençlerine iyi imkanlar hazırlamayan, onların maddi ve manevi ihtiyaçlarını göremeyen, seslerini duyamayan milletler, kendi geleceklerini tehlikeye atmış demektir.
Gençlik, milletler için bulunmaz bir nimet, önemli bir güç, yararlanılması gereken muazzam bir kuvvettir. İyiye ve güzele yönlendirilirse, insanlık için sonsuz yararları, yoldan çıkarsa hem o toplum ve hem de gençliğin kendisi, ülke ve insanlık için bir endişe ve üzüntü kaynağı haline gelir.
Peygamberimiz (s.a.v.) gençliğe ve gençlerimizin yetişmesine çok büyük önem vermiş, peygamberliğinin ilk yıllarından itibaren yanında gençleri bulmuş, birçok yaşlılar islam’a şiddetle karşı çıkarken, gençler Müslüman olmuş ve islam’a destek vermiş, bu gençlerin çoğu, zengin ve itibarlı ailelerini terk ederek büyük çileler pahasına onun yanında yer almışlardır.
Kur’an-ı Kerim ise bir kısım önder gençlerin hayatlarını hisse alalım diye kıssa olarak anlatmaktadır.
Hayal edipte yapamadıklarımızı yalnız gençlerden beklemek veya hep onlardan şikayet edip onların bazı davranışlarını kıyamet ve felaket habercisi gibi görüp göstermek çıkar yol değildir.
İstesek de istemesek de, bu ölümlü dünyada yarınlar, daima bugünkü gençlerin olacak, geleceği onlar kuracak, insanlığı onlar temsil edecektir.
Bu tartışılmaz gerçek karşısında ana, baba, çevre, toplum ve kurumlar olarak, tabii değişim ve gelişimden kaynaklanan şikayetleri bir tarafa bırakarak, onlara ne veri ne aldığımızın hesabını yapıp, gençleri toplumun üyeleri haline getirmeli, gelecekte fert ve toplum olarak ülkemizi ve milletimizi temsil sorumluluğunu yüklenecek kıvama sokmak için gereken tedbirleri almalıyız.
Kur’an-ı Kerim: “Sonra o gün nimetlerden mutlaka sorulacağımızı önemle beyan etmekte ve dikkat nazarlarımızı çekmektedir.”1- Tekasür, 102/8
GENÇLERE ALTIN KÜPELER
*Yaratan Allah’ı bilip tanı, O’na inan, O’nu kalbinden çıkarma ki O’da seni unutmasın.
*Her iyiliğin başı Allah sevgisi ve Allah korkusudur.
*Dinini, peygamberini, kitabını ve tarihini iyi öğren ve öğret. İnandığın gibi yaşa ki, yaşadığın gibi inanmaya başlamayasın.
*Dünyayı ahiretin bir tarlası olduğunu, burada ne ekersen ahirette onu biçeceğini unutma. Dünyada yaptıklarından hesaba çekileceğin günü düşün ve işlerini ona göre yap.
*Hangi çeşit olursa olsun, görevlerini severek ve en iyi yapmaya çalış, vazifede gevşek ve dikkatsiz olma.
*Anne-Babaya ve büyüklere karşı itaatli ve saygılı, küçüklere karşı şefkatli ve merhametli ol.
*Mukaddes değerleri ve varlıkları sev ve koru.
*Fesat çıkaranların, fitnecilik yapanların yanına sokulma, onlara alet olma.
*Başkalarının kazandığı şöhreti çekememezlik etme.
*Hırsızlık, dolandırıcılık ve yağmacılık gibi şeylerin büyük günahlardan olduğunu hatırından çıkarma. İçkinin her türlüsünden ve kumarın her çeşidinden kendini koru. *Başkalarına iftiradan ve saldırganlıktan uzak dur.
*İnsanları birbirine düşürecek sözlerden ve işlerden sakın.
*Birinden laf alıp başkasına götürme, dargınları barıştır, kötülerle düşüp kalkma.
*Arkadaşlarınla iyi geçin, kimseye kaba ve çirkin söz söyleme, kimsenin ayıplarını ve gizli hallerini araştırma.
*Komşularını incitme, emaneti koru, sırları sakla, doğruluktan ayrılma, yalan söyleme, yalan şahitliği yapma, fena niyetler besleme, kötü arzular peşinde koşma, intikam besleme, kin tutma ve haset etme.
*Nefsine hakim ol, olur olmaz şeylere kızma, yetimleri koru, kimsesizlere ve muhtaçlara elinden gelen yardımı esirgeme.
*Maddi ve manevi temizliğe dikkat et, sıhhatini koru.
*Cimrilikten ve savurganlıktan kaçın, tutumlu, temkinli ve tedbirli ol.
*Eşine, işine, aşına sadık; eline, beline ve diline sahip ol.
*Duyguların saf ve temiz olsun, tavır ve hareketlerine dikkat et.
*Kendin için istediğin ve sevdiğin bir şeyi başkaları için de sevip iste; kendin için sevmediğin ve hoş görmediğin bir şeyi başkası için de isteme.
*Geçici şeylere gönül bağlama, her işin sonunun nereye varacağını iyi düşün, iyice düşünmeden hareket etme, bilmediğin şeyin peşine düşme, tereddüt ettiğin şeyi bırak, işlerini ehliyle, danışarak yap.
*Hiçbir iyiliği küçük görme, insanlara karşı güler yüzlü, güzel sözlü ol.
*Sağlığının kıymetini bil, vaktini boşa harcama, nefret etme ve ettirme, menfaat ve makam düşkünü olma, ölümü ve ahireti unutma.
*Helal kazanca yapış, harama yaklaşma. Dünya geçici, ahiret kalıcı ve bakidir.
*Sabırlı, gayretli, planlı, hedefli ol. Ayağın yerde gözün gökte olsun.
*Cahillikten, tembellikten, bîkeslikten, nâkeslikten, borçlanmaktan kaçın. Vefakâr ve fedâkâr ol
.
*Az ye, az konuş, az uyu, çok oku, çok dinle, çok çalış.
*Nimete şükret, Belâya sabret, Günahtan tevbekâr, gelecekten ümitvâr ol. İtigatın düzgün, yolun doğru olsun.
*Ruhunu yükselt, nefsine hakim ol, bedenini ölüme hazırla, çünkü dünyadan son gideceğin yer kabirdir. Dünya daimi değil ve vefâsızdır.
*Mâkul davran, iyiliği emret, kötülükten alıkoy.
*Fırsatı ganimet bil, onu neticesi hiç olan işlerde iflâs ettirme.
*Hayır işle, hayra çalış, adın kalsın.
*İhsanda bulun. İnsan ihsan ile, vahşi hayvan tuzakla avlanır.
*Emrin altında çalışanların kalplerini kırma. Olabilir ki bir gün sende onlar gibi emir altında yaşamaya mecbûr olursun.
*Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma, her gördüğünü söyleme, her bildiğini deme! *Sevildiğin yere sık gidip gelme, muhabbet ve itibârın zedelenir.
*Geçmişini, geleceğini, nereye gideceğini iyi bil.
*Mazlûmun bedduasından kork, dostuna dost ol, hakka riayet et.
*Güzel ahlak en güzel dosttur. Doğruluktan yine ayrılma, sadık ol.
*Bozuk itikatlılardan uzak ol, Kalb-i selîm sahibi olarak öl.
Örnek Bir Genç: MUS’AB BİN UMEYR
Mus’abİbnUmeyr, Ashabın ileri gelenlerinden, Mekke’nin zengin ailelerinden olup, yakışıklı ve güzel giyinen bir gençti. Anne ve babası O’nun üzerine titrerdi. Annesi ona güzel elbiseler giydirir ve güzel kokular sürerdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) O’nun hakkında şöyle buyurmuştur. “ Mekke’de Mus’ab Bin Umeyr’den daha güzel giyinen, daha yakışıklı ve nimetler içinde yüzen başka bir genç görmedim”. (ibnSa’d et-Tabakatü’l Kübra)
Sonra Mus’ab (r.a.) Hz. Peygamber’e (s.a.v.)’e iman etti. İmanı uğrunda nice çilelere katlandı. Habeşistan’a hicret eden ilk kafileye katıldı. Akabe biatından sonra Medine’lilereİslâmı öğretmek için Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından görevlendirildi ve Medine’ye ilk hicret eden sahabi oldu. O’nun sayesinde Medine’de “İslâm’ın girmediği ve konuşulmadığı ev kalmadı. Baskılar onu yıldıramadı. Bedir savaşında muhacirlerin sancağı O’nun elindeydi. Resulullah’ın bayraktarı olarak ün yapmıştı. Uhud Savaşında da yine sancak O’nun elindeydi. Kahramanca savaştı. “Hak” uğrunda şehid oldu. Hz. Peygamber (s.a.v.) Mus’ab (r.a.)’ın mübarek naşının başucunda oturarak Uhudşehidleri hakkında nazil olan şu ayeti okudu: “Mü’min’lerden öyle er kişiler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde sadakat ettiler. Kimi adağını ödedi, şehit oldu. Kimi de (şehit olmayı) bekliyor. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler. (Ahzab Suresi, 23)
Bir zamanlar refah içinde yaşayıp, davası uğrunda çile ile şehit olan değeli insanı kefenleyecek bir örtü dahi bulunamamıştı. Hz. Peygamber (s.a.v.) üzüntülü bir halde şunları söyledi: “Seni Mekke’de gördüğümde, senden daha güzel giyinen, senden daha yakışıklı kimse yoktu. Şimdi ise kefen olarak sarılmış hırkandan başın dışarıda kalıyor”. Sonra O’nun için de bir kabir açtılar ve O mübarek sahabiyi de “Uhud Şehitleri” arasına defnettiler.
ÇOCUKLAR , GENÇLER VE BÜYÜKLERİMİZ
Çocuklar :İslam’a göre insan için hayatın hedeflerinden birisi de neslin korunması ve sürdürülmesidir. Evlenmenin birçok amaç ve faydaları arasında çocuk sahibi olmak ve çocuk yetiştirmek önemli bir yer tutar. Her insanda, bu dünyada kendi ismini ve neslini sürdürecek, sevgi ve neşe kaynağı olan çocuklara sahip olmak arzusu fıtri olarak vardır. Hayırlı ve iyi çocuklara sahip olmak, inanan insanın nazarında dünya hayatı için bir mutluluk kaynağı olduğu gibi, ahrette de sevap vesilesidir.
Hz. Peygamber ( S.A.V.)in bir hadisi, kişinin ölümünden sonra da amel defterine sevap yazılmasına devam edilmesini sağlayan üç şeyden birinin “ Kendisine dua eden hayırlı evlat” ( Müslim ) olduğunu bildirir. Bu yüzden peygamberlerin birçoğunun Allah’tan hayırlı çocuklar ve temiz nesiller istedikleri Kur’an- ı Kerim’in birçok yerinde geçmektedir. ( Bakara 128, Al-i İmran 26–38, İbrahim 35, Furkan 4 )
Çocuğun dünyaya gelmesi, çoğu kültürlerde olduğu gibi, İslam’da da çeşitli merasimlere konu olur. Hz. Peygamber’den günümüze intikal eden başlıca merasim ve uygulamalar.
1 ) Tahnik: Yeni doğan bebeğin damağının henüz anne sütü tatmadan önce bal, hurma gibi tatlı şeyle ovulması işlemi ( Buhari )
2 ) Kulağa ezan okuma: Bebeğin sağ kulağına ezan, sol kulağına da kamet okunur. ( Ebu Davut, Tirmizi, Müsned )
3 ) İsim Konulması: Doğumun ilk günü ya da en geç yedinci gününe kadar çocuğa bir isim konulur. ( Buhari, Müslim, Tirmizi )
4 ) Akika ( Şükür ) Kurbanı: ( Buhari, Ebu Davut, Tirmizi, Nesei ) Sünnet ettirilmesi.
5 ) Doğumun yedinci günü çocuğun saçının tıraş edilmesi ve bu münasebetle fakirlere sadaka verilmesi.
İslam’ın çocuğa temel yaklaşımı sevgi, şefkat ve hoşgörü anlayışına dayanır. Ona yaşına ve çağına göre gereken eğitim de verilmelidir.
İslam’a göre çocuğun birçok hakları vardır ve bunlardan en temel haklar şunlardır:
1 ) Himaye, bakım ve beslenme.
2 ) Güzel isim konulması.
3 ) Güzel terbiye.
4 ) Eşit Muamele.
5 ) Günü ve zamanı geldiğinde evlendirme.
Hz. Ali şöyle demiştir: “ Çocuklarınızı bulunduğunuz zamandan başka bir zaman için yetiştiriniz. Çünkü onlar, sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır.”
Bilgi ve teknolojinin zirveye ulaştığı çağımızda, çocuklarımızın maddi ve manevi ihtiyaçlarının en güzel şekilde karşılanmaya çalışarak, onları yararlı insanlar olarak yetiştirmeye gayret etmeliyiz. Bu hem dini hem de milli bir görevdir.
Gençlik: İnsan hayatının dönemleri vardır. Bunlardan birisi de gençlik dönemi olup gençlik, tüm hareket ve heyecanıyla geçen dünümüzün adı, ömrümüzün en verimli çağı, yaşadığımız geleceğe döndüğümüzde, istikbalimizi teslim edeceğimiz yarınlarımızdır.
Gençlik, insan hayatının en kritik anı olup, bu dönemde kişi azami kapasitesini kullanabilir, hayırda da şerde de büyük mesafeler alabilir. Duygu ve kabiliyetlerin, enerjinin doruk noktaya ulaştığı böyle bir anda, bunları dizginlemek, kanalize etmek insana çok şey kazandırır. Bu iş zordur ama çocukluğundan itibaren kendini iyi yola koyabilmiş, nefsini hayra yöneltmiş, güzelliklere alıştırmış bir genç, Allah’ın rızası yolunda olup bunları başarabilir.
Bir ülkenin yarınlarından emin olması, yetiştirdiği gençliğin ruh ve beden yönünden sağlıklı, duyarlı ve tutarlı olmasıyla mümkündür. Gençlerine iyi imkanlar hazırlamayan, onların maddi ve manevi ihtiyaçlarını göremeyen, seslerini duyamayan milletler, kendi geleceklerini tehlikeye atmış demektir.
Gençlik, milletler için bulunmaz bir nimet, önemli bir güç, yararlanılması gereken muazzam bir kuvvettir. İyiye ve güzele yönlendirilirse, insanlık için sonsuz yararları, yoldan çıkarsa hem o toplum ve hem de gençliğin kendisi, ülke ve insanlık için bir endişe ve üzüntü kaynağı haline gelir.
Peygamberimiz (s.a.v.) gençliğe ve gençlerimizin yetişmesine çok büyük önem vermiş, peygamberliğinin ilk yıllarından itibaren yanında gençleri bulmuş, birçok yaşlılar islam’a şiddetle karşı çıkarken, gençler Müslüman olmuş ve islam’a destek vermiş, bu gençlerin çoğu, zengin ve itibarlı ailelerini terk ederek büyük çileler pahasına onun yanında yer almışlardır.
Kur’an-ı Kerim ise bir kısım önder gençlerin hayatlarını hisse alalım diye kıssa olarak anlatmaktadır.
Hayal edipte yapamadıklarımızı yalnız gençlerden beklemek veya hep onlardan şikayet edip onların bazı davranışlarını kıyamet ve felaket habercisi gibi görüp göstermek çıkar yol değildir.
İstesek de istemesek de, bu ölümlü dünyada yarınlar, daima bugünkü gençlerin olacak, geleceği onlar kuracak, insanlığı onlar temsil edecektir.
Bu tartışılmaz gerçek karşısında ana, baba, çevre, toplum ve kurumlar olarak, tabii değişim ve gelişimden kaynaklanan şikayetleri bir tarafa bırakarak, onlara ne veri ne aldığımızın hesabını yapıp, gençleri toplumun üyeleri haline getirmeli, gelecekte fert ve toplum olarak ülkemizi ve milletimizi temsil sorumluluğunu yüklenecek kıvama sokmak için gereken tedbirleri almalıyız.
Kur’an-ı Kerim: “Sonra o gün nimetlerden mutlaka sorulacağımızı önemle beyan etmekte ve dikkat nazarlarımızı çekmektedir.” 1-(Tekasür, 102/8)
Büyüklere Saygı :Dinimizin ana hedefi insanın mutluluğu, insan, yaratılmışların en şereflisi ve insana saygı dinimizin emri, ahlakımızın da temeli sevgi, saygı ve merhamet, Rabbimizin bize bahşettiği temel insani duygulardandır. Bu tür yüce duygular insanı mutlu eder. Bu duyguların gereği yerine getirilmezse insan mutsuz ve çevreyle de uyumsuz olur. Sevgi, saygı ve şefkat aynı zamanda imanın tezahürlerindendir.
Yaşlılık, hepimizin başına gelebilecek bir durumdur. Yaşlı kimseler aynı zamanda birçok tecrübelerle de yüklüdür. İnsanlara, özellikle de büyüklere saygı dini bir görevdir. “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.(Hadis-i Şerif) Başta anne-babamız olmak üzere büyüklerimize saygı göstermeli, onları üzecek söz ve davranışlardan kaçınmalıyız.
Dünyanın geçiciliği, yaşlılığa erişen insanların güçsüzleşerek yardıma muhtaç hale gelecekleri, hayatın bir gerçeğidir. Yaşlılara ilgi ve saygı göstermek ve onların sıkıntısını gidermek en temel görevlerimizden olsa gerektir.
Bizler, hayatın her alanında yaşlılara öncelik vermeli, onlara yardımcı olmalıyız. Bugünün büyükleri, dünün küçükleri olduğu gibi, bugünün gençleri de yarının yaşlıları olacaktır. Resulullah Efendimiz: “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”(Tirmizi, Ebu Davud) buyuruyor.
Müslümanlık “Yaratana itaat, yaratılana şefkat ve merhamet” demektir. Bunu emreder.
Büyüklerle Küçüklerin Karşılıklı Görevleri :Büyüklerle küçüklerin karşılıklı başlıca görevleri şunlardır:
Büyüğün küçüğe şefkatli ve merhametli, küçüğün ise büyüğe saygılı ve hürmetkâr olması. Yapılacak işlerde karşılık beklenmemesi. Birbirlerine nezaketli davranmamaları. Devamlı yardımlaşmaları gerekir.
Konuyla ilgili Ayet-i Kerimeler:
“İyilik ve takva hususunda birbirlerinizle yardımlaşınız” (Maide, ayet:2)
“Mü’minler ancak kardeştirler: (Maide, ayet:2) (Hucurat, ayet:10)
Hadisi Şerifler:
“İbn-i Ömer (R.A)’den peygamberimiz (S.A.V)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Rüyamda kendimi bir misvakla dişlerimi ovalar gördüm. Yanıma biri diğerinden yaşlı iki kişi geldi. Misvakı en küçüğüne uzattım. Bana (Cibril tarafından): - Büyüğüne ver denildi. Bende büyüğüne verdim.” (Riyazu’s – salihin)
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimizin şerefini korumayan bizden değildir.” (R.Salihin)
“Herhangi bir genç yaşından dolayı, bir ihtiyara hürmet ederse, Cenab-ı Hak’da, ihtiyarlığında ona hizmet edecek kimseler yaratır.” (Buhari-Müslim)
“Ebu Said Semüreİbn. Cündüb (R.A)’dan, şöyle dediği rivayet olunmuştur: Ben peygamber (S.A.V)’in hayatında çocuk denecek yaşta idim. Peygamber’den öğrendiklerim vardı. Fakat orada bulunan yaşlı kimselere göstermekliğim söz söylememe mani oluyordu” (Buhari-Müslim)